Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yeni anayasa tartışmalarına ilişkin olarak, "Er ya da geç yeni anayasa ve başkanlık sistemi bu milletin önüne gelecek" dedi. "Başkanlık sisteminin dünyada onlarca farklı uygulaması var" diyen Erdoğan, "Temel ilkeler çerçevesinde kendimize uygun olanı seçelim. İster başkanlık diyelim, ister devlet başkanlığı, isterse cumhurbaşkanlığı diyelim" ifadesini kullandı.
Erdoğan, vize serbestisi konusunda Türkiye'nin Terörle Mücadele Yasası'nda yeniden düzenleme yapmasını şart koşan AB'ye yönelik eleştirilerini sürdürerek, "Yahu siz ne zamandan beri Türkiye'yi yönetmeye başladınız, kim size bu yetkiyi verdi" tepkisini gösterdi. Erdoğan, "Önümüzdeki dönemde ya AB ile devam edeceğiz ya da kendimize yeni bir yol belirleyeceğiz" diye konuştu.
Erdoğan, Bangladeş'in önde gelen İslamcı liderlerinden Motiur Rahman Nizami'nin '1971'deki bağımsızlık savaşı sırasında işlediği suçlar nedeniyle' idam edilmesine tepki gösterdi. "Derin üzüntü içinde olduğunu" belirten Erdoğan, "Bediüzzaman" olarak bilinen İslam alimi Said Nursi'nin sözünden alıntı yaparak, "Zalimler için yaşasın cehennem" dedi.
Erdoğan, Ankara'da "milli irade" konulu toplantıda konuştu.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
"Yerli ve milli duruşunu gösteren Yalçın Topçu kardeşimi kutluyorum. Yakın tarihimizde yerlilik ve millilik denince ilk akla gelen Muhsin Yazıcıoğlu kardeşimi yad ediyorum.
Bangladeş’te eski bakanlardan Niyazi’nin idamından duyduğum derin üzüntüyü sizlerle paylaşmak istiyorum. Her şeyden önce siyasi bir lider olan Niyazi’nin bu infazı hak edecek herhangi bir suçunun olmadığına inanıyorum. Müslümanların dünyanın her köşesinde mağdur ve mazlum bir duruma düşürüldüğü bir dönemde, çoğunluğu Müslümanların oluşturduğu bir ülkede bu tür sıkıntıların yaşanmasını teessürle karşılıyorum.
"Zalimler için yaşasın cehennem"
Bangladeş Büyükelçisi’ni geri çağırdık. Şunu unutmayalım, zalimler için yaşasın cehennem. Biz diyoruz ki, eğer mazlumların hakkını savunmazsak bu millet, bu ümmet bize hakkını helal etmez. Suriye’deki, Irak’taki, Karabağ’daki kardeşlerimizin yanında yer alıyoruz. Dünya beşten büyüktür diyoruz. BM Güvenlik konseyi’nin 5 daimi üyesine dünyadaki 195 ülkenin kaderi terk edilemez. 5 ülkenin 5’i de Hristiyan. Bunun yeniden ele alınması gerekiyor. Bu yıl çok daha farklı bir şekilde bunu anlatcağım.
Bangladeş’teki idamdan sonra kimsenin sesi çıkmadı. Niye? Çünkü idam edilen bir Müslüman. 45 yıl önceki bir davanın kararı bunlar tarafından adil olmayan bir karar veriliyor.
"Yahu siz ne zamandan beri
Türkiye'yi yönetmeye başladınız?"
Terör konusundaki tavrımızı yumuşatmalıymışız. Bana bak, siz ne zamandan beri idare etmeye başladınız? Kim size bu yetkiyi verdi. Bunlar nasıl demokrat, nasıl demokrasiye inanıyor, anlamak mümkün değildir.
Benzer bir şeyi kim söylüyor? Anamuhalefetin başındaki, ismini zikretmeme kararı aldığım zat... Terör örgütü, güdümündeki siyasetçiler ne diyorsa, bunlar aynısını tekrar ediyor. Bangladeş’te bu kararı alan yönetimin bir benzeridir anamuhalefet...
