Uludere Komisyonu üyesi CHP’li Levent Gök, MİT’in komisyona doğru bilgi vermediğini söyledi. Gök, “MİT, komisyona olayı 12 saat sonra öğrendiğini bildirdi. Gök, AKP'nin kendi silahlı kuvvetlerini oluşturmak istediğini" de belirtti.
Bugün'den Seda Şimşek'in sorularını yanıtlayan (29 Aralık 2014) Levent Gök'ün açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Uludere ile ilgili Meclis’te kurulan komisyonda yer almıştınız. Yıl dönümü dolayısıyla tekrar gündeme geldi.
Uludere’de 28 Aralık 2011’de, çoğu genç 34 yurttaşımız hayatını kaybetti. Aralarına PKK’lı teröristlerin sızmış olabileceği düşüncesiyle yapılan bu harekâtın sonunda görüldü ki, 34 kişi masumdu, hiçbirinin de terör örgütü ile bağlantısı yoktu. PKK’nın üst düzey askeri kanat sorumlusu Fehman Hüseyin’in bu kaçakçılar içinde olduğu varsayılarak yapılan bu operasyon sonucunda ölen masum insanların yakınlarının adalet arayışı 3 yıldır sürüyor, bir ilerleme kaydedilemedi. Bu operasyonun yapılmasında, devletin bütün üst kademesi sorumlu olduğu için bu olayın unutturulmasına, kapatılmasına, karartılmasına dönük bir süreç başladı. Ölenlerin yakınlarının adalet arayışına cevap verilemedi.
Meclis’te kurulan komisyon, kurumlara gelen istihbaratın kaynağını sormuştu, öğrenebildiniz mi istihbaratın nereden geldiğini?
Geçtiğimiz günlerde eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Silahlı Kuvvetlere en son bilgiyi MİT’in verdiğini ifade etti. Bizim de vardığımız sonuç budur.
Uludere Komisyonu, MİT’e sormadı mı bunu?
MİT, bize göndermiş olduğu yazıda, olayı, tam 12 saat sonra öğrendiğini bildirmiştir. Oysa, gelen resmi belgeler ve bilgiler, MİT’in başından beri, operasyonla ilgili belge ve bilgileri istihbarat bilgisi olarak kurumlara sunduğuna ilişkindir. Operasyonla aynı gün MGK toplantısı yapılmıştır. MİT, toplantıdan bir gün önce MGK Genel Sekreterliği’ne, PKK’nın sızacağını dahi rapor etmiştir. Bu çerçevede MİT’in komisyona doğru bilgi vermediği kesinlikle ortaya çıkmıştır. Operasyonun onay izninin MGK toplantısı sırasında, o toplantıda bulunan Genelkurmay Başkanı’na arz edildiği anlaşılıyor. Fehman Hüseyin’in yakalanacağı intibaı bu kararın alınmasında etkili olmuştur. Bu karar, MGK’da bulunan herkesin bilgisi dâhilinde alınmıştır, dolayısıyla, devletin üst kademesinde, müştereken ve müteselsilen bir sorumluluk bulunmaktadır.
‘Kamuoyu, 14 Aralık operasyonuyla ilgili ikna olmak istiyor’
14 Aralık operasyonunu ve yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Genel Başkanımız 14 Aralık operasyonuna hukuksuzluk ve adaletsizlik çerçevesinde yaklaşmıştır. 14 Aralık operasyonu, yargı paketi çıktıktan hemen sonra yapıldı. Kuvvetli şüpheden makul şüpheye dönülmesinden itibaren bu operasyona karar verildi. Hükümetin atadığı hâkimler tutuklama kararları verdiler. Silahlı örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle bir basın yayın kuruluşunun yöneticisi tutuklandı.
