Türkiye hükümeti ve Kürtler arasında süren çözüm süreci tıkanma sinyalleri veriyor. Kürtlerin şimdiye değin yapılan değişiklikleri yeterli bulmaması ve çözüm heyeti konusunda hükümet cephesinde yaşanan görüş ayrılıkları, bu yöndeki işaretler. Ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın rehine operasyonunda hayatını kaybetmesinin ardından AKP binasına yapılan saldırıyı çözüm sürecine yönelik bir darbe olarak nitelendirdi. Bu da bazı çevrelerde endişe yarattı.
'Çözüm süreci AKP ve PKK'nın tekelinde'
Türkiye'deki Kürt sorununu çözmeye yönelik başlatılan çözüm süreci, 2009 yılından bu yana devam ediyor. Bu süreç çerçevesinde, terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine dair kanun çıkarılması, PKK’nın silah bırakması ve Akil İnsanlar Heyeti gibi adımlar atıldı. Ancak süreç çoğu kez, gerek Türk gerek Kürt kesimi tarafından yeterince şeffaf olmamak ve toplumun farklı kesimlerini kucaklayamamakla itham edildi. Uzmanlar da Avrupa'daki örnekler göz önünde tutularak, söz konusu sürecin her iki kesim tarafından tek bir blok halinde yürütülmesinin barışa zarar verdiğini savunuyorlar.
Oxford Üniversitesi'nden Ortadoğu ve Kürtler ile ilgili araştırmalarıyla tanınan Dr. Latif Taş, gerek İngiltere'de gerek Güney Afrika'da barışın iki parti ya da grup arasında değil, iki toplum arasında gerçekleştiğini hatırlatıyor. Uzman, Türkiye'de de aynı yaklaşımın sergilenmesi gerektiğini, aksi takdirde kalıcı bir barışın sağlanamayacağını şu sözlerle iddia ediyor:"Türkiye'de gerçek anlamda bir barış sürecinden bahsetmek çok zor. Bugün olduğu iddia edilen barış projelerinin en önemli amacı, gücü ve otoriteyi ve gerektiğinde çatışmayı bir elde toplamak. Bu çerçevede AKP ve PKK, bu sürecin en kârlı taraflarını oluşturuyor. Çünkü bu süreç, gücü tek bir merkezde toparlamak üzerine kurulmuş bir süreç."
'Barış yerine seçim taktikleri'
Tagesspiegel ve New York Times'ta gazeteci olarak çalışan ve Sabancı Üniversitesi'nde Süryanilerle ilgili araştırma projeleri yürüten Susanne Güsten ise çözüm sürecinin, farklı sesleri ve anlayışları bünyesinde barındırmasa da, başta Kürtler olmak üzere Türkiye'ye bazı kazanımlar sağladığını ifade ediyor.
Güsten, bu kazanımlar içinde çatışmaların azaldığını, Öcalan'ın taraf olarak muhatap alındığını ve Selahattin Demirtaş öncülüğünde HDP'nin toplumu ortak noktalarından yakalayan bir Türkiye partisine dönüştüğünü ileri sürüyor. Ancak Günsten, genel seçim atmosferine girilmesi ile birlikte çözüm sürecinin, bir seçim malzemesine dönüşebileceğini de ekliyor: "Çözüm süreci konusundaki gelişmeleri seçim sonrası görebileceğiz. Ancak o zamana kadar sürece dair pek çok hassasiyet kırılabilir. Zaten Erdoğan, partisi ile ilgili her olumsuz gelişmede çözüm süreci vurgusu yapıyor. Ayrıca milliyetçi kesimin oylarına talip olan AKP, Demirtaş'ı yıpratmaya yönelik de bir çaba içinde. Tabii bu durumu, seçim kampanyası içinde olağan karşılamak gerekiyor. Zira partiler barıştan ziyade seçim taktiklerine yönelmiş vaziyetteler."
‘Erdoğan Kürt kartını bırakmıyor'
Dr. Latif Taş da, çözüm sürecinin ve bu konuda kat edilen yolun, seçim arifesinde yaşanacak olumsuz gelişmelerle sekteye uğrayabileceği uyarısında bulunuyor. Uzman, rehine operasyonunda hayatını kaybeden Savcı Mehmet Selim Kiraz olayında olduğu gibi önümüzdeki günlerde cereyan edebilecek olayların tüm barış çabalarını boşa çıkarabileceğini ileri sürüyor.
Latif Taş, Kürtlerin en fazla AKP'ye oy verdiğinin altını çizerek, bunu bilen Erdoğan’ın Kürt kartını elinden bırakmadığını savunuyor. Erdoğan'ın kendi otoriterleşen yapısına destek kazanmak, mevcut gücünü artırmak ve günlük riskleri bertaraf etmek için böyle bir müzakereyi sürdürdüğünü söyleyen Taş, buna gerekçe olarak "aynı parti içerisinde ortaya çıkan farklı anlamları veya dün verdiğiniz sözü bugün yerine getirmemeyi ya da aksini söylemeyi başka türlü yorumlamak pek mümkün değil" diyor.
'Kürtler devlet kurmaktan vazgeçmedi'
Dr. Latif Taş, ayrıca Selahattin Demirtaş ile birlikte bir Türkiye partisine dönüşen HDP'nin yanı sıra, milliyetçi Kürtlerin varlığını da göz ardı etmemek gerektiğini kaydediyor. Taş, Kobani başarısının Kürtlere bir ulus kimliği kazandırdığını savunuyor. Uzman bu çerçevede Kürtlerin bir devlet kurma fikrinden vazgeçmediklerinin de altını çiziyor.
"Demokrasi nasıl Erdoğan için geçici bir amaç ise bugün Kürt partileri için de geçici bir amaç olarak dile getiriliyor. Yani onlar da bugün farkındalar bir devleti kurmak, oluşturmak o kadar kolay değil. Bu süreçte, otonomi gerçekleştirmek, demokrasi çerçevesinde hareket etmek onlar için bir araç " diyen Taş sözlerini şöyle sürdürüyor: " Ayrıca bu şekilde dünya ile aralarındaki bağlantıyı da rahatlıkla sağlayabilirler. Örneğin Kürtlerin bir devlet kurma arzularından vazgeçmedikleri ile ilgili son dönemlerde Cemil Bayık'ın da açıklamaları var. Zaten geçemezler, çünkü o zaman varlıklarını inkâr etmiş olurlar."