"Biz terörle mücadelenin üstesinden geliriz
ama Avrupa ülkeleri bu işin altından kalkamaz"
Biz terör örgütüne hangi gözle bakıyorsak, onların tezlerini savunanlara da aynı gözle bakarız. Bugün terör örgütünü koynuna alanlar, bunlara avroları veriyor. Avroları vermek suretiyle, Türkiye’yi gidin bölün diyorlar.
Siz bizim bunları bilmediğimizi mi zannediyorsunuz? Biz iki tane gülücüğünüze bu vatanın değerlerini değişmeyiz, bunu biliniz. Bize milletimizin gülücüğü yeter.
Biz uzun yıllardır terörle mücadele eden bir ülke olarak bu meselenin üstesinden geliriz ama Avrupa ülkeleri bu işin altından kalkamaz. Bize demokrasi ve özgürlüğü nutukları atanlar, bu kavramları neredeyse askıya aldı.
DAEŞ İstanbul’da iki ayrı ve diğerlerinde birer canlı bomba saldırısına maruz kaldık. Kilis şehrimize neredeyse her gün roket saldırısı yapılıyor. 130’u aşkın vatandaşımızı ve güvenlik görevlimizi kaybettik. Buna karşılık özellikle Kilis’e karşı saldırıları nedeniyle IŞİD’in 1300 mevzisini imha ettik. Yurt dışından örgüte yönelik katılımı engellemek için 48 bin 600 kişiye giriş yasağı koyduk. 3500 kişiyi sınır dışı ettik. 1507 kişiyi tutukladık. Sınır dışı edilenlerden 22’si AB ülkesinden 97 ülkeden.
Bizim Suriye’yle sınırımız 911 kilometre. Balkanlarda kat ettiğinizde 4 ülkeyi geçersiniz. Irak sınırıyla düşününce burada 1300 kilometrelik sorunlu bir alandan söz ediyoruz.
Gereken adımları icap ediyorsa tek başımıza atacağımızı ifade ediyoruz. Kilis meselesi DAİŞ karşıtı koalisyonun samimiyetini ortaya koyacak bir turnusol kağıdı görevi görecektir.
Kilis’i umursamayanı, Halep’i umursamayanı biz de umursamama hakkına sahibiz. Kendi değerlerini, ilkelerini, prensiplerini ayaklar altına alan bir AB’nin ne üyelerine, ne dünyaya faydası kalmaz. Schengen meselesi, vize meselesi, biz bu işi bitirdik ya. Bunun imzalarını attık. Bu yılın ekim ayında uygulamaya geçeceği kararını aldık. Şimdi geldiler, bunun içine terörü sıkıştırdılar. Müktesebatı göster bakalım. Nerede bu şart var? Güney Amerika’da Schengen’e üye olanlara uyguluyor musun? Birliğin Türkiye hakkındaki çarpık ve ikircikli tutumundan vazgeçmesini istiyoruz. Ya da kendimize yeni bir yol bulacağız. Bizim tercihimiz yeni Türkiye’yi Avrupalı dostlarımızla birlikte inşa etmektir. Şimdi Avrupalı dostlarımızın kararını bekleyeceğiz.
Erdoğan'ndan Kılıçdaroğlu'na:
Kan dökmek diktatörlerin işidir
Anamuhalefetin bir karar vermesi gerek. Terörden yana mısın, milletten mi? Ana muhalefetin başındaki zatın dün ettiği bir söz daha var ki, gerçekten çok ciddi bir denge problemine işaret ediyor. “Başkanlık sistemini kan dökmeden getiremezsiniz” diyen bir siyasetçi milletin iradesine de, Meclis’e de, siyaset kurumuna da ihanet etmiş demektir. Başkanlık sistemini uygulayanlar kan dökerek mi getirdi. Haa, mesele şu. Kardeşlerim, kan dökmek diktatörlerin, zalimlerin, katillerin, bazen de meczupların işidir. Anamuhalefetin başındaki zatın bunlardan hangisi olduğuna milletim karar versin. Kan dökülmesi gerektiği durumlar elbette olabilir. Vatanı korumak için kan döken askerimiz var, polisimiz var, korucumuz var. Ancak, tamamen Meclis’in kararı ve sonrasında milletin onayı meselesi olan bir konuyu kanlı bir cümlenin içine yerleştiren kafa, bu topraklara ait olamaz.
