İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Coşkun Yorulmaz, Adli Tıp Kurumuna, cinsel istismar yüzünden her hafta 100-120 çocuğun götürüldüğünü belirterek, "Bu rakamlar buz dağının görünen yüzü, bütün olguların yüzde 10-20'si" dedi.
Doç. Dr. Yorulmaz, ebeveynlerin korkulu rüyası olan çocuğa yönelik cinsel istismarın çok eskiye dayanan, dünyanın her yerinde var olan bir şiddet yöntemi olduğunu söyledi. Cinsel istismarın, çocuğun kendisinden büyük ya da fiziksel olarak daha güçlü birinin gücünü veya otoritesini kullanarak ya da güveninden faydalanarak çocuğu cinsel aktiviteye dahil etmesi anlamına geldiğini bildiren Yorulmaz, cinsel aktivitenin mutlaka cinsel ilişki anlamına gelmediğini ifade etti.
Doç. Dr. Yorulmaz, çocuğa yönelik cinsel istismarın, çocuğu pornografi ve fuhuş malzemesi yapmaktan teşhirciliğe, cinselliği kışkırtan konuşmalardan cinsel ilişki ya da pornografik film seyrettirmeye, cinsel amaçlı dokunma ve bakıştan tecavüz gibi çok ağır cinsel saldırıya kadar uzanan bir eylemler zincirinden oluşan suç olduğunu bildirdi.
'Bebekler bile istismara uğrayabiliyor'
Her yaşta çocuğun, hatta bebeklerin bile istismara uğrayabildiğini, çoğu zaman istismarcı kişinin çocuğun ve ailesinin önceden tanıdığı bir kişi olabildiğini belirten Doç. Dr. Yorulmaz, ortaya çıkarılması açısından istismarın kimden geldiğinin önem taşıdığını, çocuğun, istismarcının kendisi ya da ailesinin tanıdığı bir kişi olması halinde, olayı genellikle "Suçlarsam ben suçlanırım" düşüncesiyle sakladığını kaydetti.
Cinsel istismarcının genellikle çocuğun kendisine karşı duyduğu güven ve saygıdan yararlandığına işaret eden Doç. Dr. Yorulmaz, bu kişilerin çocukları ya rüşvet vererek ya tehdit ederek ya da fiziksel olarak kısıtlayarak cinsel faaliyete katılmaya ve yaşananları kimseye anlatmamaya zorladığına dikkati çeken Yorulmaz, bu yüzden cinsel istismara uğrayan çoğu çocuğun bunu bir sır gibi gördüğünü söyledi.
Doç. Dr. Yorulmaz, çocuğun cinsel istismarıyla ilgili Türkiye'de de dünyada da net bir veri bulunmadığını, ancak istismarın boyutunun "Ürkütücü" olduğunun tahmin edildiğini belirterek, "Cinsel istismar yüzünden Adli Tıp Kurumuna her hafta 100-120 çocuk getiriliyor, 70 olgu için cinsel istismara bağlı ruhsal travma raporu veriliyor. Bu rakamlar buz dağının görünen yüzü, bütün olguların yüzde 10-20'si" dedi.
İstismara maruz kalan çocuklardaki belirtiler
Çocukların cinsel istismarının önlenmesi açısından ailelerin çocuklarının tutum ve davranışlarını gözlemlemelerinin önemli olduğunu ifade eden Doç. Dr. Yorulmaz, çocuğun bazen duygusal olarak da istismar edilerek cinsel istismara aktif katılımının ve olayı gizlemesinin sağlandığının altını çizdi. Doç. Dr. Yorulmaz, şöyle devam etti:
"Çocuğun cinsel istismara uğradığı, onun sözlerinden, davranışlarından ve çeşitli fiziksel belirtilerden anlaşılabilir. Çocuklar çoğunlukla cinsel istismara uğradıklarını yetişkinlere anlatmak istemezler, ama bu yönde farklı tepkiler gösterebilirler. Bu tepkiler arasında okul başarısında ani düşüş, aile fertleriyle tartışma, içe kapanma, yaşıyla uyumlu olmayan resimler çizme, kelimeler, cümleler kullanma, mini etek giyme gibi seksüalite davranışları, sık sık tuvalete çıkma, idrar yollarıyla ilgili şikayet, yalnız yatamama, karanlıktan korkma en dikkat çekici olanlardır. Bu çocuklar, istismarcıya karşı boyun eğme, sinirlenme gibi kabul edilemeyecek davranışlar da gösterebilir. Hatta bazı çocuklarda cinsel yolla bulaşan hastalıklar bile görülebilir."
Doç. Dr. Coşkun Yorulmaz, çocukluğunda cinsel istismara uğrayan, ancak utandığı için saklayan bazı kişilerin ise ileri yaşlarda psikolojik sorunlarının ortaya çıkabileceğini bildirdi.
Hastanelere "Bir türlü iyileşmeyen" baş, karın, mide ağrısı gibi şikayetlerle başvuran kişilerin durumlarının altında yatan nedenin de çocuklukta geçirilmiş cinsel istismar olabileceğini belirten Doç. Dr. Yorulmaz, bu nedenle bu tür "inatçı" ağrıları olan kişilerin psikiyatrik yönden de ele alınmasının şart olduğunu söyledi.