Gündem

Çocuk Hakları Zirvesi, Cumhurbaşkanlığı’na ‘kral çıplak’ dedi

Çocuk Hakları Zirvesi Derneği, DDK'ya çocuk ve kadına yönelik şiddet dosyasını sundu.

28 Şubat 2012 16:32

 

 
Hülya Karabağlı
T24 / Ankara 
 
Çocuk Hakları Zirvesi Derneği, çocuk ve kadına yönelik şiddeti araştıran Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, Türkiye’nin acı gerçeğiyle yanıt verdi: “Aile içi yoksulluk ve cehalet çözülmeden çocuğa yönelik şiddet bitmez."
 

'Sosyal devlet olmazsa töreler işler'

 
Dernek, genel kabul gören, “Cinsel varlık olarak kadın ve ‘eti senin, kemiği benim’ anlayışına mahkûm çocuk düşüncesinin’, değiştirilmesini önerdi. Şiddette büyüyen çocuk ileride şiddet uyguluyor. Sosyal devlet, yoksulluğu yok ederek maddi ve manevi koruyuculuğu, gücünü hissettirerek bireye destek olmalı. Aile içi ve çevresindeki şiddetin kurbanı olmasına engel olmalı. Sosyal devlet bunları yerine getirmezse, gelenek ve töreler vatandaşlık haklarını ihlal ve istismar eder biçimiyle ön plana geçer. Feodal ilişkiler ve aşiret yapısı da şiddetin bu biçimini perçinlemeye devam eder.
 

Kız çocuklarının sömürülmesi

 
Kız çocuğunun ihmal ve sömürüye uğraması kadının statüsünü düşürür. Kadının statüsü ise bir toplumda gelecek kuşaklar üzerinde silinmez izler bırakır. Bu nedenle Kadın Haklarını ele alırken Kız Çocuğunun Haklarından başlamalıyız ki gerçek, köklü ve çözümleyici verilere ulaşabilelim. Ülke genelinde, Kadın ve Çocuk Haklarının takip ve uygulanmasından sorumlu kurumlar, en küçük birimler halinde, köylere kadar inmelidir. Kadın ve çocuklar etrafında, onların gereksinim duymalarını beklemeden, fire vermeksizin, koruyucu bir ağ oluşturulmalıdır. Dayak, korku ve aşağılayıcı muamelelerin, yani şiddetin yerini, çocuğa ilgi, sevgi, özen, önemseme ve onları anlama gayretleri almalıdır. Sevgi ve şefkatin her mimik ve kelimesinde hissedildiği, yediden, yetmişe herkesin kullandığı, yepyeni, hak temelli pozitif bir iletişim dili oluşturulmalıdır.
 

DDK sordukça sordu

 
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, geçtiğimiz aylarda ölümle biten cinayetlerin artması üzerine kadına yönelik şiddet ile çocuklara yönelik şiddeti gündemine almış ve Devlet Denetleme Kurulu’nu bu işle görevlendirmişti. DDK, konunun taraflarına kendi belirlediği 8 soru gönderdi.
 
Çocuk Hakları Zirvesi Dernek Başkanı, Ebrize Çeltikçi, Cumhurbaşkanlığı’na, Mardin Bilge Köyü katliamı, çocuklara yönelik şiddet rakamları, aile içi demokrasi konusunda kapsamlı bir dosya gönderdi.
 

Çeltikçi: Şiddetle büyüyen çocuk şiddet uyguluyor

 
Dernek Başkanı Ebrize Çeltikçi, DDK’ya, Türkiye gerçekleriyle bir profil çizdi. “Kadın ve çocuğa yönelik şiddet hukuki bir sorun olmaktan çok yoksulluk ve kalkınma sorunu olarak göze çarpmaktadır” dedi.
 
Çeltikçi, çocuklukta şiddet ortamında büyüyen bir çocuğun bunu içselleştirerek daha sonraki yaşamında şiddet uyguladığını vurguladı. Dernek, “Yoksullukla mücadele ve aile içi eğitimi bu tür sorunlarla mücadelede en önemli çözüm olarak görmektedir."
 

Bilge Köyü’nde çarpıcı tespitler

 
Çocuk Hakları Zirvesi Derneği’nin, DDK’ya sunduğu şiddet dosyasında 2009 yılında 44 kişinin ölümüyle sonuçlanan Bilge Köyü katliamı yer aldı. ‘İhmal’, ‘İstismar’, ‘Geri kalmışlığı besleyen normalleştirme”, ‘Rant’  başlıklarında, eğitim, sağlık, gelir ve istihdam alanlarındaki yetersizliklere vurgu yapıldı. “İnsan Odaklı sorunlar’ bölümünde ise,  yerinde yapılan inceleme sonuçlarına yer verildi. Mardin yöresine özgü sorunlar,  “Aşiret kanunları ve ağalık sistemi”, “Sahte Şeyhlik, din cemaatçiliği”, “Töre ve Kutsallaştırılmış Tabular”, “Cinsiyet Ayrımcılığı”, “Akraba evlilikleri”, “Nüfus artırma yoluyla tehdit oluşturma, terör tehditi ve işsizlik” başlıklarıyla sıralandı.
 