Kamuoyu haklı olarak ikna olmak istiyor, “Bu kişi ne yapmıştır da silahlı örgüt üyesi olmuştur” diye soruyoruz. Bu kişinin kimliğinin ötesinde bir tavırdır. Yayın organına bir operasyon yapılıyorsa, bu elbette medyaya yönelik bir operasyondur ve halkın haber alma özgürlüğüne aykırı bir tutumdur. CHP olarak, haksızlığa uğrayan kim olursa olsun görüşümüzü net bir şekilde ortaya koyup, bunların adil olmadığını her fırsatta söylemeye devam edeceğiz. CHP’nin bu tutumu, toplumun bütün kesimleri açısından tutarlıdır. Ses çıkarmadığınız hukuksuzluklar bir gün bakarsınız sizin kapınızı çalar.
'Siyaset yargıdan elini çekmeli'
Yargıda hep bir CHP kadrolarının hâkimiyetinden bahsedilirdi, mesela Moğultay’ın bakanlığı döneminde kadrolaşmaya yönelik adımları çok tartışılmıştı, siyasi partiler neden yargının arka bahçelerinin olmasını ister?
Türkiye laik bir cumhuriyet. Biz laik cumhuriyetin temellerini korumak durumundayız. Laik cumhuriyetin karşılaştığı pek çok sorunlar, tehditler var. O dönemle ilgili Sayın Moğultay’ın hangi kaygıları paylaştığını ancak kendisi açıklayabilir ama siyaset yargıdan elini çekmelidir. Hâkimlerin, savcıların atamalarında, onlarla ilgili tasarrufların tümünde siyaset kurumu dışarıda olmalıdır. HSYK’da Adalet Bakanı ve müsteşarı bulunmamalı. Şimdi HSYK Adalet Bakanı’nın sultası altına girmiştir. Bunlar kabul edilemez. Bütün uygar ülkelerde olduğu gibi siyasal olmayan bir yargıyı, iktidarların üzerinden elini çektiği bir yargı düzenini savunuyoruz.
'Türkiye bir ahlak sınavı ile karşı karşıya'
Soruşturma Komisyonu’nda nasıl bir sonuç bekliyorsunuz
Soruşturma Komisyonu, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’na göre çalışıyor ve savcılık görevi gibi bir görev üstleniyor. Bu nedenle biz komisyon üyelerinin vicdanlarına, ellerindeki belgelere, siyasal ahlaka ve siyasal etik ilkelerine uygun davranacaklarını düşünüyoruz. Sadece CHP’li milletvekillerinin değil, diğer partilerin milletvekillerinin de bu konuda vicdanlarına göre karar vermelerini umut ediyoruz. Siyasal bir tesir altında kalmadan, herhangi bir talimatla yönlendirilmeden, yapmaları gereken Türkiye’de siyasetin itibarının artırılmasıdır.
'Türkiye bir ahlak sınavı ile karşı kaşıya'
Komisyondan, siyaset kurumuna, Türkiye’nin itibarına gölge düşürmeyecek bir karar bekliyoruz. Bakanlar Yüce Divan’a gitmeyi kendileri istemeli, mahkemede yargılanmalı ve aklanacaklarsa orada aklanmalılar.
'Parti binalarının aranması demokrasiye tehdit'
CHP ve MHP teşkilatlarına yönelik arama kararlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de artık demokrasi kalmadı, ana muhalefet ve diğer muhalefet partilerin kendi il, ilçe binalarına polis saldırıları her gün gerçekleştiriliyor. Yolsuzluğu dile getirdikleri için bu aramalar yapılıyor. Bir ana muhalefet partisinin görevi zaten yolsuzlukların üzerine gitmek, kamu adına denetimdir. İktidarın parçası olan kurumların, bakanların, herkesin yaptığını kamu adına denetlemek amacıyla yaptıklarımızı polis, herhangi bir gerekçe göstermeden toplatıyor. Siyasallaşan yargı çerçevesinde mahkemeler de siyaset kurumuna uygun karar almaya çalışıyorlar. Bu tablo, demokrasiyi tehdit etmektedir. Muhalefet partilerinin yapacakları siyasal çalışma engellenmektedir. Örgüt binalarımıza astığımız pankartlardan dahi korkuyorlar.
