Fikret Bila
(Milliyet, 14 Temmuz 2012)
'Yeni Anayasa'yı niye yapıyoruz'
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili olarak umudunu koruyor. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun, daha önce kamuoyuna ilan edilen takvimi çok az bir gecikmeyle uyguladığını vurgulayan Çiçek, “Yeni anayasa için bütün partilerin, halkımıza kuvvetli taahhüdü var, toplum da bütün kesimleriyle yeni anayasa ihtiyacı konusunda hemfikir, yeni anayasa artık bir mecburiyettir” değerlendirmesini yaptı.
Çiçek, dünkü görüşmemizde, yeni anayasanın temel özelliğinin, “özgürlükçü bir anayasa” olacağını vurgulayarak, temel hak ve özgürlükleri esas alan bir anayasa hazırlamayı hedeflediklerini belirtti.
Geri gitmez
Çiçek’e, iktidar partisinin Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunduğu ve basın özgürlüğünün bazı hallerde sınırlanmasını öngören önergesini de sordum. Çiçek, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bulunduğumuz aşamada her parti, kendi görüşünü komisyona iletiyor. Biz de bu görüşü diğer partilere iletiyoruz. Sonra Uzlaşma Komisyonu, bu görüşleri ele alıyor, tartışıyor ve bir sonuca ulaşıyor. Tam uzlaşma sağlandıktan sonra da kaleme alıyor. Bu itibarla partilerin tek tek verdikleri önergeler, aynen madde metni olarak kaleme alınacak diye bir şey yok. Biz, tüm görüşleri ayın 25’inden sonra ele alacağız. Ayrıca şunu da ifade etmek isterim; yeni anayasanın temel yaklaşımı özgürlükçüdür. Özgürlükleri genişletmeyi hedef alan bir anlayışla çalışıyoruz. Bu bakımdan basın özgürlüğü de dahil temel hak ve özgürlükler geriye gitmez. Eğer bugünkü anayasadan geriye gideceksek, yeni anayasayı niye yapıyoruz? Mevcut anayasadan bütün partiler şikayetçi olduğuna göre, daha özgürlükçü bir anayasaya ulaşmamız gerekir, daha geri bir anayasaya değil. Sivil toplum kuruluşları, 22 çatı örgütle, anayasa çalışmalarına tüm Türkiye’de katıldılar, bütün partilerle bu çalışmalara birlikte katıldık. Ortaya çıkan, temel hak ve özgürleri esas alan ve genişleten bir anayasaya ihtiyacımız olduğudur.”
Tutuklu milletvekilleri
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, bu özgürlükçü yaklaşımın Meclis’in yasa çalışmalarına da yansıdığını vurguladı. Mahkemeler ve yargılama usulüne ilişkin yeni yasalarda da bu anlayışın hakim olduğunu belirten Çiçek, yasa koyucunun uzun tutukluluğa karşı olduğunu açık biçimde ortaya koyduğuna değinerek, şöyle konuştu:
“Yasama organı ortaya bir irade koydu. Uzun tutukluluğa karşı olduğunu bu iradeyle yansıttı. Keza tutuklama bir istisnai tedbirdir. Asıl olan tutuksuz yargılamadır. Bu nedenle son yasa düzenlemesi yapıldı. 35 bin civarında tutuklu var. Yapılan düzenleme, hepsi için yapılmıştır yoksa sadece tutuklu milletvekilleri için değil. Yasa koyucu, bu konudaki iradesini ortaya koyarken ne yaptı, ona bakalım? Adli kontrol sistemi gibi çağdaş bir sistemi genişletti. Daha önce 3 yıl ve üzeri hapis öngörülen suç isnatlarında adli kontrol tedbiri uygulanamıyordu. Şimdi bu sınırı kaldırdı, öngörülen ceza, ister 24 yıl olsun ister 36 yıl olsun hâkim adli kontrol tedbiri kararı verebilecek. Bu, kuşkusuz hâkimlerimizin elini güçlendirdi. Yasa koyucunun bu düzenlemeyi yapmasının anlamı tutuklamanın istisnai bir tedbir olarak uygulanmasını istemesi ve uzun tutukluluğa karşı olduğunu ortaya koymasıdır. Keza, yine Ceza Muhakemesi Kanunu çıkarılırken tutukluluk süreleri kısaltıldı. Bu da yasa koyucunun aynı yönde bir irade koymasıdır. Yine son düzenleme ile özel yetkili mahkemelerin kaldırılması da aynıdır. Özel yetkili mahkemelerin uygulamalarından bir şikayet olmasa bu düzenleme yapılmazdı, bu mahkemeler kaldırılmazdı. Bölge ağır ceza mahkemeleri kurulmazdı. Her şey iyi işliyor olsaydı, bu düzenlemeye gerek kalmazdı. Bu düzenlemeler ile yasa koyucu, açık biçimde uzun tutukluluğa karşı, mümkün olduğunca adli kontrol kararlarının esas olmasından yana bir irade ortaya koymuştur. Elbette tutuklama da olacaktır, onun da şartları düzenlenmiştir ama bir istisnai tedbir olarak uygulanacaktır.”