24 Eylül 2017 12:17
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İlnur Çevik, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nde (IKBY) yarın (25 Eylül 2017) gerçekleşmesi beklenen "bağımsızlık referandumu"nu "intihar" olarak yorumladı. Çevik, referandumun yapılması hâlinde Türkiye'nin IKBY'ye dönük uygulayacağı yaptırımlarla ilgili olarak "Türkiye yiyecek boykotu uygulamaz. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın getirdiği prensiplerden birisi de 'Komşumuz aç iken rahat uyuyamayız' prensibidir. Bu hem dinimizden hem atalarımızdan gelen bir konudur" dedi.
Önceki yıllarda Kuzey Irak'ta 250 milyon dolarlık yatırım yaptığını hatırlatan Çevik, şunları kaydetti:
"Barzani’yle bir gerilimim yok. O bölgede iş yaptık ama sonra battık. Aile şirketimiz orada Süleymaniye Havaalanı’nı yaptı, talebe yurtları yaptı. O şirket Erbil’de de yine talebe yurtları yaptı. Sonra Talabani’nin sarayını yapıyorduk. Bir de toplu konut projemiz vardı. Talabani kendi projelerine sahip çıkıp bütün engelleri ortadan kaldırıyordu ama bunlar hiçbir şeyle ilgilenmediler. Hatta o kadar ilgilenmediler ki merkezi hükümet bölgenin paralarını kesince, 6 ay boyunca şirketin hakedişleri ödenmedi. Barzani o tarihlerde bana, “Türkiye’den kredi alsana” dedi. O bölgeye kim kredi verir? Ondan sonra da projelere kilidi vurup Türkiye’ye döndük."
İlnur Çevik’in aile şirketi Çevikler İnşaat, Kuzey Irak’ta 250 milyon dolarlık yatırım yapmış, 3 bin konutluk inşaat projesini yürütürken Barzani yönetiminin alacaklarını ödemediğini gerekçe göstererek iflas ettiğini açıklamıştı. KTV adlı Kürt televizyon kanalını da yine o kurmuştu.
İlnur Çevik'in, Habertürk'ten Kübra Par'ın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
- Sıcak gündemle başlayalım. New York gezisinde Cumhurbaşkanı’na eşlik eden ekipteydiniz. Erdoğan- Trump görüşmesi nasıl geçti?
Gayet güzel geçti. Esasında biz söyleyeceklerimizi söyledik. Trump da kendi kafasındakileri söyledi ama S-400 füzeleri gibi konularda ağzını bile açmamış. Korumalarımız için alınacak bazı silahlar vardı, kongreden geçmedi. O en basit silahları bile Türkiye’ye vermeyen ABD, “S-400’leri neden alıyorsunuz?” diyemez. Çünkü Türkiye de “Verdin de almadık mı?” der... Ama esas önemli olan şu; Türkiye ABD Başkanı’na söyleyeceğini söyledi. Sayın Cumhurbaşkanı’mız, PYD’de ve FETÖ konusundaki rahatsızlıklarını iletti. Onlar da her zamanki gibi dinlediler. En önemli görüş birliği, Barzani’nin Kuzey Irak’ta yapacağı referanduma karşı çıkma noktasında sağlandı.
- Peki ABD’nin Kuzey Irak’ta yapılması beklenen referandum konusundaki tavrı gerçekten Türkiye ile eşdeğer mi yoksa perde arkasında başka bir yaklaşım sergiliyorlar mı?
Benim gördüğüm kadarıyla eşdeğer. ABD resmi olarak bu referanduma karşı. Hatta o kadar karşı ki ABD’nin DAEŞ’e karşı özel temsilcisi Brett McGurk, son dönemdeki açıklamalarıyla Barzani’yi çok rahatsız etti. Barzani yanlısı basında, McGurk aleyhine pek çok yazı yazıldı. “McGurk yeni ‘Arabistanlı Lawrence’dır, bizim düşmanımızdır” diyorlar.
- İlk dönemlerde “ABD referandumu destekliyor” havası esiyordu. Ne oldu da son dönemeçte tepkiler ağırlaştı?
