Mümtaz'er Türköne
(Zaman, 28 Haziran)
İmam-Hatip mi, din eğitimi mi?
Mesele zaten hepimizin gündeminde ilk sıraya çıkmayı bekliyor. Yeni öğretim yılı başında bazı okullar "İmam-Hatip Ortaokulları" olacak. Sadece İstanbul için verilen rakam yüz civarında. "4+4+4" adı verilen "kesintili eğitim" reformunun pratik ve somut en önemli sonucu ile karşılaşacağız.
Talim Terbiye, dün kesintili eğitimin haftalık programlarını da yayımladı. Ortaokula giden bir öğrenci, günde yedi saat ders alacak. İkili eğitim, öğretmen açığı ve derslik imkânlarıyla okullar bu programın altından nasıl kalkacak? Çizelgeyi inceleyenler görecektir, seçimlik dersler fiili açmazlarla öğrencinin karşısına çıkacak. Uygulama bir yığın soruna gebe. Ama doğru olan yine de bu istikamet. Maksat din eğitimi ise bu mantıkla verilmeli. Ya İmam-Hatiplerin yaygınlaştırılması?
Önceki gün, İmam-Hatiplerin tarihî görevini ve dolayısıyla ömrünü tamamladığını yazdım. Çoğu duygusal çok fazla tepki aldım. Arada haklı bulduğum eleştiriler de vardı. İmam-Hatip mezunları arasında benimle aynı kanaatte olanları da zikretmem lâzım.
Hareket noktam şu: Merkeze İmam-Hatipleri almak doğru değil. Türkiye'nin maalesef hâlâ çözmediği bir din eğitimi sorunu var. Din eğitiminin demokratik ve özgür bir toplumun standartlarına uygun şekilde çözülememesi, eğitim sisteminin tamamı üzerinde ağır bir baskı oluşturuyor. Sorunumuz ne? İmam-Hatipleri yaşatmak ve büyütmek mi? Yoksa toplumun din eğitimi ihtiyacını örgün eğitim sistemi içinde bütünüyle karşılamak mı? Doğru yöntem ikinci soruya cevap aramak değil mi?
İmam-Hatipleri merkeze almak, devletin din eğitimi üzerindeki tekelini olduğu gibi kabul edip sürdürmek anlamına geliyor. Benim çocuğumun alacağı din eğitiminin içeriğini, süresini ve yöntemini neden sadece devlet belirliyor? Bu soru afakî değil. Çoğu kimse İmam-Hatiplerin Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun amir hükmüyle kurulduğunu bile bilmiyor. İmam-Hatip Liseleri yönetmeliğinin 6. maddesine göz atanlar, bu devlet tekelinin ne anlama geldiğini görecektir. İmam-Hatiplerde Atatürk ilke ve inkılaplarına ve Atatürk milliyetçiliğine bağlı öğrenci yetiştirmek size ne kadar sahici geliyor? İmam-Hatipleri de ihata eden Millî Eğitim Kanunu'nun 10. maddesine uymaya kalkıp İmam-Hatiplerdeki fıkıh ve hadis derslerinin içeriğini Atatürk ilkelerini ve Atatürk milliyetçiliğini temel alarak belirlemeyi deneyin. Kanundaki ve yönetmelikteki bu garabetle nasıl tatmin edici ve kalıcı bir çözüm bulabilirsiniz?
Dünün devletle kavgalı Müslüman kanaat önderleri bugün devlet adına konuşuyorlar. "Biz devlet olarak..." diye söze başlamak, "devlet benim" diyen XIV. Louis'den bu yana hep geçici bir durumu ifade etti. Aslolan bütün toplum için kalıcı olan hukuku tesis etmektir. Devlet iktidarını kullanmak devlet olmak için gerekli, ama yeterli değil. Devlet dediğimiz varlık iktidar dışında yukardaki kanunlardan ve bu kanunları uygulayan devlet kurumları ve mahkemelerden oluşuyor. Bu devlet karşısında ben hâlâ aynı soruyu soruyorum: Neden devlet benim çocuğuma aldıracağım din eğitimi konusunda tekel olarak hükmünü sürdürüyor? Devletin elindeki aracı, yani İmam-Hatipleri kullanarak bu tekelin gücünü arttırması din eğitimi sorununu çözüyor mu, yoksa büyütüyor mu?
Ben İmam-Hatiplerin geçmişte büyük bir boşluğu doldurduğunu ve imkânsız gibi görünen bir görevi hakkıyla yerine getirdiğini düşünüyorum. Dün dünde kaldı. Dün, vatandaşın dinini ve din eğitimi ihtiyacını, "bu millet adam olmaz" diyerek vesayet gerekçesine dönüştüren bir zorba azınlık devleti yönetiyordu. İmam-Hatiplere sahip çıkmak, bu halkın dinine diyanetine sahip çıkması ve doğrudan zorbalara direnmesi demekti. İmam-Hatipler aynı zamanda bu zorbalığa karşı muhalefet bilincinin şekillendiği ve kimliğe-kişiliğe dönüştüğü yerler oldu. Peki ya bugün? Dünle bugün arasındaki fark burada yatıyor. Dünün muhalif eğitim kurumlarını bugün devleti ayakta tutan sütunlardan birine mi dönüştüreceğiz? Bugün İmam-Hatiplere hangi misyonu yükleyeceksiniz?
Dün devletin zorbalığına direnişin merkezleri olan bu okullarda bugün devlet zoruyla ve devlet teşvikiyle verilecek din eğitimi, tıpkı müzik, resim veya beden eğitimi gibi sonuçlar verir. Dünkü İmam-Hatiple bugünkü arasındaki fark bu kadar açık. Dini sevdirmekle dini öğretmek arasındaki fark kadar açık.
İmam-Hatipleri değil, din eğitimini yeniden yapılandıralım.