DDK’nin Çocuk Hakları Zirvesi’ne gönderdiği soru ve yanıtlar şöyle:
 
DDK: Ülkemizde kadına ve çocuğa yönelik şiddetin nedenlerine ilişkin değerlendirmeleriniz ve çözümüne ilişkin önerileriniz nelerdir?
 
DERNEK: Türkiye de geleneksel aile yapısı kadın ve çocuğu erkek himayesinde ekonomik ve sosyal bağımsızlığı olmayan, kocaya ve ebeveynlere bağımlı bireyler olarak nitelendirmektedir. Aile yapısı içinde bireysel hakları çoğu kez göz ardı edilen başta çocuklar olmak üzere kadınlar, her türlü sömürü, fena muamele ve şiddete maruz bırakılmakta ve aile içinde yapılan bu şiddet olaylarının yasalarda yeri olmadığı için çoğu kez cezasız kalmasına veya cezalandırılmamasına neden olmaktadır.
 
ÇÖZÜM: Anayasa ve yasalarımızın,  bu yönde iyileştirilmesi, Türkiye’nin imza atmış olduğu iki önemli BM anlaşmaları CEDAW ve Çocuk Hakları Sözleşmeleri ilkelerine de bağlı olarak, toplumun her düzeyinde ‘iyileştirici’ uygulamalara olanak sağlayacak kolaylaştırıcı kurumsal yapılanma çalışmalarının hızlandırılması gerekmektedir.
 

Özel bankalar şiddete pay ayırmalı

 
Özel bankalar kazançlarının belirli bir yüzdesini şiddete karşı korunmaya muhtaç olanlar için destek programlarına aktarabilirler. Vergi sisteminde de düzenlemeler yapılarak bu konuya yoğunlaşmada gerekli fonun oluşması için bir uyarlama yapılabilir. Şiddetin kalkınma ve iyi toplum oluşturmada yarattığı engeller üzerine eğitim kurumlarında özel bilgilendirme toplantıları ve ders programları düzenlenebilir. Çocukların kendi ağızlarından şiddetin üzerlerinde etkisi konusu işlenebilir.
 

Suça itilmiş çocuklar

 
Araştırmalara göre: Suç işleyenlerin büyük bir yüzdesi ve suça itilmiş çocuklar, aile içinde ve yakın çevrelerinde yaşadıkları şiddeti örnek alıyorlar. Bu nedenle şiddete karşı geliştirilecek politika ve çabaların içinde yoksullukla mücadeleye öncelikli sırada yer verilmelidir. Sosyal devlet, yoksulluğu yok ederek maddi ve manevi koruyuculuğunu, gücünü hissettirerek bireye destek olmalı, aile içi ve çevresindeki şiddetin kurbanı olmasına engel olmalıdır. Aksi durumda, çoğu kez, gelenek ve töreler vatandaşlık haklarını ihlal ve istismar eder biçimiyle ön plana geçer. Feodal ilişkiler ve aşiret yapısı da şiddetin bu biçimini perçinlemeye devam eder.
 

Kız çocuklarının sömürülmesi

 
Kız çocuğunun ihmal ve sömürüye uğraması kadının statüsünü düşürür. Kadının statüsü ise bir toplumda gelecek kuşaklar üzerinde silinmez izler bırakır. Bu nedenle Kadın Haklarını ele alırken Kız Çocuğunun Haklarından başlamalıyız ki gerçek, köklü ve çözümleyici verilere ulaşabilelim.Ülke genelinde, Kadın ve Çocuk Haklarının takip ve uygulanmasından sorumlu kurumlar, en küçük birimler halinde, köylere kadar inmelidir. Kadın ve çocuklar etrafında, onların gereksinim duymalarını beklemeden, fire vermeksizin, koruyucu bir ağ oluşturulmalıdır.  Dayak, korku ve aşağılayıcı muamelelerin, yani şiddetin yerini, çocuğa ilgi, sevgi, özen, önemseme ve onları anlama gayretleri almalıdır.Sevgi ve şefkatin her mimik ve kelimesinde hissedildiği, yediden, yetmişe herkesin kullandığı, yepyeni, hak temelli pozitif bir iletişim dili oluşturulmalıdır.