Gündem

Çorlu tren katliamı davasının 18. duruşmasında da karar çıkmadı

Dava, 29 Şubat tarihine ertelendi

24 Ocak 2024 23:00

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 8 Temmuz 2018 yılında meydana gelen, 7’si çocuk 25 kişinin hayatını kaybettiği ve 300’den fazla kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin 13 sanığın yargılandığı davanın 18. duruşması, Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada yine karar çıkmazken, sonraki duruşma 29 Şubat tarihine ertelendi. Duruşma sonrası yapılan basın açıklamasında konuşan Avukatlar Deniz Özen ve Sevgi Evren Köroğlu, duruşmada kamu kurumunda görevli personellerin görevlerini yapmadıklarını gördüklerini söyledi. Avukatlar, ailelerle birlikte bütün sorumlular davaya katılana kadar mücadele etmeye devam edeceklerini vurguladı.

Bugün yoklama ile başlayan duruşmada, görüntü ve ses kaydı yapılmasına oy birliğiyle karar verildi. Avukatların, soruşturmanın genişletilmesi için yeniden bilirkişi incelemesi yapılması talebi reddedildi. Bir önceki duruşmada savcının mütalaasını sunduğu davanın bu duruşmasında karar verilmesi bekleniyordu.

Aileler, "Adalet istiyoruz" pankartıyla duruşma salonuna geldi

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 8 Temmuz 2018’de meydana gelen ve 7’si çocuk 25 kişinin hayatını kaybettiği, 300’den fazla kişinin de yaralandığı tren faciasına ilişkin 13 sanıklı davanın 18’inci duruşması görüldü. Aileler, duruşma öncesinde Çorlu Santral’den başlayarak “Adalet istiyoruz” yazılı pankartla ve “Gün gelecek, devran dönecek. Katiller halka hesap verecek” sloganlarıyla duruşmanın yapılacağı salona kadar yürüdü.

Bir önceki duruşmada mütalaasını açıklayan savcı, 3 sanığın bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma suçundan cezalandırılarak tutuklanmalarını; diğer sanıklar hakkında ise basit taksirden cezalandırılmalarını talep etmişti.

Duruşma savcısı esas hakkındaki mütalaasını tekrar okudu. Katılanların beyanlarından sonra katılan vekillerinin beyanlarına geçildi. 12.15'te verilen bir saat aranın ardından katılan vekillerinin beyanlarıyla duruşmaya devam ediliyor.

Duruşmadan: Bu liyakatsizliklerin sorumlusu TCDD’dir

Duruşmada, esasa ilişkin konuşan mağdurların avukatlarından Akçay Taşçı, "Meteroloji Müdürlüğüyle katliamdan sonra protokol imzalandı. Bu yetki Tevfik Baran Önder’in ifadesiyle Genel Müdürlüktedir. Yağışlar sağlıklı bir şekilde takip edilseydi katliam yaşanmazdı. İkinci husus ise yol bekçileri. Bizzat Genel Müdürlük tarafından kaldırıldı. Daha önce yol bekçiliği yapan Ramazan Bey çok faydalı bir uygulama olduğunu söyledi. Bütün sanıklar personel yetersizliği konusunda hemfikir. Mümin Karasu mühendis eğitimi alan bir insanın yapması gereken işi yapmaktaydı. Burhan Ortancıl da bulunduğu pozisyon itibarıyla gerekli eğitimi almamıştı. Bu liyakatsizliklerin sorumlusu TCDD’dir. Eğer 25 insanın ölümüne ilişkin hakkaniyetli bir yargılama yapacaksak Süleyman Karaman, Talat Aydın, Şükrü Kutlu, Ümit Ulvi Canik, Veysi Kurt, İsa Apaydın sanık koltuğuna oturmalıdır" dedi.

Ailelerinin avukatlarından Yalçın Deniz Özen savcının mütalaasına karşı beyanında şunları söyledi:

"Katliam derken sadece slogan atmıyoruz"

Esasla ilgili konuşmadan önce geriye dönüp bakmamız gerekiyor. Katliam derken yalnızca slogan atmıyoruz. Zira, Demiryolu işletmeciliğinin parça parça şirketleşmesine ve piyasalaşmasına baktığımızda; Türkiye’de 12 Eylül sonrası ilk emarelerini göstermeye başlayan ve Özal dönemi ile birlikte yaygınlaşıp nihayet AKP iktidarı döneminde zirvesine ulaşan neoliberal politikaların, bir bütün olarak kamu hizmeti olması gereken tüm alanlardaki piyasalaştırma ve özelleştirme hamlelerinin bugün bu sonuca yol açtığını daha net görebiliriz.

