17 Mart 2017 18:39
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 16 Nisan'da oylanacak olan anayasa değişikliği kanununa ilişkin olarka, "16 Nisan'ı unutmayın, 15 Temmuz'un bir intikamı olacaktır" dedi.
Erdoğan, Hollanda ile yaşanan kriz üzerinden devam eden tartışmayı sürdürerek, "Bizim bayan bakanımıza kapılarını kapatanlara, biz de kapılarımızı kapatırız. Benim dış işleri bakanıma uçuş yasağı getirenlere, kusura bakmasınlar bizim de uçuş yasağımız vardır" diye konuştu. "Buradan Avrupa'daki vatandaşlarıma sesleniyorum" diyen Erdoğan, "Oralara daha sıkı sahip çıkın. Çocuklarınızı daha iyi okullarda okutun. En iyi arabalara binin. En güzel evlerde siz oturun. Üç değil, beş çocuk yapın" çağrısı yaptı.
"MHP'ye gönül veren kardeşlerim 'Evet' diyorlar. Bak, BBP'ye gönül veren kardeşlerim de 'Evet' diyorlar" diyen Erdoğan, "Fakat CHP'ye, HDP'ye, Saadet Partisi'ne gönül veren kardeşlerime de sesleniyorum. Sizler de bir olun, iri olun, diri olun, hep beraber kardeş olalım" ifadesini kullandı.
Eskişehir'de toplu açılış töreninde konuşan Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
Arkadaş, yurdumu alçaklara uğratma sakın. Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın. Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Bu millet, F16'ları göğsünü siper ederek durdurdu. Rabbim, sana hamd olsun beni bu millete hizmet etmekle görevlendirdin. Şimdi el ele, omuz omuza bir yere yürüyoruz. Nereye, 16 Nisan'a. 16 Nisan'da 15 Temmuz'un hesabını sormaya var mıyız? 16 Nisan'ı unutmayın, 15 Temmuz'un bir intikamı olacaktır.
Terör örgütleri ne diyor, Kandil'den haber gönderiyorlar. Diyorlar ki; Kandil 16 Nisan'da oyumuz hayır. Pensilvanya ne diyor? "Hayır". Ana muhalefet ne diyor? "Hayır". Bakın kimler bir araya geldi görüyor musunuz? Bunların yok birbirinden farkı. AKP'ye gönül veren kardeşlerim, MHP'ye gönül veren kardeşlerim "Evet" diyorlar. Bak, BBP'ye gönül veren kardeşlerim "Evet" diyorlar. Fakat CHP'ye, HDP'ye, Saadet Partisi'ne gönül veren kardeşlerime de sesleniyorum. Sizler de bir olun, iri olun, diri olun, hep beraber kardeş olalım.
Kardeşlerim, eğitimde, sağlıkta, adalette, toplu konutta, ulaşımda, haberleşmede, sosyal yardımlaşmada ülkemize çağ atlattık çağ. Çıkmış ana muhalefetin başındaki zat, "Huzur yok" diyor. "Mutluluk yok, refah yok" diyor. Yazıklar olsun, eline diline dursun. Sen SSK'nın başındayken hastanelerimizin halini biliyoruz. İlaç alamıyorduk, kuyruktan çıkamıyorduk, tedavi olamıyorduk. Şimdi sen sor buna "Oo benim dönemimdeki sağlık hizmetleri hiçbir dönemde olmadı" der. Der mi, der.