Aslında ABD yönetiminden bu konuda hiç alkış sesi çıkmadı. “Zamansız” olduğunu, ertelenmesi gerektiğini söylüyorlardı. Şimdi tamamen iptal edilmesi gerektiğini söylüyorlar. ABD, Irak’ta çok büyük hatalar yaptı. 2003’te kurtarıcı olarak geldiler, istilacı olarak çıktılar. Adları istilacıya çıkınca Irak’ı altın bir tepsi içinde İran’a verdiler. Şu anki yönetimin arkasında İran var. Amerikalıların tek tutacak dalı Kürtler kalmıştı. Ama şimdi Şiiler üzerinde de etkileri var. Merkezi hükümetin DAEŞ’e karşı mücadelesinde etkin bir şekilde rol aldılar. Askeri eğitim ve istihbarat verdiler. Böylelikle ABD’nin Irak’taki pozisyonu tekrar güçlendi. Şimdi görüyorlar ki Kürt bölgesinde bu bağımsızlık referandumu gerçekleşirse bölge yeniden ciddi bir biçimde istikrarsızlaşacak. İsrail neden destekliyor? Emin olun, New York Times’ın yazdığı gibi “Zamanında Selahaddin Eyyübi bize destek çıkmıştı, biz de onları destekleyelim” diye bakmıyorlar. İsrail’in referandumun arkasında durma sebebi, fitne çıkarmak. “İran çok güçlendi, onları uğraştıracak bir olay olsun” diye bakıyorlar.
- Peki tam aksine İsrail gibi Barzani’nin elinden tutmak çıkarımıza olur muydu?
Hayır olmaz. Bizim derdimiz “Orada bir devlet kurulur, Türkiye’deki Kürtler de ‘Biz neden böyle olmuyoruz?’ deyip ayaklanır” falan değil. Onlar öyle olduğunu sanıyorlar. Değil çünkü orası çekim alanı değil. Oraya gidin yaşayın, Türkiye’ye döndüğünüz zaman Cizre’nin toprağını bile öpersiniz. Türkiye’nin Kürt’ü bu ülkede yaşamaktan çok memnun çünkü buradaki imkânların yüzde 1’i bile orada yok.
- Bölgede yatırımları olan Türk işadamları var. Barzani ile Türkiye’nin arası gerginleşirse tıpkı Libya’daki gibi Türkiye’ye ekonomik anlamda maliyeti olmaz mı?
Karşılıklı bakmamız lazım. İkimizin de zararı olur ama onların daha fazla zararı olur. Dünyada ekonomik ilişkilerimizin olduğu, ihracat yapabildiğimiz bir tek Kuzey Irak bölgesi yok. Ama Türkiye onların can damarı.
- Ya referandum son dakikada ertelenirse ne olur?
Barzani’nin elini güçlendirir. Doğru hamleyi yapmış olur. Bağdat’a ölümü gösterip onları sıtmaya razı eder. Kürtlerin bölünmüşlüğünü birliktelik haline getirmiş olur. Talabani tarafı zorlandı ama mecburen kabul etti. Bir birliktelik görüldü. Bazı şeylerin değişmesi gerektiğini de herkes görür.
- İsrail dışındaki bütün uluslararası toplum referanduma karşı çıkarken Barzani yürek mi yedi? Neye güvenerek kararında ısrar ediyor?
İç nedenler çok önemli. O bölge insanı, 2003’ten beri çok rahat bir hayat yaşıyordu. Irak’ın içi karmakarışıkken, Musul’da bile barış sağlanamamışken, bombalar patlarken Kürt bölgesi rahattı. Normal şartlarda bu rahatlık ekonomik ve siyasi açıdan o bölgenin gelişmesini sağlardı ama bu olmadı. Yan gelip yattılar. Bir sanayi kurulmadı. 2003’ten bugüne 14 yılda hiçbir şey yapmadılar. Sadece petrol şirketleri gelip yatırım yapıp petrol çıkardı, onlara bile milyarlarca dolar borçları var. Sanayisi olmayan, tarımı olmayan bir yerde, Barzani çalışan nüfusun yüzde 70’ini memur yaptı ki halk rahat etsin, fitneye fesada karışmasın. Ülkenin gelirinin yüzde 60’ı memur maaşlarına gidiyor şu anda. Bu insanları böyle memur yaparak susturuyorsun ama nereye kadar? Bölgede hâlâ elektrik yok. 14 yılda Barzani oraya bir tane adam gibi elektrik santralı kurmadı. Kuramadı değil kurmadı çünkü her mahallede jeneratör var ve o jeneratörlerin akaryakıtını Barzani Ailesi satıyor. Kendi ticari çıkarları için santral kurmuyor. Hâlâ daha Dohuk Türkiye’den verilen elektrikle idare ediyor. Siyasi sorunları da çok. Talabani başkanlığındaki Süleymaniye ile Barzani başkanlığındaki Erbil arasında gerilim var. Bu siyasi çalkantı da ciddi bir şekilde Kürt bölgesini zayıflatıyor. Barzani yeniden seçilemedi, havada duruyor. Referandumu ilan ettiği zaman Talabani’nin partisi içinden çıkan Goran önce karşı çıktı ama halkın kafasında bağımsızlık yer etmiş. Bu, onlar için bir hedef haline geldi. Barzani bana, “Bu benim rüyamdır ama benim neslim zamanında bu gerçekleşmeyecek” diyordu. İç baskılar Barzani’yi zorladı çünkü bir açmaza girdi. Bunları yapamazsa onun üstüne gelecekler.
