Gündem

Cumartesi Anneleri: 22 yıllık dinmeyen çığlık

Cumartesi Anneleri, 635’inci kez Galatasaray‘da bir araya geldi

28 Mayıs 2017 13:33

Cumartesi Anneleri, yakınlarının akıbetini açıklanması ve belli olan faillerin yargılanması için 22 yıldır adalet arıyor. Üç kuşaktır soğuk, sıcak, yağmur, kar demeden yakınlarının bir mezarı olması için direnen Cumartesi Anneleri, 635’inci kez Galatasaray‘da bir araya geldi. Evlatlarının akıbetini öğrenemeden hayatını kaybeden annelerin ve gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarının ile “Belli olan failler yargılansın” yazılı pankartının açıldığı oturumda, 'Cumartesi Anneleri'ne kırmızı karanfil dağıtıldı.

Hukuksuz bir şekilde tutuklanan ve 80 gündür açlık grevinde olan eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya destek mesajı verildiği oturumunda, ilk konuşma gözaltında kaybedilenlerin simge ismi olan Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak tarafından yapıldı. 22 yıldır bu meydanda oturduğunu hatırlatan acılı anne, bu ülkede muhaliflerin ya toprağın altında ya da cezaevinde olduğunu vurguladı ve “Bu ülkede vicdan yok” dedi.

"Anneler bize boyun eğmemenin mirasını bıraktı"

Gözaltında kaybedilen babası Fehmi Tosun’un akıbetini açıklanması için çocukluğundan bu yana meydanda adalet nöbeti tutan ve bugün bir anne olan Besma Tosun, üç kuşaktır süren bu adalet çığlığının bir direniş olduğunu vurguladı. “Bu mücadeleyi miras bırakan anneler bize sadece bu alanda değil; yaşamın her alanında boyun eğmemeyi öğretti” diyen Tosun, verilen uzun soluklu mücadelenin esas olarak cezasızlık politikasını son bulması için verildiğinin altını çizdi. Bugün, Birleşmiş Milletler'in (BM) kişilerin zorla kaybedilmeden korunmasına dair sözleşmesini imzalamayan AKP hükümetinin de bu suçun ortağı olduğunu vurgulayan Tosun, “Onlar da bu suçun ortağı; onlar da katilleri terfi ettirip, ödüllendirdiler o yüzden sözleşmeyi imzalamıyorlar ” diye konuştu. Vazgeçmeyeceklerini kaydeden Tosun, karanlığın olduğu her yere ışık olmaya devam edeceklerini vurguladı.

"Katiller ve onları koruyanlar er ya da geç hesap verecek!"

Gözaltında kaybedilen ve geçen günlerde dosyasının zaman aşımına uğratılan Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin ise abisinin kaybeden faillerin kim olduğunu, nasıl kaybedildiği ortada olmasına rağmen dosyanın kapatıldığına dikkat çekti. Abisinin dosyasının da birçok benzer dosya gibi adalet adı altında yapılan Sarayların tozlu raflarında yerini aldığını ifade eden Bilgin, “Bunca senedir dosyamızı bir açıp bakmamışlar bile” dedi.

Kenan Bilgin dosyasından Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından mahkum edildiğini hatırlatan Birgin, “Ankara adliyesinde Cumhuriyet Savcısı Kenan’ın gözaltında kaybedildiğine açıkça söylemesine ve bu yönde 12 tanık bulunmasına rağmen dosya zamanaşımına uğratıldı” diye konuştu. Bu işin peşini bırakmayacaklarını, katillerin ve onları koruyanların bir gün mutlaka hesap vereceğini vurgulayan Bilgin, Kenan Bilgin’in dosyasındaki cezasızlığı protesto etmek için 30 Mayıs 2017 tarihinde Ankara Adliyesi önünde olacaklarını duyurdu.

Galatasaray meydano bir isyanın adı

Konuşmaların ardından bu haftaki açıklama gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak tarafından okundu. Devletin en gaddar uygulaması olan gözaltında kaydetme suçu karşısında demokratik bir isyan olarak Galatasaray'a çıkışlarının 22. yılı olduğuna işaret eden Ocak, uzun soluklu mücadeleyi şöyle anlattı: “1990’lı yıllarda bir devlet politikası olarak yüzlerce insan gözaltında kaydedilirken onları arayan bizler, sistematik bir inkarla karşılaştık. Devletin bütün ilgili bütün mercilerine başvurduk. Başvurduğumuz her yerde yargıyı yanıltmakla, gerçek dışı iddialarla polise, orduya, devlete zarar vermekle suçlandık, tehdit edildik, işkence gördük, gözaltına alındık, hapsedildik. Başvurularımızın sonuç vereceğini dair bir umudumuz kalmayınca inkara, cezasızlığa ve adaletsizliğe boyun eğmemeyi bir insanlık görevi sayarak, 27 Mayıs 1995 tarihinde kayıplarımızı istiyoruz diyerek Galatasaray'a çıktık.”

Kendilerine dayatılan onursuz bir suskunluk yerine "insanım haklarım var" diyen, sessiz bir direniş büyüttüklerini vurgulayan Ocak, “Bu direnişi kuşaktan kuşağa aktararak güçlendirdik. İnsanlığa karşı işlenmiş o suça tanık olmanın sorumluluğuyla kamuoyunun önüne çıktık. Sevdiklerimizi katledilmesini, kemiklerini dahi bizden gizlenmesinin ve onları kaybedenlerin cezasız bırakılmasının bir devlet politikası olduğu gerçeğini açığa çıkarma hakkımızı kullandık” dedi.

22 yılımızın 15'i adında “adalet” sözcüğü olan bir partinin iktidarında geçirdiklerini hatırlatan Ocak, Gözaltında kayıplar, faili meçhuller için adaleti tesis etme vaadini parti programını yazan AKP döneminde Türkiye'de yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkesi daha da zayıfladı ve yargının daha depolitize olduğunu kaydetti.

22. yıldır haykırdıkları talepleri bir kez daha tekrarlayan Ocak, zorla kaybetme suçunun tekrarlanmaması için,Türk ceza kanunundan insanlığa karşı suçlar başlığı altında düzenlenmesini, sorumluları koruyan tüm engeller ortadan kaldırılmasını ve Türkiye yıllardır imzalamaktan kaçındığı BM’nin in bütün kişileri zorla kaybedilmeden korunmasına dair sözleşmesini imzalasın ile uygulamasını istedi. Ocak, “Huzur ve barış içinde Yaşayacağımız adil bir toplumun yolunun geçmişle yüzleşmek hesaplaşmaktan geçtiği gerçeğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Ve bir kez daha adalet, adaletsizliğin saltanatına son verinceye kadar mücadeleye devam edeceğimiz ilan ediyoruz” dedi.