Ey Kılıçdaroğlu, senin daha çok bu yolları tepmen, dolaşman, gezmen gerekir. Sende hizmet yok, sende dert yok. Dikili ağacı var mı, bir sorun bakalım. Milletimizden aldığımız destekle biz bunları yaptık. Şimdi ülkemizi yeni bir yönetim sistemine kavuşturmak için çalışıyoruz. 16 Nisan'daki halk oylamasından sonra inşallah Cumhurbaşkanlığı Hükümeti Sistemi'ne geçiyoruz. Birileri yeni yönetim sistemini, şahsıma bağlayarak izah etmek istiyor. Kardeşlerim, biz faniyiz. Hemen ölebilir miyiz? Ölürüz. Hepimiz o musallaya geleceğiz. Hocaefendi ne diyecek? Er kişi niyetine... Hatun kişi niyetine... Cumhurbaşkanı da olsan, başbakan da olsan, er kişi niyetine... Hatun kişi niyetine... diyecek. Cenaze namazını kıldıracaklar, gömecekler, gömdükten sonra bir daha uğramayacaklar.
Yazın gelip, güzün giden turnalar gibi gün gelecek, ebedi aleme göçeceğiz. Sılayı terk edeceğiz. Ama Türkiye, getirdiğimiz sistemle 2023 hedeflerine ulaşacak. 16 Nisan'da işte bu sistemi, yeni sistemi oyluyoruz. Eskişehir, büyük Türkiye için "Evet" diyor mu? Eskişehir güçlü Türkiye için "Evet" diyor mu? Eskişehir, daha zengin Türkiye için "Evet" diyor mu? Kardeşlerim, emin olunuz demokrasinin ve özgürlüklerin Batı ülkesinin bile ötesinde yaşandığı bir yerdeyiz. Avrupa'nın tüm özgürlükçülüklerinin işi ucu kendisine dokununca bittiğini gördük mü? Baktılar, İslam karşıtlığı, Türk karşıtlığı prim yapıyor, o tarafa yöneliyorlar. Avrupa Birliği var ya, Avrupa Birliği Divanı karar alıyor, baş örtüsünü yasaklıyor. Bıktık ya bıktık, hani din özgürlüğü vardı? Hani inanç özgürlüğü vardı?
Bunlar çok yüzlü çok. Kendileri dışındaki herkese kriter dayatanlar bunlar değil mi? Türkiye'nin bir bakanı, kendi vatandaşlarıyla buluşmaya geldiğinde OHAL ilan etmenin neresi özgürlüktür? Belediye OHAL ilan ediyor ya, hale bak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne, Rotterdam ile kardeş şehir oldukları için kardeşlik sözleşmesini iptal edin dedim. Bitti o iş.
Bizim bayan bakanımıza kapılarını kapatanlara, biz de kapılarımızı kapatırız. Benim dış işleri bakanıma uçuş yasağı getirenlere, kusura bakmasınlar bizim de uçuş yasağımız vardır.
Benim Fatma Betül kardeşimi karşılamaya gelen soydaşlarıma karşı, onların üzerine atlarıyla, itleriyle saldırmanın neresi demokratlıktır? Benim Hüseyin Kurt kardeşimi yere yatırıp, köpeklere parçalatanların eski Roma'daki gladyatörlerden ne farkı var soruyorum size? Geri gidiyoruz, hale bak. Seçim bitince de çark ediyorlar, hadi kaldığımız yerden devam edelim diye. Yok öyle, yok. Oturun bir kahvaltı yaparız, yemek yeriz. Rezilliğe bak. Sen Türkiye gibi bir ülkeye elinden geldiği kadar haydutluk yapacaksın, sonra "Yemek yiyelim" diyeceksin. Bunun bedelini ödetmek bizim boynumuzun borcudur. Ağızlarındaki baklaları yavaş yavaş çıkarmaya, yüzlerindeki maskeleri indirmeye başladılar.
Bu husumet şahsıma karşı değil, Türkiye'ye karşı. Onlar Türkiye'nin demokrasisinden, ekonomisinden rahatsızlar. Dün kendi ülkelerine iş için gelen Türklerin, bugün kariyer sahibi pozisyonuna gelmelerinden rahatsız oluyorlar. Fabrikada çalışan Türklere itirazları yok, ama o fabrikanın sahibi olan Türklere artık tahammül edemiyorlar.
