ABD Başkanı Donald Trump’ın atadığı yeni CIA Başkanı Mike Pompeo, 23 Ocak’ta göreve başladı. Pompeo, göreve gelmesinin üzerinden henüz 20 gün bile geçmeden, bugün Türkiye’ye geliyor. Ankara-Washington ilişkileri tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşarken yapılan bu ziyaret büyük önem taşıyor. Pompeo'nun Trump dönemindeki ilk yurt dışı ziyaretinin Türkiye olacağı belirtildi.
Ankara’nın ABD ile ilişkilerinin gerilmesine yol açan ve Washington’ın bugüne kadar somut bir adım atmadığı Gülen’in iadesi ve PYD’ye verilen desteğin kesilmesi talepleri Pompeo’nun gündeminde olacak.
Gülen’in iadesi görüşülecek
Al Jazeera'da yer alan habere göre, Gülen’in ABD’de ikamet etmesi konusunda destekçilerinden olan CIA’in liderinin Türkiye’ye yapacağı ziyaret, bu açıdan çok büyük önem taşıyor. Türk yetkililerin CIA Başkanı’yla yapacağı görüşmelerde önceliği bu konunun da bu olması bekleniyor.
Trump’ın 7 Şubat gecesi Erdoğan’la yaptığı ilk telefon görüşmesinde de Erdoğan, “FETÖ’yle mücadelede ABD’nin desteğini beklediklerini” Trump’a iletti.
Erdoğan, son yıllarda Obama’yla her görüşmesinde Fethullah Gülen’in iadesini gündeme getirdi. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra resmi iade talebi yapıldı, Gülen’le ve örgütle ilgili soruşturma dosyaları ABD Adalet Bakanlığı’na gönderildi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Washington’a giderek iade talebini görüştü, birlikte çalışmak için iki ülkeden teknik heyetler oluşturuldu.
Ancak henüz ABD Adalet Bakanlığı incelemelerini bitirmedi.
Milli Güvenlik Kurulu Mayıs 2016’da Gülen Örgütü’nü ‘terör örgütü’ olarak nitelendirmiş ancak 2 Haziran tarihinde Amerikan yönetiminden "Gülen hareketini terör örgütü olarak görmüyoruz" açıklaması gelmişti.
Suriye’de daha yakın işbirliği
Trump göreve geldikten sonra Pentagon’a, IŞİD’le mücadele stratejisi geliştirmek için bir ay süre verdi. CIA Başkanı Pompeo’nun gündeminde, bu strateji oluşturulurken Ankara’yla koordinasyon geliştirmek var.
Trump’la Erdoğan’ın telefon görüşmesinde bu konu da gündemdeydi. Cumhurbaşkanlığı kaynaklarına göre iki lider, El Bab ve Rakka’da birlikte hareket edilmesi konusunda mutabık kaldı.
Bu konu, Obama döneminde Ankara-Washington ilişkilerinde neredeyse krize yol açmıştı. ABD’nin Suriye’de Türkiye ile yakın işbirliğine gitmek yerine, PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG’yi ‘sahadaki partneri’ olarak seçti. Türkiye sınırının büyük bölümünü kontrol eden PYD’nin sınırda daha fazla toprak elde etmesi, ABD’nin verdiği yoğun hava desteğiyle oldu. Türkiye’nin kırmızı çizgisi olan Menbic de ABD’nin desteğiyle PYD’nin kontrolüne geçti.
Ankara, PYD’nin Menbic’den çekilmesini talep ediyor. Obama döneminde bu talebi destekler nitelikte açıklamalar sıklıkla gelse de herhangi bir somut adım atılmadı.
ABD’nin, PYD’nin kontrolündeki bölgede bir üssü, havalimanı ve askeri de bulunuyor. CIA’e bağlı çalışan Amerikan istihbarat elemanları da Suriye’nin kuzeyinde görev yapıyor. YPG’lilere silah, mühimmat ve eğitim desteği veren ABD, Trump dönemi geldikten sonra YPG’ye zırhlı araç desteği de verdi.
Pentagon, bu desteğin Rakka’da IŞİD’e yönelik mücadelede kullanılmak üzere verildiğini, yetkinin de Obama döneminde verildiğini açıkladı. Obama yönetiminin önceliği, Rakka operasyonunda da doğrudan YPG ile işbirliği yapmaktı.
Türkiye’nin 24 Ağustos’ta başlattığı Fırat Kalkanı Harekâtı’na da Obama döneminde çok kısıtlı destek verildi. Menbic’deki YPG ile TSK’nın karşı karşıya gelmemesi, o dönemde Pentagon’un önceliği oldu.
Türkiye için Suriye’de öncelik, PYD’nin tek taraflı ilan ettiği kantonların ortadan kalkması ve ülkenin toprak bütünlüğünün korunması. Moskova da Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda Ankara’yla hemfikir olunca, Türkiye, Rusya’yla daha yakın işbirliğine yöneldi. Cenevre görüşmelerine ek olarak Rusya, Türkiye ve İran öncülüğünde Astana toplantıları yapılmaya başladı.
Savaşın başından bu yana Esad yönetiminin en büyük destekçisi olan Rusya ve İran’la Suriye üzerinden gerilim yaşayan Türkiye’nin bu ülkelerle işbirliğine gitmesi, İran’a karşı Obama’dan farklı olarak çok sert söylemlerde bulunan Trump yönetimi tarafından yakından izleniyor.