- Peki, bu karar vermesinde Kerkük’teki petrol meselesinin ne kadar payı var?
O bölge, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin güçlü olduğu Dohuk, Erbil ve Süleymaniye’den oluşuyor. Orada egemen olsalar bile devleti ayakta tutacak kadar mali imkân sağlamıyor. Kerkük petrollerine ihtiyaçları var. Kerkük petrolleri de Irak’ın petrol üretiminin yüzde 40’ını oluşturuyor. Kerkük petrollerinde o yüzden ısrar ediyor. Dün Milli Güvenlik Kurulu’nda, “Anlaşmalardan doğan haklarımız” diye bir açıklama oldu. Anlaşmalarda, Kerkük petrolünün üstünde bizim payımız var ama belli bir süre Türkiye bunda bir hak iddia etmedi. Kerkük’te Türkmenlerin oluşu, bizim için petrolden çok daha büyük önem taşıyor. Kısacası amiyane tabirle, Kerkük’ü Kürtlere yedirmezler. Çünkü orada petrol var. Aynı zamanda bir Arap ve Türkmen varlığı da var.
- Kerkük olmadıktan sonra böyle bir bağımsızlığın anlamı kalmaz, değil mi?
Hiçbir anlamı yok. Kerkük üstünde yapılacak bir referandum, oradaki bir oldubitti kabul edilemez ve Irak merkezi hükümeti oraya asker gönderir. Savaş nedeni olur. Musul’a yaptığı operasyonun benzerini bu tarafa da yapar. Ama bunun da başka tehlikesi var; Şiiler oraya girerler ve bu sefer de oradaki Türkmen varlığı tehlikeye girer.Çok karmaşık bir durum var.
- Ya Türkiye’nin olası yaptırımları? Türkiye tezkerenin sınırları içerisinde ne kadar ileri gider, ekonomik hatta askeri bir müdahale beklemeli miyiz?
Bunu başdanışman olarak söylemem çok zor çünkü şartlar gösterecek. Türkiye her şarta cevap verecek durumda. Türkiye, 2000 yıllık devlet geleneğinden gelen güçlü bir devlet. Çok akıllıca hareket eder. Barzani gibi bir anda ateşle oynamaz, ama oradaki halkının, Türkmenlerin tehlikeye girmesi durumunda kayıtsız kalamaz.
- “Uluslararası antlaşmalardan doğan hakkımız” dediğimiz Kerkük petrolleri ve Musul meselesi konularında ne kadar ileri gidilebilir?
Durumun şartlarına bağlı. “Gireriz, yakarız, yıkarız, Barzani de kim?” diye söylerim ama bu iş böyle değil, hiçbir zaman da böyle olmadı.
- Daha önce “Türkiye boykot uygulamaz” demiştiniz.
Türkiye yiyecek boykotu uygulamaz. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın getirdiği prensiplerden birisi de “Komşumuz aç iken rahat uyuyamayız” prensibidir. Bu hem dinimizden hem atalarımızdan gelen bir konudur.
- Başka ekonomik yaptırımlar olur mı?
Petrolünü satamayız. Satmayız değil satamayız çünkü uluslararası bir olaydır bu. Kürt petrolü dediğimiz şey esasında Irak petrolüdür. Bölge bağımsızlığını ilan ettiğinde o petrol hemen Kürt petrolü diye tescil edilmiyor. Birleşmiş Milletler’in onaylamadığı bir bağımsızlık, bağımsızlık değildir. Dolayısıyla dünyada o bölge Irak’ın parçası olarak telakki edilmektedir. Uluslararası antlaşmalara göre oranın yeraltı zenginlikleri merkezi hükümetin tasarrufundadır. Biz Kürtlerin petrolünü merkezi hükümetin onayı ile satıyoruz. Öyle bir durumda, Kürt petrolü olmaktan çıkıp Irak petrolü olarak tescil edilir. Biz satmaya kalksak dünya da buna haciz koyar. Kısacası bu Barzani için gerçekten bir intihardır.
- Talabani’yle 3 ay önce görüştüğünüzde neler konuşmuştunuz?
Talabani felçten dolayı konuşamıyor. Tüm işleri, hanımı Hero ve oranın halk kahramanı olarak görülen Kosret Resul yürütüyor. İkisiyle de görüştüm, “Türkiye bizi çok yalnız bıraktı” dediler. “İran, Amerika ve başka ülkeler bizimle ilgileniyor ama Türkiye bu bölgeye hiç uğramıyor. Sanki burada yalnız Barzani varmış gibi hareket ediyorlar. Halbuki biz bambaşka bir bölgeyiz ve kendi yönetimimiz var” dediler. Zaten Barzani’nin ikinci açmazı da bu; bir yönetim birlikteliği yok. Süleymaniye ayrı bir telden çalıyor, Dohuk ayrı bir telden çalıyor. Ortak bir bakanlıkları bile yok.
