Gündem

Erdoğan: Eğitimde attığımız her adım kilisede ölen 'Haluk' tarzı batılılaşmayı savunanlarca engellenmek istendi

"Eğitimle ilgili radikal adımlar atabiliriz"

26 Mart 2016 16:05

Uluslararası Eğitim Zirvesi'nde konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Yeni olan faydalı eski olan zararlı gibi yaklaşımları kabul etmemiz mümkün değil" dedi. "Bir yandan doğuya sırtını dönmeden batıyı anlamaya çalışan Asım var, diğer tarafta ise önce İskoçya'ya sonra Amerika'ya gidip son nefesini kilisede veren Haluk vardır" diyen Erdoğan, "Bizim attığımız her adım anlamsız bir dirençle karşılandı fakat bu direnç halktan değil 'Haluk' tarzı batılılaşmayı savunan o azınlıktan geldi" ifadesini kullandı.

"Eğitim öğretim sistemimizin hedefi, sadece kariyer yapmaya veya sınav geçmeye odaklı bireyler yerine, aklıselim, kalbiselim, zevkiselim sahibi bir nesil yetiştirmek olmalıdır" diyen Erdoğan, "Bunun için de sistemin kadim değerlerimizi merkeze alan bir anlayışla, ilim, irfani hikmet esasları üzerine yeniden inşa edilmesi şarttır. İçinde bulunduğumuz dönem bu tür radikal adımları atabileceğimiz mümbit bir dönemdir" diye konuştu.

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

"Bizim değişimi yönlendirmek gibi bir mesuliyetimizin olduğuna inanıyorum. Kendi kültürü ile barışık bir değişim sürecini idare etmek durumundayız. Bir şeyin yeni olması, onu sorgulamadan alıp uygulamamız anlamına gelmez. 'Yeni olan faydalı, eski olan zararlı' gibi yaklaşımları kabul etmemiz mümkün değil. Böyle bir yaklaşım sorun üretir.

 

"'Haluk tarzı batılılaşmayı
savunanlar engellemek istedi"

 

Yabancılaşma sorununu konu alan onlarca edebi eserimiz vardır. Tevfik Fikret'in 'Serencam'ı bizim için bu konuda ibretlik bir hikâyedir. Öte yandan da Mehmet Akif'in 'Asım'ı vardır. Bir yandan Doğu'ya sırtını dönmeden Batı'yı anlamaya çalışan Asım var, diğer tarafta ise önce İskoçya'ya sonra Amerika'ya gidip son nefesini kilisede veren Haluk vardır. Bugünde Asım ve Haluk'un canlı sembolleriyle karşılaşıyoruz. Hastalıklı bir türde batılılaşma bugün de var. Bugün eğitim alanında yapacağımız çalışmalarda da bu gerçeği dikkate almamız gerektiğine inanıyorum. Türkiye hiçbir zaman sömürge olmamış, müstemleke durumuna düşmemiştir. 

Ahmet Hamdi Tanpınar yanlış batılılaşmayı kültürel inkâr olarak tanımlıyor. Buna göre terakkinin tek yolu Batı'ya benzemek, Batı'ya ait her şeyi tatbik etmektir. Akif onların olumsuzluklarını değil, ilmini ve sanatını alın diyor. Hayata geçirdiğimiz politikalar sık sık engellenmek istendi. Biz hükümete geldiğimizde bütçenin ilk sırasında savunma varken biz en fazla bütçeyi eğitime ayırdık. Bizim attığımız her adım anlamsız bir dirençle karşılandı fakat bu direnç halktan değil 'Haluk' tarzı batılılaşmayı savunan o azınlıktan geldi.

 

"Radikal adımlar atabiliriz"

 

"Eğitim öğretim sistemimizin hedefi, sadece kariyer yapmaya veya sınav geçmeye odaklı bireyler yerine, aklıselim, kalbiselim, zevkiselim sahibi bir nesil yetiştirmek olmalıdır. Bunun için de sistemin kadim değerlerimizi merkeze alan bir anlayışla, ilim, irfani hikmet esasları üzerine yeniden inşa edilmesi şarttır. İçinde bulunduğumuz dönem bu tür radikal adımları atabileceğimiz mümbit bir dönemdir. Allah'a hamdolsun Türkiye böyle bir sistemi inşa edecek birikime, imkana, kaynağa şu an fazlasıyla sahiptir.

 

"Bizim okuduğumuz sınıflar 75 kişilikti"

 

2002 yılında ülkemizde 544 bin öğretmen varken geçtiğimiz günlerde bu rakamın üstüne 542 bin öğretmen daha ekleyerek nerdeyse 2 katına çıkardık. Öğrenci ve öğretmenlere dağıtılan tablet sayısı ise 1 buçuk milyona yaklaştı. Bizim okuduğumuz sınıflar 75 kişilikken şimdiki sınıfları 20 kişilik yaptık. Fatih Projesi'yle birlikte artık tüm sınıflar, bilişim sınıflarına dönüştürüldü. Toplam derslik sayısı 581 bine ulaştı. Türkiye'de ilk defa sosyal bilimler liselerini kurduk.

Ortaöğretim destek payını yüzde 36'dan yüzde 50'nin üstüne çıkardık. Türkiye diğer alanlarla birlikte eğitim konusunda da 13 yıl öncekiyle karşılaştırılmayacak kadar iyi konumda. Artık bir çok okula kapalı spor salonlarını inşa etmeye başladık. Çünkü çocuklar spor yaptıkça özgüvenleri artıyor. Veliler geçmişte 'Acaba çocuklarımın kitaplarını alabilecek miyim?' diye düşünüyorlardı ama artık okullar açılırken öğrenciler ders kitaplarını sıralarının üzerinde buluyor. Hayırsever, eğitim konusunda yaptığı yardımın hedefe ulaştığını görürse bu işin arkası gelir. Genç kızlarımız üniversiteye gittiklerinde ikna odalarının kapılarında kendilerini bekleyen mürebbiyelerle değil, güler yüzlü hocalarla karşılaşıyorlar.

 

"STK'lar yardımcı olmalı"

 

2004 yılından itibaren eğitim konusunda çok ciddi adımlar attık fakat bugün görüyoruz ki bunlar yeterli değil, daha farklı projeleri hayata geçirmemiz gerekiyor. Öğrencilerimizin sınıfa ve derse ilgilerini en üst seviyeye çıkaracak aktiviteleri hayata geçirmemiz gerekiyor. Bunun için sistemin ilim, irfan değerleri üzerine tekrar düzenlenmesi gerekiyor. Şüphesiz bunu devletin tek başına yerine getirmesi mümkün değildir. Bu işte tüm toplum kesimleri ve STK'lar yardımcı olmalı, elini taşın altına koymalıdır.