2013 yılında, Demiryolu Ulaşımının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun yürürlüğe girdi. Bu kanun ile TCDD Genel Müdürlüğü altyapı işletmecisi olarak yeniden yapılandırıldı. Tren işletmecisi olarak ise TCDD A.Ş. kuruldu. Bu kanun, demiryolu ulaşımının piyasalaştırılması ve özelleştirilmesinin en önemli adımı oldu. Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun ile demiryolu taşımacılığı hizmetlerinin rekabete dayalı esaslar çerçevesinde yeniden yapılandırıldığını, TCDD‘nin parçalanarak şirketleştirildiğini, ulaşım ağının özelleştirildiğini, kamu hizmeti anlayışı yerine sermaye-piyasa çıkarlarını gözeten işletme modellerinin esas alındığını, çalışanların da esnek-güvencesiz çalışma formuna geçirilmesinin amaçlandığını görüyoruz.

"Şüpheli olan TCDD 1. Bölge Müdürlüğü yetkilileri hakkında iddianame düzenlenmedi"

Soruşturmaları sürüncemede bırakılarak, yargılamadan kaçırılan yetkililer hakkında ısrarla iddianame düzenlenmemesi ve bu suretle hali hazırdaki yargılamaya devam edilememesi sebebiyle, tarafımızca soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Galip Yılmaz Özkurşun hakkında görevi kötüye kullanma ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etme suçlarından suç duyurusunda bulunulması talep edildi, bu talep mahkeme heyetince Çorlu CBS Bakanlık Muhabere Bürosuna bildirildi. Suç duyurusu talebimizin mahkemece kabul edilmesinden kısa bir süre sonra Cumhuriyet Savcısı Galip Yılmaz Özkurşun, Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2019/2966 Soruşturma sayılı dosyasındaki görevinden alındı. Gelinen aşamada, 20.02.2019 tarihinde tefrik edilen soruşturmada şüpheli olan TCDD 1. Bölge Müdürlüğü yetkilileri hakkında iddianame düzenlenmedi ve dava açılmadı. Katliamın üzerinden neredeyse 4 yıl geçmesine rağmen gerçek sorumluların yargılandığı bir yargılama faaliyeti gerçekleştirilmediği gibi yakınlarını kaybeden aileler, ailelerin avukatları ve gazeteciler hedef gösterilerek yargılandı. Katliamda oğlunu ve eşini kaybeden Mısra Öz kamu görevlisine hakaret nedeniyle yargılandı ve 8 bin 800 TL para cezasına hükmedildi.

"Can Atalay hakkında da dava açıldı"

Meslektaşımız, Hatay Milletvekili Avukat Can Atalay duruşma salonunun kapısını kırdığı gerekçesiyle hakkında soruşturma başlatıldı. Gazeteci Rıfat Doğan; duruşma salonunda ses ve görüntü aldığı gerekçesiyle hakkında dava açıldı, neyse ki mahkeme, paylaşılan görüntülerin duruşmanın sürdüğü esnada çekilmemiş olduğu gerekçesiyle beraat kararı verdi. Davayı ilk günden beri takip eden Gazeteci Mustafa Hoş, Çorlu Tren Katliamı ile ilgili olarak yazdığı ‘Ölüm Treni’ kitabında, savcılık işlemlerini eleştirdiği için bizzat soruşturma savcısı tarafından kendisine tazminat davası açıldı ve tazminata hükmedildi. Siyasetçiler, bürokratlar ve üst düzey yöneticilerle ilgili olarak verilen takipsizlik kararına karşı AYM’ye bireysel başvuru yapılmış ve bu başvuru sonrasında AYM önünde bir basın açıklaması yapılmıştı. Bu basın açıklaması nedeniyle de 3’ü avukat olmak üzere 7 kişiye 2911 sayılı yasaya muhalefet nedeniyle dava açıldı.