Trump, böyle bir dönemde yeni ekibiyle yeni bir strateji geliştirirken Pompeo, Ankara’nın fikrini almak üzere Türkiye’de olacak.
Mike Pompeo kimdir?
1963’te ABD'nin California eyaletinde doğan Pompeo, 1982’de liseden mezun olduktan sonra West Point Askeri Akademisi’ne başladı. 1986’da mezun olduktan sonra orduda süvari birliğinde görev yaptı. Berlin Duvarı'nın yıkılması öncesi Almanya’da görevlendirilen Pompeo, Demir Perde'nin kontrolünden sorumlu birlikte, tank komutanıydı. Son olarak Birinci Körfez Savaşı’nda görev aldı.
Ordudaki aktif görevine Körfez Savaşı’nın ardından son veren Pompeo, Harvard’da Hukuk Fakültesi’ne gitti. 1994’te Washington'a taşınarak Williams and Connely adlı hukuk şirketinde avukat olarak çalıştı.
1996’dan itibaren ise kendisine farklı bir kariyer seçti. Kansas’a taşınarak Thayer Hava Sahası ve Özel Güvenlik adlı bir savunma sanayi şirketinde CEO olarak çalışmaya başladı. 2006’da şirketteki tüm hissesini satarak petrol sektörüne geçiş yaptı. Sentry International adlı petrol sahalarına malzeme sağlayan bir şirketin başına geçti.
2010’da Temsilciler Meclisi’ne girdi
2010’daki seçimlerde Kansas’tan Cumhuriyetçi Parti’den aday olarak ABD Kongresi’nin iki yasama organından biri olan Temsilciler Meclisi’ne girdi. 2012, 2014 ve 2016 seçimlerinde de seçim bölgesindeki Demokrat Parti adaylarını geride bırakarak Kongre üyeliğini sürdürdü.
Temsilciler Meclisi’ndeki görevi süresince istihbarat örgütlerini denetleyen komitede, Enerji ve Ticaret Komitesi’nde ve CIA Alt Komitesi’nde yer aldı. Libya'nın Bingazi kentinde 2012’de ABD’li diplomatlara yapılan saldırıyı soruşturan komitede de görev yaptı. Komite, Dışişleri Bakanlığı’nın ciddi bir hatası olmadığı sonucuna varsa da Pompeo, 48 sayfalık ayrı bir rapor hazırlayarak dönemin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un hatalı olduğunu savundu.
‘Ulusal Tüfek Birliği’ adlı, vatandaşların silah kullanma hakkı olduğunu savunan derneğin de üyesi olan Pompeo, bir yandan da rüzgar enerjisiyle çalışan kurumları teşvik etmek için verilen vergi kredilerinin geri çekilmesini savundu.
Pompeo’nun yapılmasına katkı sağladığı bir yasa, GDO’lu ürünlerin paketlerinin üzerine GDO uyarısı yapılmasını zorunlu olmaktan çıkardı. Pompeo, tecavüz ve ensest vakalarında bile kürtaj karşıtı olmakla tanınıyor. Sadece annenin hayatı tehlikesi varsa kürtajı kabul edebileceğini söylüyor.
İran’la anlaşmayı eleştirdi
Görev süresi boyunca başkanlık yapan Obama’yı da özellikle güvenlik politikaları sebebiyle çoğunlukla eleştiren Pompeo, Ulusal Güvenlik Dairesi’nin (NSA) dinleme programlarını destekledi. Eski CIA ve NSA çalışanı olan, hükümete ait gizli belgeleri sızdıran ve ardından Rusya’ya sığınan Edward Snowden’ın idam edilmesi gerektiğini savunuyor.
Temmuz 2015’te, İran’la varılan nükleer anlaşmanın yanı sıra gizli mutbakatlar da olduğunu öne sürerek anlaşmanın yeniden incelenmesi gerektiğini söyledi. Obama yönetimi ise gizli bir mutabakat olduğu iddialarını reddetti.
Müslüman liderlere gönderme
2013’te yaptığı bir konuşmada, “İslâm adına yapılan terör saldırılarını kınamayan Müslüman liderler, bu saldırıların potansiyel suç ortaklarıdır" dedi.
Aynı zamanda işkence haberleriyle gündeme gelen Guantanamo Körfezi Hapsihane’sinin kapatılmasına da karşı çıktı. Tutukluların açlık grevine girdiği bir dönemde hapishaneye giden Pompeo, tutukluların kilo almış olduğunu iddia etti. Tutukluların ifadelerini alan görevlilerin işkence karşıtı yasalara tâbi tutulmasını da eleştirdi.
Pompeo, ABD Senatosu'nda 2014’te CIA’in işkence yaptığını öne süren bir rapora karşı CIA’yi savundu.
Müslümanlara yönelik işkence iddialarında CIA’yi savunan, İran’la yapılan anlaşmayı eleştiren ve kürtaj karşıtı olan Pompeo, 18 Kasım 2016’da, on gün önceki seçimlerde bir sonraki dönem ABD Başkanı olacağı kesinleşen Donald Trump tarafından, CIA direktörü adayı gösterildi.
Demokrat Partili senatörlerin bazıları, Pompeo’nun savunduğu dinleme yöntemlerinin Amerikalıların hayatını tehdit edeceğini söyleyerek adaylığa itiraz etse 23 Ocak’ta adaylığı onaylandı. Ardından yemin ederek göreve başladı.