Evrensel bir ilkedir; herkesin yaşama hakkı hukuk tarafından korunur. Hiç kimse yaşama hakkından kasten yoksun bırakılamaz. Yaşama hakkının varlık nedeni, insanı doğal olmayan ölüme karşı korumaktır. Devlet, doğal olmayan her ölüm olayını araştırmak, varsa fiilden sorumlu olanları belirlemek ve cezalandırmakla yükümlüdür.
Ancak Türkiye’de devlet, delil ve tanıkların ölümcül şiddetin devlet görevlilerinden kaynaklandığına işaret ettiği durumlarda soruşturma ve kovuşturma yükümlülüğünü yerine getirmemektedir. Olayı tam anlamıyla açıklığa kavuşturmak ve sorumluları belirleyip cezalandırmak için kendi iç hukukunu bile gereği gibi uygulamamaktadır.
882. haftamızda 27 yıldır hukukun uygulanmadığı Murat Yıldız dosyasında adaletin sağlanması talebimizi tekrarlıyoruz.
19 yaşındaki Murat Yıldız İzmir’de annesi ile birlikte yaşıyordu. Bir kafede otururken çıkan tartışmada silahla havaya ateş ederek olay yerinden uzaklaştığı için polis tarafından aranmaya başladı.
Annesi Hanife Yıldız’ı karakola götüren polisler “Murat hemen gelip teslim olursa ifade vererek serbest kalacak” dedi. Bunun üzerine 23 Şubat 1995 tarihinde Murat Yıldız, avukatı, kuzeni ve annesi ile birlikte, İzmir Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi’ne giderek Komiser Ramazan Kaya ile polis memuru Tahir Şerbetçi’ye teslim oldu.
Aradan üç gün geçtiği halde Murat eve dönmeyince anne Hanife Yıldız, Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi’ne gitti ancak sorularına net yanıtlar alamadı. Çelişkili açıklamalar karşısında Hanife Yıldız ısrarını sürdürünce yetkililer, Murat’ın emniyette verdiği ifadesinde silahı İstanbul Kartal’da sakladığını söylediği için onu polisler Tahir Şerbetçi ve Şah İsmail Öztürk nezaretinde İstanbul’a gönderdiklerini, yolda Murat’ın feribottan denize atlayarak kaçtığını ve tüm aramalara rağmen bulunamadığını iddia ettiler.
Anne Hanife Yıldız’ın " Oğlum kendi isteğiyle teslim oldu. Hapis cezasını bile gerektirmeyen bir suç isnadı karşısında neden kaçsın?” itirazı boşlukta kaldı. Murat’tan bir daha haber alınamadı. Hanife Yıldız İstanbul’a gelerek Cumartesi Anneleri’ne katıldı.
Hanife Yıldız, Bornova ve Gebze Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvurdu. Gebze 2. Asliye Ceza Mahkemesi, beş yıl süren yargılama sonucunda Murat Yıldız'ın feribottan atladığını gören tanık olmamasına rağmen sanık polislerin beyanını esas aldı ve onlara yalnızca “görevi ihmal”den günümüz parasıyla 1 lira 18 kuruş para cezası verdi.
İHD avukatı Gülseren Yoleri 2015 yılında Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak Murat Yıldız için yeniden soruşturma açılmasını talep etti. Açılan soruşturma iki yıl sonra takipsizlikle sonuçlandı. Takipsizlik kararına yapılan itiraz da reddedildi. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapıldı.
Kamu görevlilerinin sorumlulukları altında meydana gelen ölümler veya kaybetmelerde suça karışanların hesap vermelerini sağlamak devletin görevidir.
Murat Yıldızın gözaltında kaybedilmesi ile ilgili yürütülen adli süreç maddi gerçeği açığa çıkarmadı, faillerin cezalandırılmasını sağlamadı. Mahkemenin verdiği karar yaşam hakkını koruyan ulusal ve uluslararası hukukun ihlali suretiyle verildi. Bu yüzden Anayasa Mahkemesi dosyada devam eden ihlali ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yolunu açmalıdır.
Kaç yıl geçerse geçsin Murat Yıldız için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 183 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.
Cumartesi Anneleri
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi
Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon
|