Ailelerin avukatlarından Akçay Taşçı ise beyanında şunlara değindi:

"Bakanlıktan ihale alan bilirkişiler önümüze rapor koydu"

Meselenin teknik boyutundan dolayı bilirkişi heyeti oluşturulması gerekiyordu. Bakanlıktan ihale alan bilirkişiler önümüze bir rapor koydu. Raporda yönetimsel sorunlar olduğu belirtildiğinden biz bu bilirkişi raporuna güvendik. Uzun bir sürenin ardından savcı yalnızca dört kişiyi karşımıza çıkardı. İnsanların güvenebilecekleri bir savcıya ihtiyaçları vardır. Ailelerin eylemleri ve kamuoyu baskısıyla savcı çok affedersiniz ama bize dört tane yem verdi. Celalettin Çabuk bu dosyada suçsuz olduğuna inandığımız tek kişidir. Diğer bilirkişi raporu da aynı hususları belirtti. Biz yapılan tespitlerin Ankara’ya kadar ulaşabileceğini düşünmüştük. 9 sanık daha önümüze getirildi. Raporlarda adı geçen üst düzey mevkideki hiç kimse önümüze getirilmedi. Sanıkların sorumluluğun Genel Müdürlükte olduğunu gösteren ipuçlarını sıralamak istiyorum.

"Katliamdan sonra protokol imzalandı"

Meteroloji Müdürlüğü ile katliamdan sonra protokol imzalandı. Bu yetki Tevfik Baran Önder’in ifadesiyle Genel Müdürlüktedir. Yağışlar sağlıklı bir şekilde takip edilseydi katliam yaşanmazdı. İkinci husus ise yol bekçileri. Bizzat Genel Müdürlük tarafından kaldırıldı. Bu karar da dosyamıza girdi. Daha önce yol bekçiliği yapan Ramazan Bey’i salonda dinledik ve çok faydalı bir uygulama olduğunu söyledi. Bütün sanıklar personel yetersizliği konusunda hemfikir. Bu kurumda çalışan insanların liyakatli olması gerekiyor. Mümin Karasu mühendis eğitimi alan bir insanın yapması gereken işi yapmaktaydı. Burhan Ortancıl da bulunduğu pozisyon itibarıyla gerekli eğitimi almamıştı. Bu liyakatsizlikleri sorumlusu TCDD’dir.

"İsa Apaydın ve 5 kişi daha sanık koltuğuna oturmalı"

Balast tutucu duvarın yapılıp yapılmaması bizim yargılamamızı bir süre esir aldı. Bilirkişi raporlarına göre öngörülemeyen bir yağış yağmadı ve menfez ömrünü tamamlamıştı. Herhangi bir sanığın münferit bir eyleminden bahsetmiyoruz. Genel Müdürlük tarafından herhangi bir belirleme yapılmadığından biz burada bir kakafoni halinde menfezi kimin kontrol etmesi gerektiğini tartıştık. Eğer 25 insanın ölümüne ilişkin hakkaniyetli bir yargılama yapacaksak Süleyman Karaman, Talat Aydın, Şükrü Kutlu, Ümit Ulvi Canik, Veysi Kurt, İsa Apaydın sanık koltuğuna oturmalıdır."

Duruşma sonrası avukatlardan basın açıklaması

Duruşma sonrası yapılan basın açıklamasında konuşan Av. Deniz Özen, "Az önce içeride söyledik bir kez daha söyleyelim: Bu yargılama eksiktir. Bu yargılama eksiktir çünkü dönemin TCDD Genel Müdürü hâlâ bu salona gelmedi. Bu yargılama eksiktir dönemin Ulaştırma Bakanı hâlâ buraya gelmedi. Bu yargılama eksiktir özelleştirme politikaların mimarlarından birisi olan Binali Yıldırım, AKP siyasi temsilcileri hâlâ bu salona gelmedi. 5 yıldır gerçek sorumluların buraya gelmesi için mücadele ediyoruz. Bu bir kaza değil katliam. Bütün sorumlular buraya gelene kadar bizler ve aileler devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

Av. Sevgi Evren Köroğlu ise şunları söyledi:

"Bu duruşmada gördük ki kamu kurumunda görevli personeller görevlerini yapmamış. Menfez kontrol edilmemiş, Meteoroloji aranmamış, yapılması gerekenler yapılmamış. Hiçbir şeye bakmamışlar. Neye bakmışlar, koltuklarına bakmışlar. Keyiflerine bakmışlar. Neye bakmışlar, kariyerlerine bakmışlar."

19. kez karar çıkmayan davada sonraki duruşma, 29 Şubat tarihine ertelendi.

