Gazeteci Özgür Mumcu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle yargılandığı davadan beraat etti.
Mahkemenin gerekçeli kararında, Cumhuriyet gazetesinde 18 Mart 2015'de ''Zalim ve Korkak'' başlığı ile yayımlanan yazının ‘şekil, kapsam ve anlatım biçimi çerçevesinde Mumcu'nun değer yargılarını ifade ettiği’ yer aldı.
CNN Türk’te yer alan habere göre, İstanbul Adalet Sarayı'nda bulunan 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen karar duruşmasına tutuksuz sanık Özgür Mumcu katılmadı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı duruşmada Avukatı Hatice Özay temsil etti. Duruşmada söz alan Avukat Özay, "Önceki beyanlarımızı tekrar ediyoruz. Sanığın cezalandırılmasını talep ediyoruz. Hakaret suçunun unsurları oluşmuştur" dedi.
Avukat Utku: Müvekkilimin suç kastı yoktur, beraatini talep ediyoruz
Sanık Özgür Mumcu'nun Avukatı Bülent Utku da, "Müvekkilin yazısında yer alan sözlerden hangileri ile suçlandığı tam olarak iddianamede açıklanmamıştır” derken şöyle devam etti: Bir önceki celsede müdahil vekili açıklama yaparken müvekkiline acımasız davranan, halkına zulmeden, zalim kişi olarak tanımlanmasına suç olarak kabul ettiği yolunda bildirimde bulunmuştur. O halde müdahil bu yazıdaki başlıkta yer alan korkak ibaresinden bir şikayette bulunmamaktadır. Müvekkilin bu yazıyı hangi şartlarda yazdığının önemi vardır. Müvekkil, Gezi Olayları olarak bilinen olaylarda Hatay'da hayatını kaybeden Abdullah Cömert'in annesinin yaptığı açıklamalar ve bu açıklamalar nedeni ile müdahil tarafından kendisinden şikayetçi olunması üzerine yazıyı kaleme almıştır. Bu konuda basında yer alan haberlere ilişkin delilleri dosyaya sunuyoruz. Müvekkilin yazısında sonuçta bir bağlam vardır. Dosyaya sunduğumuz Mondragon İspanya Davası'nda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) özetle siyasilerin olağan vatandaşa göre eleştiriye açık olması gerektiği, kaldı ki değer yargılarının bildirimlerinin korunacağını değer yargılarının dayanak olayları var ise ayrıca ispatın da aranmayacağını özetle bildirmektedir. Bu AİHM kararında da bir milletvekilinin devlet başkanına yönelik işkencecilerin başı sözü yargılama konusu edilmiştir. Ayrıntıları sunulan karar içerisinde mevcuttur. Mevcut davada da müvekkil anlatıldığı üzere kendi yorumlarını açıklamalarını yapmıştır suç kastı yoktur. Biz bu gerekçe ile müvekkilin beraatine karar verilmesini talep ediyoruz.”
‘Unsurları oluşmayan suçtan’ beraat
Davayı karara bağlayan mahkeme, yazının şekli, kapsamı ve anlatım biçimi çerçevesinde sanığın değer yargılarını ifade ettiğini belirterek, unsurları oluşmayan suçtan sanık Özgür Mumcu'nun beraatine karar verdi.
İddianameden
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, Özgür Mumcu'nun 18 Mart 2015 sayılı köşe yazısında eleştiri sınırlarını aşmak suretiyle küçültücü beyanlar kullandığı öne sürülmüştü . Cumhurbaşkanının onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil-olgu isnat edildiği ve Cumhurbaşkanına hakaret suçunun işlendiği ifade edilen iddianamede Özgür Mumcu'nun "Cumhurbaşkanı'na hakaret" suçundan 1 yıl 2 aydan 4 yıl 8 aya kadar hapsi isteniyordu.
"Bilinen eski kural, zalimler korkak olur"
Gazeteci Özgür Mumcu hapis istemiyle yargılandığı “Korkak ve zalim” başlıklı yazısı şöyle;
İktidar, muhaliflerinin ölümünü umursamaz. Gücünü, mağduriyete buladığı bir zulümden alır.