- Talabani tarafının bu referandumda tavrı ne olur?
Talabani tarafı bu referanduma karşıydı. “Ev ödevlerimizi yapmadık” diyorlardı. Ama müthiş bir kamuoyu oluştu. Oradaki halk sanıyor ki referandum yapılıp bağımsızlık ilan edilirse altın bir çubuk değmiş gibi siyasi, ekonomik, idari sıkıntılar her şey hallolacak. Halk, bu altın anahtar her şeyi çözer sanıyor. Tam tersi hiçbir şeyi çözmez, ellerindeki her şeyi kaybederler. 1. Körfez Savaşı’ndan beri Kürtler hayallerinde olamayacak şeyleri kazandılar. Her şeyi bir gecede kaybedebilirler. Anladığım kadarıyla “Ya tutarsa?” diye kumar oynuyorlar.
- “Barzani stratejik liderlik sergiliyor, bu sayede istediklerine ulaşacak” diye düşünenler de var.
Bunu bir liderlik cevheri olarak değil; zora düşmüş, neye tutunacağını şaşırmış, ümitsiz bir adamın çırpınışları olarak görüyorum. 2003’ten beri ne terör ne de başka bir şey var; çok rahat bir bölgede yaşıyorlar. Ama siz bunları yaptıktan sonra İran o bölgeyi daha da istikrarsızlaştırmak için her yerde bombalar patlatır. Direkt müdahale etmesi gerekmiyor, İran’ın casusları Erbil’de, Süleymaniye’de, Duhok’ta fink atıyor. O bölgeyi alttan alttan karıştırmaya başlarlarsa Barzani buna hiç dayanamaz.
- Barzani ve Talabani ile şahsi dostluğu olan, bölgede ticari yatırımlar yapan biri olarak baktığınızda ne görüyorsunuz?
İntihar ediyorlar, çünkü onlar da biliyorlar ki zamana yayarlarsa orada bir oluşum olacak. Bir Kürt oluşumu zaten var. Ben olsam hiç etliye sütlüye karışmam, orayı bu şekilde devam ettiririm. Ama bunlar, “Paramız pulumuz yok, çok sıkıştık” diyorlar.
- Daha önce “Bağımsızlık her devletin hakkı” demiştiniz ve o açıklamanız çok dikkat çekmişti.
“Her halkın bağımsızlık ilan etme hakkı vardır” dedim. Ama onu sürdürebilir mi, mesele zaten budur. Kendi başına bağımsızlık ilan etmenin bir anlamı yok.
- Barzani ayakta kalabilir mi?
Hayır. Bu şartlarda hâlâ neye güveniyor, bilemiyorum.
- Barzani’yle aranızda şahsi bir gerilim var mı?
Barzani’yle bir gerilimim yok. O bölgede iş yaptık ama sonra battık. Aile şirketimiz orada Süleymaniye Havaalanı’nı yaptı, talebe yurtları yaptı. O şirket Erbil’de de yine talebe yurtları yaptı. Sonra Talabani’nin sarayını yapıyorduk. Bir de toplu konut projemiz vardı. Talabani kendi projelerine sahip çıkıp bütün engelleri ortadan kaldırıyordu ama bunlar hiçbir şeyle ilgilenmediler. Hatta o kadar ilgilenmediler ki merkezi hükümet bölgenin paralarını kesince, 6 ay boyunca şirketin hakedişleri ödenmedi. Barzani o tarihlerde bana, “Türkiye’den kredi alsana” dedi. O bölgeye kim kredi verir? Ondan sonra da projelere kilidi vurup Türkiye’ye döndük.
- Aranızda bundan dolayı bir tatsızlık var mı?
Hayır, yok. Ondan sonra Neçirvan Barzani’yle çok görüştüm. Sanki bu olaylara atıfta bulunuyor gibi, “İlnur Çevik bizim kahramanımızdır. Bölgemize çok faydası olmuştur” diye açıklamalarda bulundu. Çünkü KTV Televizyonu’nu ben kurdum. Rahmetli Özal, rahmetli Demirel, rahmetli Erbakan zamanında da onlara çok büyük yardımım olmuştu. O inşaatların hepsi maliyetine yapılmıştır. Bütün bunları, “Fakir Kürt halkının parasını yemek için gelmiyor” imajı vererek yaptım. Biri Kürtler ile Türkler arasındaki yolu açsın ve oraya yatırımlar artsın diye bunları yaptım. Bu yüzden, aramızda bir husumet yok ama doğruyu da söylemek gerekiyor. Şu anda yanlış yapıyorlar.
© Tüm hakları saklıdır.