Duruşma öncesi açıklama yaptılar

Katliamda oğlu Oğuz Arda Sel’i yitiren Mısra Öz, “Gerçek sorumluları bu yargı salonunda görmeden, içimizin soğuduğuna şahit olmayacağız. Altı yılda bir hukuk öğrencisi, hukuk fakültesini bitirmiş, stajını yapmış, davalara başlamış olurdu. Olası kast ile ceza aldıklarını görüp, tutuklanıp; buradan evlerine, her gün çalıştıkları ofislerine değil, cezaevine gitmelerini istiyoruz. Haksız yere hapiste yatanların olduğu bir ülkede, en çok içeride olması gerekenler katillerdir, katillerin korunmasına tahammül edemiyoruz” dedi.

Duruşma öncesinde aileler, Çorlu Santral önünde bir araya gelerek duruşmanın yapılacağı Çorlu Halk Eğitim Merkezi’ne kadar yürüyüş yaptı. Aileler, yürüyüş sırasında, faciada yaşamını yitirenlerin resimlerinin yer aldığı “Adalet istiyoruz” yazılı pankartla “Hak, hukuk, adalet; kaza değil, cinayet”, “Çorlu’nun hesabı sorulacak”, “Susma, sustukça sıra sana gelecek” ve “Gün gelecek, devran dönecek. Katiller halka hesap verecek” sloganları attı.

Faciada 14 yaşındaki kızını, altı aylık yeğenini ve kardeşlerini kaybeden Zeliha Bilgin, duruşmanın yapılacağı bina önünde yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Bugün duygularıma hâkim olamıyorum. Size bir şeyler okumak istiyorum: ‘Sabahı uykusuz yaparak düştük yine yollara. 18. kez. Sizlerle, hep birlikte… İyi ki varsınız. Çorlu Sarılar’da 2018’de, 8 Temmuz’da gözle görülür ihmaller yüzünden devrilen vagonlar, biten hayatlar, geride büyük bir adalet mücadelesi veren biz acılı aileler. 25 kişinin hayatını kaybettiği, 300’den fazla kişinin yaralanmasına sebep olan davanın, bugün 18. duruşması ve karar duruşmasındayız.

Adalet tarafında neler yaşadık? Dört alt düzey sanıkla başlayan bu dava; ‘suçlu yağmurdur’ denilerek üstü kapatılmaya çalışılmış ve asla buna müsaade etmemişizdir. Olayın daha ilk saatlerinde, mıcırlar getirtilip deliller yok edilmeye çalışılmıştır. Yine olayın ilk saatlerinde iki yanlı bilirkişi tayin edilmiş ve bu iki bilirkişi; Pamukova tren katliamını aklayan Sıddık Binboğa Yarman ve Mustafa Karaşahin’dir. Altyapıda hiçbir eksiklik olmadığını, hattın gayet düzgün çalıştığı yönünde rapor vermiştir. Unutma bunu Türkiye. Ticari ilişkisi olduğu bir kuruma, aksini vermesi de düşünülmezdi zaten. Bu iki yanlı kişi, biz ailelere; avukatlarımızın talebi ile davadan menedilmiş ve yeni bilirkişi heyeti atanmıştır. Yeni bilirkişi raporu, TCDD’nin birimlerini asli kusurlu bulmuştur.

Dört alt düzey sanıkla başlayan davaya, dokuz kişi daha eklenmiş; zamanın Genel Müdürü İsa Apaydın, Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan’a bu dava bir kere sorulmamış, sorulamamıştır. Gelinen aşamada tüm sorumlular ve katliama sebep olan nedenler ve eksiklikler ortaya çıkmasına rağmen TCDD Genel Müdürü seviyesine hiçbir zaman çıkarılmamış ve mahkeme bu tutumunda ısrar etmiştir. Tüm sorumluların yargılanması için yapılan tüm başvurular hep reddedilmiştir. Üst düzeye hiçbir zaman ulaşılmamıştır. Hep korunmuştur. Mevcut sanıkların, TCDD ile iş bağlantıları hiçbir şekilde sonlandırılmamıştır, hatta terfi almışlardır.