Buradan Avrupa'daki vatandaşlarıma sesleniyorum. Oralara daha sıkı sahip çıkın. Çocuklarınızı daha iyi okullarda okutun. En iyi arabalara binin. En güzel evlerde siz oturun. Üç değil, beş çocuk yapın. Size yapılan terbiyesizliklere vereceğiniz en güzel cevap budur.
Yarın, dünyanın bir numaralı köprüsünün temelini atıyoruz. Bedeli ne biliyor musunuz? Yaklaşık 11 milyar dolar. Hani Türkiye batmıştı, bitmişti. Cebimizden bir kuruş çıkmıyor bakın. Niye? Türkiye güvenli bir ülke, güvenilir bir ülke. Türkiye'yi anlayan anlıyor. Anlamayan, o inadında devam ediyor. Biz 'hayır'cıları yeni tanımadık. Hatırlayın, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü yapılırken ona "Hayır" diyenleri biliyorsunuz değil mi? Aynı şekilde Yavuz Sultan Selim Köprüsü'ne "Hayır" diyenleri biliyorsunuz değil mi? İzmit Körfezi'ni birbirine bağlayan Osmangazi Köprüsü'ne "Hayır" diyenleri biliyorsunuz değil mi? Marmaray'a "Hayır" diyenleri biliyorsunuz değil mi? Avrasya Tüneli'ne "Hayır" diyenleri biliyorsunuz değil mi? Şimdi merak ediyorum, Çanakkale Köprüsü'ne ne diyecekler? Sıkıysa "Hayır" desinler. Diyemezler, hep yanıldılar. Derler, üzerinden geçerler. Varsın geçsinler. At denize, balık bilmezse halık bilir diyoruz. Biz bunun için varız. Eskişehir, 16 Nisan'da Avrupalı faşist siyasetçilere hadlerini bildirmeye hazır mı? Eskişehir, 16 Nisan'da Avrupa'da yaşayan 6 milyon vatandaşımıza destek olmaya hazır mı? Türkiye Barolar Birliği Başkanı da oraya gitmiş. Güya hukukçu, yanında da profesörü var. Orada teröristlerle, Türkiye'den kaçıp Avrupa'ya giden teröristlerle ortak toplantı yapıyor. Siz nasıl hukukçusunuz? Bir baro başkanı, kalkıp da böyle bir çalışmaya katılabilir mi ya? Üstelik sen hukuk çiğneyen kişilerle nasıl bir arada olursun? Sen bu ülkede nasıl hukukçu kılığıyla dolaşacaksın ya? İşte bunların hadlerini bildirmek için, 16 Nisan'a kadar kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Unutmayın, kale içeriden fethedilir. Hanım kardeşlerim, sizleri evlerde bu 18 maddeyi anlatmaya davet ediyorum.
Batı'nın bu cumhurbaşkanlığı sistemine niye karşı olduğunu anladım. Peki içimizdeki Hollandalılara ne oluyor? Ana muhalefet ve başındaki zat, anayasa değişikliğini karalamaya çalışıyorlar. Sağa dönüyorlar gençlere, sola dönüyor parlamentoya hakaret ediyor. Bununla da kalmıyor, Suriyeli muhacirleri milletimize hedef göstermeye çalışıyorlar. Hollanda'daki ırkçılar, kendi ülkelerindeki Müslümanlar için ne yapıyorsa, bunlar da aynı taktiği burada uygulamaya çalışıyorlar. Kılavuzu karga olanın nokta, nokta, nokta. Kılavuzu Avrupa'daki faşistler olanın varacağı tek yer, 1940'ların CHP'sidir.
