CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, aile yapısı ve sosyal dokunun korunması için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Meclis araştırması açılmasının gerekli olduğunu söyledi. Yaklaşık her beş evlilikten birinin boşanmayla sonuçlandığına işaret eden Tanrıkulu, “Alınan birçok tedbire (ağırlaştırılan cezalar, panik butonu, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı 2012-2015) rağmen maalesef kadınlar halen erkek şiddetine maruz kalıyor” dedi.
“Türkiye’de aile yapısı ve sosyal dokunun korunması için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla” CHP Genel Başkan Yardımları Sezgin Tanrıkulu ile Veli Ağbaba’nın ilk imzacı olarak hazırladığı araştırma önergesi TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Önergede, İçişleri Bakanlığı’ndan edinilen verilere göre, 2013’ten 2015 yılı haziran ayına kadar aile içi şiddet sonucu 481 kadının yaşamını yitirdiğine dikkat çekildi.
Sezgin Tanrıkulu, kadına yönelik şiddetin yüzde 1400 arttığı, son on yılda 25 binden fazla kişinin intihar ederek can verdiği, 2005’ten itibaren hırsızlık, dolandırıcılık ve yaralama suçlarında çok ciddi artışların yaşandığı Türkiye’de sağlıklı birey ve ailenin yetiştiğinin öne sürülemeyeceğini belirtti.
Hazırlanan önerge ve gerekçesi şöyle:
Aile içinde eşinden, diğer aile fertlerinden veya aile dışındaki bireylerden gelen şiddete maruz kalan kadınlarımız ile ilgili haberler hemen her gün basında yer almaktadır.
İçişleri Bakanlığı 1 Ocak 2013 - 31 Ekim 2013 tarihleri arasında 73 kadının aile içi şiddet sonucu hayatını kaybettiğini ifade etmiştir.
“Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu”nun hazırladığı 2014 yılı Kadın Cinayetleri Raporu’nda, 2014 yılında 294 kadın cinayetinin işlendiği ve yüzde 47’nin kadınların kendi hayatlarına dair kararlar almak isterken öldürüldüğü açıklanmıştır. Raporda, AKP Hükümeti’nin, kadınların nerede nasıl hareket edeceğine, ne giyineceğine, nasıl güleceğine, kaç çocuk doğuracağına dair söz söyleyip kadınların yaşam biçimine karıştığı ifade edilirken, somut verilere bakıldığında kadınların kendi yaşamlarına dair karar almak istediğinde öldürüldüğü belirtilmiştir.
Türkiye geneline ilişkin İçişleri Bakanlığı’ndan (Emniyet Genel Müdürlüğü-Jandarma Genel Komutanlığı) edinilen verilere göre ise, 2013 yılından 2015 yılı Haziran ayına kadar aile içi şiddet sonucu 481 kadın yaşamını yitirmiştir.
2013-2015 yılları arasında işlenen kadın cinayetlerine ilişkin 10 Temmuz 2015 tarihinde vermiş olduğum 7/147 esas numaralı yazılı soru önergesine 23 Ekim 2015 tarihinde Aile ve Sosyal Politikalar Eski Bakanı Sayın Prof. Dr. Ayşen Gürcan tarafından verilen cevapta, Türkiye’de kadın cinayetleriyle ilgili doğrudan yapılmış resmi bir araştırma bulunmamakla birlikte, dünyada kadına yönelik şiddetin yaygınlığına ilişkin verilerin Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) tarafından derlendiği ifade edilmiştir.
Türkiye’de kadınların öldürülmesi ile ilgili veriler göz önüne alındığında, konunun vahametinin AKP Hükümeti tarafından ne zaman fark edileceği ve kadın cinayetleriyle ilgili doğrudan resmi bir araştırma yaptırılıp, bu araştırmanın sonuçlarına göre etkili ve sürekli tedbirler alınacağı merak konusudur.
Ayrıca yine aynı cevapta, Temmuz 2013’te yürürlüğe giren ve 2014-2018 yıllarını kapsayan 10. Kalkınma Planı’nın Öncelikli Dönüşüm Programları arasında yer alan “İşgücü Piyasasının Etkinleştirilmesi Programı”nın hedefleri arasında yer verilen spesifik olarak kadınların işgücüne katılım ve istihdam oranlarının plan dönemi sonunda sırasıyla yüzde 34,9 ve 31’e yükseltilmesinin hedeflendiği ifade edilmiştir. 2014 ve 2015 yılları itibariyle kadınların işgücüne katılım ve istihdam oranlarının yıllık hedeflere yakın olarak gerçekleşip gerçekleşmediğinin açıklaması gerekmektedir.
Alınan birçok tedbire (ağırlaştırılan cezalar, panik butonu, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı 2012-2015) rağmen maalesef kadınlar halen erkek şiddetine maruz kalmaktadır.
Kadına yönelik her türlü şiddetin durdurulması ile ilgili etkili ve sürekli önlemlerin ivedi olarak alınmalıdır.
Depresyon, boşanma, intihar ve suçluluk oranlarındaki artışın temelinde bireyin aile ve aile dışı kurumsal aktörler tarafından yeterli eğitim-öğretime tabi tutulmamasının yanı sıra, gelecek konusunda belirsizliğin artması ve bireylere kendilerini gerçekleştirme imkanını sağlayacak çağdaş sosyal politikalarının geliştirilmemesi yatmaktadır. Yaklaşık her beş evlilikten birinin boşanma ile sonuçlandığı, kadına yönelik şiddetin yüzde 1400 arttığı, son on yılda 25 binden fazla kişi intihar ederek can verdiği, 2005’ten itibaren hırsızlık, dolandırıcılık ve yaralama suçlarında çok ciddi artışların yaşandığı Türkiye’de sağlıklı birey ve ailenin yetiştiğini öne süremeyiz.
Türkiye’de 2012’de boşanma hızı nüfus artış hızını geçmiştir. Kaba boşanma hızı 2001’de yüzde 1.35 iken, 2013’te yüzde 1.65’e yükselmiştir. Yaklaşık her beş evlilikten biri boşanmayla sonuçlanmaktadır.
Vermiş olduğum 7/23017 soru önergesine 12 Eylül 2013 tarihinde dönemin Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin’den gelen cevapta, açılan boşanma dava sayıları, 2002 yılında, 153.409, 2003 yılında 185.414, 2004 yılında 156.450, 2005 yılında 156.577, 2006 yılında 155.182, 2007 yılında 167.271, 2008 yılında 170.173, 2009 yılında 194.959, 2010 yılında, 201.053, 2011 yılında 200.767, 2012 yılında ilk 6 ayda 190.564 olarak belirtilmiştir.
Türkiye’de toplumun aile yapısı ve sosyal dokusunu bozan unsurların tespit edilerek aile yapısı ve sosyal dokunun korunması için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Meclis Araştırması açılması elzemdir.