Bu haftaki sayısında başyazısını Berkin Elvan’a ve uzun tutukluluk süresinden dolayı gerçekleşen tahliyelere ayıran Agos gazetesi, yazısını “Umut nerede derseniz, yine ve yine, inadına devam edişimizde. Çünkü hakkıyla yaşamak, buralarda halen en büyük direniş, en zorlu mücadele.” cümleleriyle sonlandırdı.
Yazı hükümeti sert bir dille eleştirirken “Memleketin dört bir yanında büyük kalabalıkların yas duygularıyla uğurladığı küçük Berkin’in cenazesi, aynı zamanda, açığa çıkan yolsuzluklarına rağmen kutuplaştırma siyasetinden bir türlü vazgeçmeyen iktidara yönelik öfke ve isyanın, anlayana çok sarih mesajlar veren gösterişsiz ama görkemli geçit töreniydi.” ifadelerine yer veriyor.
İktidarın güç zehirlenmesi içersinde olduğunu ve yolsuzlukların üzerini örtmek için girdiği yolu “kanlı bir çıkmaz sokak”a benzeten gazete, nice masumun hayatını tehdit edecek bir ortama davetiye çıkardığını belirtti.
Agos’un bu haftaki sayısında ilk sayfada yer alan yazı şöyle:
Rakamların zulmünü iyi biliriz. Kanlı canlı, etten kemikten insanları kelle hesaplarıyla buz gibi sayılara indirgemek resmi tezlerin sıkça başvurduğu yöntemlerdendir. Bu kez ise, bir çocuğun şahsında yan yana gelen rakamlardan utanmayı öğrendik. 14 yaşında bir Haziran sabah çıktığı evinden başına isabet eden gaz fişeğiyle bir hastane odasına aktarılan, koma uykusunda ölümüne büyüdüğü 15 yaşında 16 kilo olarak hayata veda eden masumlar masumu Berkin Elvan'la kahrolduk.
Gezi eylemlerinde yaşatılan polis zulmünün son kurbanı Berkin'in cenaze töreni 269 gün boyunca sırat köprüsünden geçen umudun yitip gitmesinin infiali oldu. Memleketin dört bir yanında büyük kalabalıkların yas duygularıyla uğurladığı küçük Berkin’in cenazesi, aynı zamanda, açığa çıkan yolsuzluklarına rağmen kutuplaştırma siyasetinden bir türlü vazgeçmeyen iktidara yönelik öfke ve isyanın, anlayana çok sarih mesajlar veren gösterişsiz ama görkemli geçit töreniydi.
Bu mesaja gaz, plastik mermi ve tazyikli suyla verilen karşılık ise Başbakan’ın tavırlarında cisimleşen hıncın nasıl da olağanlaştığını göstermesi açısından tüyler ürperticiydi. Bir çocuğun ölüm acısını, öldürülüş öfkesini içten bir baş sağlığıyla teskin etmeyi dahi düşünemeyecek bir güç zehirlenmesini, çok daha zor zamanların habercisi saymak gerek.
Yazık ki, bu zor zamanlar, kanlı bir çıkmaz sokak. Her şeyi kendine karşı bir komplo ve darbe girişimi olarak yorumlayacak denli gerçekten kopmuş bir muktedirin, unutulması imkânsız ölçekteki yolsuzlukları örtme girişimleri, nice masumun hayatını tehdit edecek bir ortama ne davetiyeler çıkarıyor!
Bu davetiyelerin son halkası da, bir dönemin müttefiki, şimdinin ‘paralel yapı’sı, kendileri de ellerindeki gücü kirli işlerde kullanmaktan çekinmeyen Cemaat’e karşı hamle etmek üzere yürütülen tahliye harekâtı. Örgütlü suçlarda tutukluluğu beş yıla indiren kanunun yürürlüğe girmesi üzerine, her ne hikmetse öncelikle Hrant Dink davası kapsamında tutuklu bulunan Erhan Tuncel ve Malatya’da üç Hıristiyan’ın boğazını kesen katiller tahliye edildi. Bunu Doğu Perinçek, Kemal Kerinçsiz, Sevgi Erenerol ve Veli Küçük’ün de aralarında bulunduğu pek çok Ergenekon davası sanığının tahliyesi izledi.
Görünen o ki, Hrant Dink’e kurulan linç tezgâhının ve başka pek çok karanlık operasyonun başkahramanı olan ortamın bir benzeri yaratılmak üzere. Bu cehennemi günlerde barış sürecinin akıbeti de HDP seçim bürolarına yapılan sistematik saldırı ve linç girişimleri ile sınanıyor. Takvimde birbirini izleyen üç seçim ve hele hele soykırımın 100. yıldönümü öncesi bütün bu silsile, hiç de hayırlı sinyaller vermiyor.
Yüreğimizin paresi Berkin Elvan'ın uyanamadığı Türkiye'de manzara bu minval.
Umut nerede derseniz, yine ve yine, inadına devam edişimizde. Çünkü hakkıyla yaşamak, buralarda halen en büyük direniş, en zorlu mücadele.