Ana muhalefetin başındaki zat gibi arada nasipsizler çıkabiliyor. İşte, 7 Ağustos'u biliyorsunuz değil mi? Kardeşlerim, biz Cumhurbaşkanı olarak sayın Bahçeli'yi davet ettim. Tereddütsüz geldi. Bu beyefendiyi de çağırdım. Önce bana olumsuz cevap verdi. Sonra birileri devreye girdi, nasıl olduysa son anda olumlu cevap geldi. Ondan sonra da 7 Ağustos'u sahiplenemedi. Ben, CHP'ye gönül veren kardeşlerim için üzülüyorum. Hadi eski sistemde 15 de olsa, yüzde 25 de kalsa, koalisyon yoluyla vesayet güçleri vasıtasıyla ülke yönetimine ortak olma şansları vardı. Yeni yönetim sisteminde artık milletin yüzde 50+1 oyunu almadan yürütme gücünü tesis etmek mümkün değil. Meclis'te elbette temsil imkanı olacak, ama bu CHP kafasıyla biz CHP'li bir cumhurbaşkanı göremeyiz. Torunları da göremez. Geçenlerde bir televizyon programında "Evet çıkarda istifa eder misiniz?" diye soruyor. "Niye istifa edeyim ki?" diyor. Daha önce dedi de zaten istifa etti mi? 7 seçim kaybetmiş, istifa etmemiş.. Varsın 8 seçim kaybetsin ne olacak ki? Sürekli tek adam lafı edip duruyor ya, aslında kendisini tarif ediyor. Türkiye 16 Nisan'dan sonra bu zihniyetten kurtuluyor. Öyle 7-8 seçim kaybedip o koltukta oturmak mümkün olmayacak. Sistem yeni liderlerin çıkmasına imkan sağlayacak. 16 Nisan'daki halk oylamasının ülkemize en büyük faydalarından biri de bu yenilenme olacak.
Çıkmış bir radyo programına, "Cumhurbaşkanı başka partiden, başbakan başka partiden çıkarsa ne olur, kavga çıkmaz mı?" diyor. Hay ağzına sağlık. Yanlışlıkla da olsa, doğruyu söylemiş. Akrep yelkovanlı saat gibi. Bir kere de olsa doğru söyleme durumu var. Yeni sistemde başbakan yok, ey Kılıçdaroğlu anladın mı? Bundan sonra başbakan yok, yeterli sayıda cumhurbaşkanı yardımcısı olur. Bir tane olur, iki tane olur, üç, dört... Bunun sayısı cumhurbaşkanı tarafından tayin edilir.
Bu iki başlı yapı darbelere yol açtı, ekonomik krizlere yol açtı. Bakın Sezer, Ecevit'in yüzüne anayasa kitapçığı fırlattı. Ertesi gün milyarlarca lira kaybettik. Bunlar aynı ekoldendi, aynı ekolden olmalarına rağmen bunlar oldu. Sürekli bedel ödeten bir sistemde niye devam edelim? Daha belediye başkanı iken bununla ilgili açıklamalarım var. Vallahi şu an belediyelerimizin sistemi, bizim sistemden daha iyi.
Ne diyor bu Kılıçdaroğlu; artık Meclis kapatılıyor diyor. Meclis'in kapatıldığı falan yok, dürüst ol dürüst. Kanun teklif etme yetkisi cumhurbaşkanının değil, Meclis'in. Bütçe dışında cumhurbaşkanı hiçbir teklifte bulamaz. Eski sistemde kanun tasarıları yoluyla hükümetler Meclis'i kontrol altında tutuyordu. Yeni sistemde böyle bir imkân kalmıyor. Meclis'ten alınsalar bile istifa ederek kabineye girme durumundalar. Şimdi diyorlar ki; cumhurbaşkanı kararnamelerle yönetecek ülkeyi. Bak anayasanın tüm maddeleri, cumhurbaşkanı kararnamelerinin üstündedir.