‘Yol bekçisi olmayan’ dedik, altı yıldır; personel alımı yapılmayan, altyapıdan bihaber, sadece üst yapı ile oynayan, açılış yapabilmek için acele yapılan, Meteoroloji ile hiçbir bağlantısı olmayan, kusurlu menfezler için ihale açmayan, açılan ihalelere de ödenek yetersizliğinden iptal olan; gizli salonlarda, ‘suçu üstlenin biz size en iyi avukatları tutarız’ denilen, dosya kapsamına göre sorumlulukları tespit edilen, hiçbir zaman yargılanamayan üst düzey yöneticiler…

Neden? Sanık koltuğunda görmek istediğimiz İsa Apaydın, kendi özel şirketinde DDY’den aldığı ihalelerle, ihale rekoruna koşmaktadır. Biz onu sanık koltuğunda beklerken, rekortmen oluyor, ihale rekortmeni. Tebrik ediyorum kendisini…

Bu kadar delil, eksiklik, ihmal varken; biz aileler ve avukatların olası kast talebimiz hep reddedilmiş, bilinçli taksir olarak son bulmuştur. Tutuklanabilirdi, onu da yapmadı heyet. Bugün yaşananlara da hep birlikte şahit olacağız. Korunmaya devam mı edecekler, yoksa gerçek adalet bugün bize gülecek mi?”

Mehmet Öz: Bugün, adaletin nasıl işlediğini göreceğiz 

Katliamda yaşamını yitiren Oğuz Arda Sel’in dedesi Mehmet Öz ise şunları söyledi:

“Arkadaşlar, bu bir kamu davasıdır. Kamuyu temsilen bir davadır. Ancak, üst düzey kamu yöneticilerini koruyan bir davadır. 2016 senesinde, tren yolunun açılışını yapanlar, tren yolunda neler olup, neler bittiğini gayet iyi biliyor; iktidar bu tren yolunda ne olduğunu biliyor. Suçu üstlenmemek için mücadele veriyorlar. Yaptıkları çok büyük bir suç, Yedisi çocuk, 25 insan öldü. Kendilerinde suç olduğunu biliyorlar. Kılıf uydurmaya çalışıyorlar, uyduramıyorlar. Bugün, adaletin nasıl işlediğini göreceğiz.

Torunumun 15 yaşına geldiğini göremedim. Burada sorumluluğu alan kimse yok. Biz yapmadık, biz bilmiyoruz. Mahkeme heyeti de gayet kibar. Bizleri cezalandırabiliyor, fakat yargılanan sanıklara hiçbir ceza, uyarı, yaptırım yok. Yazılı yalan beyanda bulunan Devret Demiryolları üst düzey yöneticileri yargı önüne çıkartılmıyor. Yani korumaya odaklı bir mahkeme izleyeceksiniz, içeride. Geçen duruşmada, kızım ‘katilleri koruyorsunuz’ dediği için ‘alın bunu’ diyen mahkeme başkanına, üst düzey yöneticileri nasıl koruduğunu soracağım, ispatları ile… Biz adalet istiyoruz, başka bir şey istemiyoruz.”

Oğuz Arda Sel’in annesi ise şöyle konuştu:

“Uzun sürecek bir güne başlıyoruz… Gerçek sorumluları bu yargı salonunda görmeden, içimizin soğuduğuna şahit olmayacağız. Ama içeride 13 tane sanık varsa… Altı yılda bir hukuk öğrencisi, hukuk fakültesini bitirmiş, stajını yapmış, davalara başlamış olurdu. Bu süre zarfında, içerideki 13 sanığı bile bir gün olsun tutuklu yargılayamadılar. Biz bugün ne istiyoruz derseniz, bugün içeriden olası kast ile ceza aldıklarını görüp, tutuklanıp; buradan evlerine, her gün çalıştıkları ofislerine değil, cezaevine gitmelerini istiyoruz. Haksız yere hapiste yatanların olduğu bir ülkede, en çok içeride olması gerekenler katillerdir, katillerin korunmasına tahammül edemiyoruz. Karar duruşmasında hep birlikte omuz omuza olduğumuz için, bizleri yalnız bırakmadığınız için herkese çok teşekkür ediyoruz.”

İddianameden

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) 1. Bölge Müdürlüğü’nde görev yapan Demiryolu Bakım Müdürü Turgut Kurt, Yol Bakım ve Onarım Şefi Özkan Polat, Köprüler Şefi Çetin Yıldırım ve Hat Bakım ve Onarım Memuru Celaleddin Çabuk, “taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olmak” suçundan 2’şer yıldan 15’er yıla kadar hapis talebiyle yargılanıyor.

Davadaki bütün sanıklar tutuksuz yargılanıyor.