Metin Lokumcu, Hopa’da gaz bombardımanı sonucunda hayatını kaybetti. Ne oldu? Erdoğan “Hopa’ya eşkıya inmiş” dedi. Ruşen Çakır televizyonda “Ama efendim o öldü” dediğinde zamanının başbakanının yüz ifadesini hatırlayın. Gözlerini belerterek nasıl “Bilemem” diye bir ölümü hiç ciddiye almadığını unutmak mümkün mü? Ya akabinde öldürülen emekli öğretmen Lokumcu’yu eleştirmeye devam etmesini?
O vakitler gözlerime, kulaklarıma inanamamıştım. İnsanların ve özellikle yöneticilerin zalim olmayacaklarını düşündüğümden değil. Zalimliğini bu denli pervasızca ortaya sermekten neredeyse keyif almasına inanamamıştım.
Meğer onlar iyi günlerimizmiş. O vakitler zalimliği sadece ölenin şahsına yönelikti. Henüz geriye kalanlara yüklenecek kadar gözünü karartmamıştı.
Meğer şükretmek gerekiyormuş.
Hitabetini ustaca kullanarak Berkin Elvan’ın annesini nasıl yuhalattığını görünce, Erdoğan’ın sınırı olmadığı iyice anlaşıldı.
Öleni düşman bellediyse, ölene de ölenin yakınlarına da saygısı yok. Say-gıyı geçtik, ölene ve yakınlarına düşmanlığını sürdürmekten de çekinmiyor.
Hem de bu ölümler “Talimatı ben verdim” dediği bir ortamda olmasına rağmen. Belki tam da bu sebeple.
Zalimliğinin sınırsız olduğu anlaşılmıştı. O da bunu hepimize her fırsatta hatırlatmak için elinden geleni ardına koymuyor.
Gezi zamanı başından gaz kapsülüyle vurularak öldürüldü Abdullah Cömert. Cinayet Hatay’da işlendi, davası 2000 kilometre ötede Balıkesir’de. Son duruşmada savcı uyudu.
Hatice Cömert, Abdullah Cömert’in annesi. 58 yaşında. Oğlu öldüğünden beri isyan ediyor. Oğlu Zafer’in Birgün’de yayımlanan satırları şöyle:
“İki ihtiyar her cuma günü birbirlerinin ardı sıra bu mezara yaklaşır, mezar taşına dokunur ve sonra mezar başında diz çökerler; kısa bir sessizlikten sonra o kulakları delen yaşlı kadının hıçkırıklarına kocasının gözyaşları eklenir, uzun uzun kederle ağlarlar; altında oğullarının yattığı bu suskun mezar taşına ilgiyle bakarlar, tozunu elleriyle oğullarını okşar gibi silerler, çiçeklerini oğullarının saçlarını düzeltir gibi düzeltirler; anne dayanamaz ağıtlar yakar, ne anlamlı ve yaralıdır o ağıtlar, bu annenin ağıtlarını duyup da gözyaşlarına boğulmamak ne mümkün, babanın titrek sesi duyulur, Kuranıkerim’den okuduğu ayetler eşliğinde gözyaşı dökmeyi sürdürür. Kendilerini oğullarına yakın hissettikleri bu mezardan bir türlü ayrılmazlar.”
Zalimliğinin sınırı yok. Oğlunun mezar taşındaki tozlarını silmesi diğer oğlu tarafından böyle anlatılan Hatice Cömert için de talimat vermiş.
Annenin isyan sözleri için “beni tehdit ediyor” diye dava açmış.
Bir şeyi iyi bilmiş orası muhakkak. O sarayın içinde, bin korumanın et-ten duvarının ardında sizi ancak bir annenin çığlığı tehdit edebilir. Sizi ancak o yıkabilir.
Zalimdir ve fakat zekidir. Kendisini aslında neyin tehdit ettiğini hemen kavramış.
Savcı, tehdit davasında takipsizlik kararı vermiş. Kendini kollasın. Erdoğan’ın zalimliğinin ve öfkesinin sınırı yok.
Sarayının duvarlarını, korumalarının güneş gözlüklerini aşıp ona çarpabilecek tek şey o annelerin çığlıkları.
Kendini tehdit altında hissetmesi çok doğal.
Öldürülenlerin annelerinden korkup annesine sığınması, her fırsatta annesinin ayağının altını öptüğünden bahsetmesi de öyle.
O yıkılmış, aşağılanmış, yuhalatılmış annelerin ayaklarının altında ezilip yitmekten korkuyor.
Bilinen eski kural. Zalimler korkak olur.
Abdullah Cömert’in annesine dava açacak kadar korkak.