Değerli kardeşlerim, cumhurbaşkanının yasamayı devre dışı bırakma ihtimali kesinlikle yoktur. Meclis'i cumhurbaşkanına karşı güçlü denetim imkanlarıyla donatıyoruz. Ana muhalefetin başındaki zat, cumhurbaşkanı istediği zaman Meclis'i feshedebilir diyor. Bir kere ortada fesih diye bir şey yok. Cumhurbaşkanı ile Meclis, belli şartlar altında her ikisini de kapsayacak şekilde erken seçime gidiyor. Cumhurbaşkanı, Meclis'i seçime götürüp kendisi yerinde kalmıyor. Aynı anda, aynı gün seçime gidiyorlar. Bu düzenlemenin amacı da, geçmişte yaşadığımız tıkanıklıklara meydan vermemektir. Değerli kardeşlerim, bakınız askeri mahkemeler kapatılıyor. Yargıdaki çift başlılık ortadan kalkıyor. Yani hem askeri mahkeme, hem sivil olmayacak. Sadece sivil olacak. Dolayısıyla yargının bağımsızlığına geçiyoruz, bağımsızlığının yanına bir de tarafsızlık geliyor. Yargı hem bağımsız hem tarafsız oluyor. Üçüncüsü de HSK'nın yapısı değişiyor. Diyor ki, HSK'yı da cumhurbaşkanı atıyor. 7 tanesini Meclis atıyor. 2 üye, bir tanesi Adalet Bakanı, diğeri de müsteşardan oluşuyor. Bu sistemin ülkenin, devletin çıkarlarına aykırı hiçbir tarafı yoktur. Yargı güçlü olacak, Türkiye güçlü olacak. Miletimiz böylece güçlü olacak.
Şimdi gençler, en büyük gayreti sizlerden bekliyorum. Sizlerle birileri dalgasını geçiyor. Onlar hadlerini bildirmeniz lazım. Onun için.. (Dik dur eğilme sesleri) Dik duracağız, dikleşmeyeceğiz. Bakın seçilme yaşı 30'du, başbakanken ben biz bunu 25'e indirdik. Hatırlayın o zamanlar da ifade ederdim, şimdi 18'e indiriyoruz. Bunlar; "Ya çoluk çocuğa mı bırakacağız" diyor. Seçmek zordur, seçilmek değil. Zor olana "Evet" diyorsun, kolay olana "Hayır".
Ne diyor; şimdi Ankara'daki beyler çocuklarını parlamentoya sokacaklar diyorlar. Senin 12,19,20,21,22,23,24 yaşında çocukların varsa onlar da seçilsin. Sadece Ankara'dan değil, Anadolu'dan gelecek. Ben bunların yalanların ifşa etmekten usandım, ama bunlar yalan söylemekten usanmadı. Yok falancaları milletvekili olacakmış, yok askerlikmiş, yok emeklilikmiş.
18 yaşındaki gençlerimizden niye rahatsız oluyorlar? Meseleyi askerliğe bağlayacak, genç kızlarımızı niye yok sayıyorlar? 600 milletvekilinin boş yere maaş alacağını söyleyerek, milli iradenin temsilcilerini tahkir ediyorlar.
Askerliğe gelince, parlamentoda görev yapmak, askerlikten daha az mı seviyeli? Askerlik kadar milletvekilliği de kutsaldır. 15 Temmuz gecesi, o Gazi Meclis'te bulunan o milletvekillerimi aşağılamaya senin hakkın yok, bilesin. Güya parlamenter sistemi savunuyorlar, ama parlamentoya en büyük hakareti kendileri yapıyorlar. Biz delikanlılarıyla, kızlarıyla tüm gençlerimize güveniyoruz. İnşallah ilk seçimde Meclis'te bu gençlerimizin de temsilcilerini görmek istiyoruz. 16 Nisan'a kadar çok çalışacağız, çok sıkı kalacağız. Gençler, 30 gün var, ona göre. Sandıkları patlatmaya hazır mıyız? Gençlerin gücünü 16 Nisan'da göstermeye hazır mıyız? Meclis'in haysiyetine sahip çıkmaya hazır mıyız? Fazla üzerinde durmayacağım. Ama en çok keyif aldığım, en çok memnuniyet duyduğum programlar toplu açılış törenleri. Hükümetimizden, devletten en büyük hizmeti almış illerimizden bir tanesi de Eskişehir'dir.
© Tüm hakları saklıdır.