T24- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Seçimden sonra referanduma gideriz" dediği 'başkanlık sistemi'yle ilgili çekincelerini bir kez daha dile getirdi. 'Başkanlık sistemi'ne mesafeli olduğunu net bir dille açıklayan Gül, "Türkiye’de demokrasiye yeni geçiş yapılıyor olsa, parlamenter sistem söz konusu olmasa belki o zaman daha uygun olabilirdi. Fakat başkanlık çok farklı bir sistem" yorumunu yaptı.
Milliyet gazetesi yazarı Semih Yıldız'ın bugün ‘Parlamenter sistem olmasa düşünülürdü’ başlığı ile yayımlanan (5 Nisan 2011) yazısı şöyle:
Gül, başkanlık sistemini niçin uygun bulmadığını şöyle açıkladı: Konuşulması yararlı. Ama, Türkiye’de demokrasiye yeni geçiş yapılıyor olsa o zaman daha uygun olabilirdi.
Gül’ü Endonezya’ya uğurlayanlar arasında Başbakan Erdoğan da vardı. İddiaya göre, ikili bu buluşmadan 48 saat kadar önce yine havaalanında Bülent Arınç’ın katılımıyla bir zirve toplantısı yapmıştı. Gül ve eşi Hayrünnisa Gül başkent Cakarta’da Kahramanlar Mezarlığı’nı ziyaret etti
CAKARTA
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’nin, toplumsal karmaşanın ve siyasi belirsizliğin yaşandığı Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine örnek olabilmesi için demokrasi ve insan hakları alanlarında kendi standartlarını yükseltmesi gerekeceğini vurguladı.
Başkanlık sistemi tartışmalarına da değinen Gül, bu sistemi Türkiye için niçin uygun bulmadığını da açıkladı. Parlamenter sisteminin Türkiye’de eskiye dayandığını hatırlatan Gül, bu geçerli olmasaydı o zaman başkanlık sisteminin düşünülebileceğini belirtti.
Gül, Endonezya’ya yaptığı resmi ziyaret sırasında kendisine refakat eden gazetecilerin çeşitli konulardaki sorularını yanıtladı.
Kürt sorunu ‘en’ önemli
Nükleer enerjiye ilişkin bir soruyu yanıtlayan Gül, Türkiye’nin nükleer enerjide çok geciktiğini söyledi. Nükleer santralın çok titiz bir konu olduğunu, bu nedenle “maksimum güvenlik seviyesinde yapılması gerektiğini” de kaydeden Gül, “Çünkü yapılacak olan bir çimento fabrikası değil” dedi.
Gül şöyle devam etti:
“Enerji açığımız var. Petrolün yüzde 95’ini dışardan alıyoruz. Güney Afrika’dan, Kolombiya’dan kömür getiriyoruz. Ama dökme suyla değirmen dönmez. Bizim gibi iddiası olan bir ülke nükleer enerjiyi yok sayamaz.”
Türkiye’nin bu konuda üç kez ihaleye çıktığını ancak başaramadığını da hatırlatan Gül, “Yabancı firmalar Türkiye’ye güç inanıyorlar. Bunun halledilmesi gerekir. Bu tartışmaları anlamsız buluyorum” diye konuştu.
Kürt sorununa ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Gül şunları kaydetti:
“Türkiye’nin en önemli konusudur bu. Hükümetin içindeyken de böyle bakmışımdır.
Cumhurbaşkanı olarak da böyle görmüşümdür. Bu konuyu kendi meselemiz olduğu için kendi içimizde konuşarak Türkiye’nin meselesi olmaktan çıkarmamız lazım.”
Gül buna rağmen “vicdanı olan herkesin iki yıldaki gelişmeleri göreceğini” de vurgulayarak şöyle devam etti:
“Zaten dışarıdan görülüyor. O günlerden bu günlere çok güzel şeyler de oldu. Eskiden dışarıdan karışırlardı. Şimdi karışacak neden bulamıyorlar. Ancak sıkıntılar, acılar hâlâ yaşandığına göre umarım seçimden sonra bu konuya yeniden bakılır.”
Türkiye’nin yapacağı katkı
Suriye, Yemen, Mısır ve Libya’daki olaylar karşısında Türkiye’nin ne yapabileceğine ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Gül şöyle konuştu:
“Türkiye’nin yapacağı en iyi şey dolaylı katkılarıdır. O da Türkiye’nin her bakımdan kendisini güçlendirmesidir. Demokrasi, insan hakları ve ekonomisini konsolide etmesidir. Böyle oldukça çevremize etkisi inanılmaz olmuştur. Bizim sorumluluğumuz sadece kendi halkımıza karşı değil. Çok geniş coğrafyayadır. Başarısız olmaya hakkımız da yok. Standartlarımızı yükseltmemiz lazım.”
Kazakistan’da yapılan ancak demokratik olmamakla suçlanan son Cumhurbaşkanlık seçimlerine ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Gül, bu konunda da şunları söyledi:
“Türk dünyasını biraz daha ayrı bir kategoriye koymamız lazım. 60 sene üstlerinden silindir geçti, kimyaları değişti. 20 sene önce bağımsız oldular hiçbir kurumları kuruluşları, hiçbir şeyleri yoktu. Nazarbayev’in en büyük başarısı hiçbir sınır meselesi bırakmamasıdır. Hiç ihtilafı olmayan bir ülke. Bu dönemde köklü reformlar yapacağını da vaat etti. Umarım Türk dünyasına örnek olacak köklü reformlar yapar.”
Suriye’ye de değinen Gül şöyle konuştu:
“Bir ülke ile 800 km sınırınız ve karşılıklı akrabalığınız varsa o ülkede ne olup bittiği bizim için önemlidir. Suriye’nin istikrarsızlığa girmesini istemeyiz. Suriye’yi yönetenler de köklü reform ihtiyacının farkındalar. Nasıl yapılacağı noktasındalar. Öz güvenle hareket ederseniz lehinize olur dedim. Akdeniz’e açık hiçbir ülke kapalı rejimle devam edemez. Hepsi açık toplum olacak. Umarım Suriye’de kaosa müsaade etmeden bu geçiş tatlı biçimde olur.”
Cumhurbaşkanı Gül, “Başkanlık sistemine mesafeli duruyorsunuz, niçin?” şeklindeki soruyu da şöyle yanıtladı:
Başkanlık sistemine mesafe
“Türkiye’nin her şeyin tartışıldığı konuşulduğu bir ülke olması önemli. Bu da konuşulabilir, tartışılabilir. Konuşulmasında yarar var. Herkes detayları bilerek karar veriyorsa, konuşuyorsa bu önemli.”
Bunun yine de şu anda gündemde olan bir konu olmadığını kaydeden Gül şahsi görüşünün başkanlık sistemine mesafeli olduğunu kaydederek şöyle devam etti:
“Türkiye’de demokrasiye yeni geçiş yapılıyor olsa, parlamenter sistem söz konusu olmasa belki o zaman daha uygun olabilirdi. Fakat başkanlık çok farklı bir sistem. Yasama tamamen bağımsız. Siyasi partiler de bugünkü gibi olmayacak.”
Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin fazla olduğuna dair görüşünü de yineleyen Gül, şunları kaydetti:
“Bugünkü Anayasa’da cumhurbaşkanının görevleri bir askeri dönemden sonra, o günkü genelkurmay başkanı cumhurbaşkanı seçilince, geçiş dönemi olması nedeniyle, parlamenter sisteme göre daha geniş tutulmuş. Ben de cumhurbaşkanının yetkilerinin fazla olduğunu düşünüyorum.”