T24 - KKTC'de Türkiye karşıtı eylemlerde açılan pankartlar büyük tepki çekti. Başbakan Erdoğan'ın 'beseleme' değerlendirmesi ise tartışmaya yepyeni bir boyut kazandırırken, Ada'dan muhalefet sesleri gecikmedi.
Tartışmalar yeni bir yorum ise Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'ten geldi. Çiçek, 'Cuma küfredip pazartesi parayı aldılar' dedi. Milliyet gazetesi yazarı Fikret Bila'nın bugün (9 Şubat 2011) yayımlanan yazısı şöyle:
Çiçek: Cuma küfredip pazartesi parayı aldılar
KKTC’de Türkiye aleyhine düzenlenen mitinge Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek de çok sert tepki gösterdi. Çiçek, mitingi “utanç verici” olarak niteledi.
Başbakan Yardımcısı Çiçek’in değerlendirmeleri Ankara’nın, KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, eski Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Başbakan İrsen Küçük, Serdar Denktaş gibi önde gelen isimlere kırgın olduğunu gösteriyor.
Çiçek, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “besleme” değerlendirmesini KKTC halkı için değil, bu mitingin önde gelenleri için söylediğini özellikle vurguladı.
Çiçek, Kıbrıs Türklerine kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın sözleriyle seslendi. Çiçek, Denktaş’ın ATO’da yaptığı konuşmayı hatırlatarak, “Biz Kıbrıs Türklerine, kan istediklerinde kan verdiğimiz, can istediklerinde can verdiğimiz kardeşlerimiz olarak bakıyoruz” dedi.
Çiçek, mitingde Türkiye’yi ve Türk askerini işgalci ve savaş suçlusu gösteren, Türkiye’nin parasını istemeyiz diyenleri, “Cuma günü küfrettiler, pazartesi günü parayı aldılar” diyerek eleştirdi.
Çiçek’in değerlendirmeleri özetle şöyle:
'Utanç verici'
“Miting son derece utanç verici, saygısızca bir mitingdi. İşin önünde olanlar Rum tarafıyla irtibatlıdır. Mitingden önce de Rum tarafıyla görüştükleri anlaşılıyor. Bunu da inkâr etmediler.
İşin üzücü yanı o mitingde KKTC ve Türkiye bayrağı yoktu, ama Rum bayrağı vardı. Buna kimse tepki koymadı. İkincisi bu mitingi devlet televizyonu BRT naklen yayınladı.”
'Türk askerine hakaret ettiler'
“Üçüncüsü Türkiye Cumhuriyeti’ne Türk askerine işgalci ve savaş suçlusu diye hakaret edildi. Meydanda insanlar istediği gibi konuşuyor ama KKTC’nin ne eski, ne de yeni yöneticileri buna tepki gösteriyor. Sadece İrsen Küçük, o da son derece zayıf bir açıklama yaptı.
Cumhurbaşkanı 28 Ocak’ta yapılan mitinge 2 Şubat’ta tepki yayımladı. AKEL 27’sinde de, 28’inde de açıklama yaptı. Bu gecikme karşısında Başbakanımız Tayip Erdoğan da haklı olarak yaptı.
O’nun da hedefi, besleme değerlendirmesi, doğrudan doğruya mitingde Türkiye’ye hakaret edenlerdi, yoksa 260 bin KKTC vatandaşı değildi. Açıklamayı KKTC yöneticileri zamanında yapsalardı, Başbakan Erdoğan buna da gerek duymayacaktı.”
'Kan da, can da verdik'
“Türkiye-KKTC ilişkileri emperyal ya da çıkara dayanan ilişkiler değildir. Denktaş’ın ATO’da söylediği gibi; kan istediklerinde kan verdiğimiz, can istediklerinde can verdiğimiz kardeşlerimiz gözüyle bakıyoruz.
Bu mitingde bizim kayıtlarımıza göre 13 bin kişilik bir kitle vardı. Mitingde söylenenlere eski ve yeni KKTC yöneticilerinden ses çıkmaması bizi üzmüştür.
Bu grubun içinde siyasi partiler de var. Elimizde ciddi belgeler, raporlar var. Bu işin önünde olanlar Rum kesimiyle ilintili. Birçok parti pankartı vardı.
'CTP ile Serdar Denktaş’ın partisi vardı'
“Serdar Denktaş’ın partisi işin içinde, Talat’ın partisi CTP işin içinde, pankartları gözüküyordu zaten. Onlar bunu tasvip etmediklerini şimdi söylüyorlar. Ama Basra harap olduktan, iş işten geçtikten sonra. Eski Cumhurbaşkanı Talat, kınadığına dair bir cümle söylemedi. Yenisi de 6 gün sonra açıklama yaptı.
'KKTC’yi biz güçlendirdik'
“1974’ten beri KKTC’nin varlığı, bağımsızlığı ve Kıbrıs Türkünün mutluluğu için en büyük gayret bizim hükümetlerimiz döneminde gösterildi. Eskiden sadece Türkiye’de temsilciliği vardı, şimdi 18 ülkede var. Bizden önce Kıbrıs Avrupa Konseyi’nde konuşulduğu zaman KKTC parlamenterleri Konsey’in ancak kafeteryasına kadar girebiliyorlardı. Şimdi ise artık Genel Kurul’a katılıp, konuşma yapabiliyorlar, orada ofisleri bile var. Eskiden KKTC Cumhurbaşkanı sadece Türkiye’ye gelir ve BM’ye gidebilirdi. Bu hükümet döneminde ABD başta olmak üzere pek çok ülkeye davet edildi. Pakistan’da cumhurbaşkanı olarak karşılandı. İslam Konferansı Örgütü’ne gözlemci üye oldu.
'Cuma küfür pazartesi para'
“2011 bütçesi, 2 milyar 545 milyon lira. Daha başlangıçta 600 milyon açığı var. Bize karşı gösteri yapmalarının temelinde de bu var. Açığın bir kısmı bizden aldıkları yardımla kapatılıyor, ama 250 milyon lirası nasıl kapanacak? Borçlanma imkânları da kalmamış. Ciddi yapısal reformlara ihtiyaçları var. Ya gelir artırma ya da harcama azaltma yönünde birtakım tedbirler almaları şart. Kıbrıs’ta bir öncesine kadar kamu personeli 14 maaş alıyordu. Şimdi 13 maaş alıyorlar. İşte zaten 28 Ocak’ta bize küfredenler 31 Ocak’ta Türkiye’den giden 145 milyon liradan 13. maaşlarını aldılar. Cuma günü sövdüler, pazartesi parayı aldılar. KKTC vatandaşlarının Türkiye’nin katkılarından haberleri yok. Orada hantal iyi işlemeyen bir yapı. Türkiye kimsenin cebine zorla para koyayım demiyor. Bize küfredenler 13. maaşı kaldırmayı düşünmüyorlar. Bakalım bir kuruşluk fedakarlık yapacaklar mı?”