'Söz konusu hukuk olduğunda gözlerimizi kaparız'
CHP, bugün Ergenekon sürecindeki tavrı ile çelişkili bir yerde mi duruyor?
Söz konusu hukuk ve adalet olduğu zaman gözlerimizi kaparız, karşımızdakinin kim olduğuna bakmadan adaleti savunma gayreti içinde oluruz. CHP, Ergenekon sanıklarının haksız suçlamalar ve yargılamalarla hürriyetlerinden mahrum bırakılmasına, itibarlarının zedelenmesine başından beri karşı çıktı, adaleti aradı. Ergenekon sanıklarının bir kumpasa tabi tutulduğu yönünde artık herkesin ortak kanaati var. Biz, bugün de adalet arayışlarının, toplumun çeşitli kesimlerine yönelmiş operasyonlarda da geçerli olmasını istiyoruz. İntikam duygusu ile değil, sadece hukuk çerçevesinde hareket edilmeli.
'AKP silahlı kuvvetleri oluşturuyor'
İç güvenlikle ilgili yasa tasarısı genel kurula gelecek.
Bir sivil darbe girişiminde son aşama. Türkiye’de insanların hakları, hürriyetler teminat altında olmaktan çıkmakta, tümüyle askıya alınmaktadır. Türkiye’de hiç kimsenin kendisini güven ortamında hissetmesi mümkün değil.
'Herkese baskı'
Herkes iktidarın tehdidi ve baskısı altında. Yargı paketi ile şekillendirilen bir yargı kurumu, şimdi iç güvenlik paketi ile şekillendirilmeye çalışan emniyet kurumu… İçişleri Bakanlığı yetkisine jandarmanın da alınması suretiyle, AKP’nin kendisine bir silahlı kuvvetler oluşturma girişimi ile karşı karşıyayız. Bir yandan AKP yargısı, bir yandan AKP emniyeti, bir yandan da AKP Silahlı Kuvvetleri oluşturulmaya çalışılıyor.
'Faşist diktatörlük'
Çok muğlak ifadelerle polise geniş yetkiler verilmekte. Artık herhangi bir yargı kararı olmaksızın valiler polise her türlü antidemokratik uygulamayı yaptıracak bir güce erişiyor. Ucu açık, soyut ifadelerle polise son derece tehlikeli yetkiler verilmektedir. Bir polis devleti olma yolunda son aşamaya gelinmiştir. Varacağımız yer faşist bir diktatörlüktür. Bu haliyle Meclis’ten geçerse, Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğiz.
'Süreci HDP üst yöneticileri dahi bilmiyor'
Çözüm süreci ile ilgili özellikle HDP’liler, CHP’nin de sürece katılması yönünde istekleri dile getiriyor.
Süreç başladığı zaman, Genel Başkanımız bu sorunun çözülmesi için açık kredi verdiğini söyledi ama eski Başbakan ertesi gün, elinin tersiyle bu teklifi reddetti. CHP, Kürt sorununun çözülmesi için samimi uğraş vermektedir. Bu konunun, Meclis’in denetiminde, şeffaf, bütün partilerin katılımı ile yürütülmesini öneriyoruz. İktidar partisinin yürüttüğü süreç bundan çok farklı.
Bu süreci bırakın CHP yöneticilerinin bilmesi, muhatap olan HDP’nin dâhi üst düzey yöneticileri bilmiyor. MİT Müsteşarı ve AKP’deki üst düzey 3-5 kişi dışında kimse bilmiyor. HDP AKP’ye, AKP HDP’ye güvenmiyor, CHP’ye de kimse bilgi vermiyor. Sorunun çözülmesi için her türlü gayretin içinde oluruz yeter ki Türkiye ile ilgili tüm hassasiyetler korunsun.