Anamuhalefetin bir karar vermesi gerek. Terörden yana mısın, milletten mi?
Ana muhalefetin başındaki zatın dün ettiği bir söz daha var ki, gerçekten çok ciddi bir denge problemine işaret ediyor. “Başkanlık sistemini kan dökmeden getiremezsiniz” diyen bir siyasetçi milletin iradesine de, Meclis’e de, siyaset kurumuna da ihanet etmiş demektir. Başkanlık sistemini uygulayanlar kan dökerek mi getirdi. Haa, mesele şu. Kardeşlerim, kan dökmek diktatörlerin, zalimlerin, katillerin, bazen de meczupların işidir. Anamuhalefetin başındaki zatın bunlardan hangisi olduğuna milletim karar versin. Kan dökülmesi gerektiği durumlar elbette olabilir. Vatanı korumak için kan döken askerimiz var, polisimiz var, korucumuz var. Ancak, tamamen Meclis’in kararı ve sonrasında milletin onayı meselesi olan bir konuyu kanlı bir cümlenin içine yerleştiren kafa, bu topraklara ait olamaz.
Mezhepçilik, ırkçılık ve terör unsuru... Bu üç tehlikeden kurtulmamız gerek. Ey beyefendi, sen bunlardan hangine dahilsin? Biri uyuyor, hem de çok iyi uyuyor. Bu zatın ülkemizin temel meseleleri hakkında hiçbir ciddi projesini, analizini bugüne kadar görmedik.
Kasetle aldın başkanlığı, şimdi savcı seni çağırıyor, attığın yalanlar yüzünden gidemiyorsun. Versene ifadeyi, versene ifadeyi. Biliyor ki orada ifadeyi verdikten sonra bu işin faturası kendisine ağır olacak. Bunu hissediyor. Her türlü sorunlu meseleye bu zatın balıklama atladığını görüyorum.
Bu şahıs daha önce siyasi sapıklık emareleri göstermişti, şimdi de siyasi sapkınlık işaretleri veriyor. İnsan rakibinde dahi bir seviye, bir ağırlık olsun istiyor. Her hususta olduğu gibi, bu hususta da kararı milletimize bırakıyoruz.
"Er ya da geç bu milletin önüne
başkanlık sistemi gelecek!"
Türkiye yeni bir anayasaya kavuşacaksa bu milletimizin takdiriyle olacak. Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” demedi mi? Niye kaçıyorsun? Biliyor ki bu millet bana güvenmiyor. İşte bu millet sana güvenmediği için hezeyanlar başlıyor. Er ya da geç yeni anayasa ve başkanlık sistemi bu milletin önüne gelecek.
Yeni anayasa ve yönetim sistemi konusunda tartışmaları bu çerçevede değerlendiriyorum. Ben yeni anayasanın insanlığın hak ve demokrasideki birikimleri ve kendi tecrübelerimizle birlikte yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Başkanlık sisteminin dünyada onlarca farklı uygulaması var. Temel ilkeler çerçevesinde kendimize uygun olanı seçelim. İster başkanlık diyelim, ister devlet başkanlığı, isterse cumhurbaşkanlığı diyelim. Başka bir ismi olsun. Ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olan ne ise konuşalım... Kan ticaretine savunanlar da merak etmesin. Kızılay dışında bir yere kan vermeyiz, bunu da böyle bilsinler....
Biz İslam dünyası olarak, Türk dünyası olarak tercihimizi kendimizden yana koymalıyız. Zalimin yanında Müslüman olmaz."