Gündem

CHP'li Cihaner: Meclis'i aktif boykot gibi tutumlar tartışılmalı

"KHK'lar, AKP ve Erdoğan'ın kendine yeni kalkanlar yaratma girişimi"

26 Aralık 2017 15:07

CHP PM üyesi ve İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner, 24 Aralık'ta çıkarılan 695 ve 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'leri (KHK), "AKP ve Erdoğan’ın kendine yeni kalkanlar yaratma girişimi. Yeni getirilen dokunulmazlıklar 12 Eylül cuntacılarının kendilerine getirdiklerinden daha güçlü" diye yorumladı. Cihjaner, KHK'ların Meclis çalışmalarını nasıl etkileyeceğine yönelik sorulan bir soruyu şöyle yanıtladı:

"Meclis’in artık bir demokrasi kozmetiği olarak kaldığı ve yanlış bir meşruiyet ürettiğini görmek gerekir. Öteden beri savunduğum aktif boykot gibi tutumlar tartışılmalı. Bunca parlamenterin tutuklandığı, belediye seçimlerinin gaspedildiği bir 'olağanüstülükte' olağan siyaset yöntemlerinin yetersiz kaldığı açıktır."

Birgün'den Yaşar Aydın'ın sorularını yanıtlayan CHP PM üyesi ve İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner'in açıklamaları şöyle:

»En son çıkarılan iki KHK ile Türkiye’de yeni bir dönemin başladığını söylemekmümkün mü?

Son iki KHK’yı yeni dönem olarak adlandırmaya gerek yok bence. Çünkü OHAL ilanı ile başlayan hatta belli alanlarda OHAL öncesinden başlayan süreklileştirilmiş ve kalıcılaştırılmaya çalışan “otoriter/faşizan” rejim inşasına ilişkin bir süreç yaşıyoruz. Muhtemelen benzerlerini de göreceğiz. O nedenle artık süreç analizi ve nihai amaca dair bir kestirim ve buna karşı bir tutarlı bir politik tutum tartışması yapılmalı. OHAL’in sona erdirilip erdirilmemesine bakılmaksızın bu sürecin bir parçası olarak okumak daha uygun olacaktır.

»Özellikle gizli afdiye nitelendiren madde ciddi tepkilere neden oldu. İç savaş tehlikesine de dikkat çekildi. Bu değişikliği nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şöyle ki 696 sayılı KHK’nın en tepki çeken maddesi olan “cezasızlık / sorumsuzluk / dokunulmazlık” maddesinin bir benzeri darbe girişiminden kısa süre önce OHAL yokken asker için getirilmişti. Daha sonra 668 sayılı KHK ile “15 Temmuz darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında… görev alanlara” sorumsuzluk/cezasızlık getirilmişti. Şimdi de 696 sayılı KHK ile aynı kapsamda olan kişilerin “resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmelerine bakılmaksızın” denilerek siviller için getirildi. Bu üç düzenlemenin de çağdaş hukuk devletlerinde yeri olamaz. Aksini düşünen AKP’liler Anayasanın geçici 15. Maddesinin kaldırılmasındaki argümanlarını hatırlasınlar. Yeni getirilen dokunulmazlıklar 12 Eylül’ün cuntacılarının kendilerine getirdiklerinden daha güçlü.

"Koruma kalkanları artırılıyor"

»Yasalarda bu maddeler varken neden böyle bir değişikliğe gerek duydu?

Esasen darbe girişimine direnen yurttaşları koruyan, ceza sorumluluğunu kaldıran ya da azaltan hükümler TCK’da vardır; meşru müdafaa, haksız tahrik, amirin emri, hata, zorunluluk hali, vs. Özellikle anlaşılmaz bir şekilde KHK kapsamında karar veren ve görev yerine getirenlere sorumsuzluk getirilmesi söz konusu. Bu hükümlere Cumhurbaşkanı, yardımcıları ve bakanları için referandum ile getirilen ömür boyu dokunulmazlıkları da ekleyelim. Görüldüğü üzere git gide artan hukuktan kaçış ve yargılanma korkusu söz konusu. Benim buradaki kanaatim; amacın tetikçi bürokratların ve AKP elitlerinin OHAL hukukuna bile aykırı kararlar alırken rahat davranmalarını sağlamaya yönelik olduğu.

Bu süreçten anladığım AKP elitlerinin iktidarlarının sonrasına dair koruma kalkanlarını tahkim etmeye çalıştıkları.
Aksine gerçekten görünür neden geçerli olsaydı öncelikle bu düzenlemelerin hangi ihtiyacı karşılamak üzere çıkarıldığının, kaç yurttaşı etkileyeceğinin anlatılması gerekirdi. Biz röportajı yaparken bazı bakanlar bu düzenlemenin sadece 15-16 Temmuz günü yaşananlara uygulanacağını söylediler. Samimi iseler öncelikle uygulamadaki ihtiyacı açıkça anlatırlar sonrasında madde metnindeki “devamı, bastırılması hatta terör eylemi” gibi muğlaklıkları giderirler ve tarih aralığını açıkça yazarlar.

Bakın TBMM, henüz düzenli ordu ve güvenlik teşkilatının sağlıklı olarak kurulmadığı, “isyan dönemlerinde” bile benzer bir kanunu Meclis’te görüşmüş, içişleri bakanını eleştirmiş, tarih aralığı koymuş (20 haziran- 1 Kanunuevvel), isyanın bitiş ve yasanın geçerli olduğu tarih aralığını, adi cinayet ve suçlardan nasıl ayırt edileceğini tartışmış. Aradan yaklaşık 90 yıl geçmiş, devasa bir ordu, güvenlik teşkilatı kurulmuş, hukuk devleti ve insan hakları anlayışında ilerleme olmuş ama daha anti demokratik ve geri düzenlemeler yapılıyor.

Ayrıca AKP’ye destek olan bazı silahlı kişi ve gruplar bu değişikliği bir kere, olası bir iç çatışma/savaşta devletten hatta AKP’den yana davrananlar için “atış serbest, öldürebilirsin emri” olarak kabul ettiler. Artık bu düzeltme de bu tehdidi ortadan kaldırmaz. Muhalefet ve sıradan yurttaşlar da, toplumun yarısına karşı bir iç savaş/çatışma çağrısı olarak algıladı. O nedenle tarih aralığı ve muğlaklıkların giderilmesi yetmez, bu madde geri çekilmelidir. Unutmayın yasayı en iyi ve doğru yorumlaması beklenen bir Cumhuriyet savcısı bile bu hükme dayanarak 16 Temmuz’dan çok sonra meydana gelen bir işkence iddiası ile ilgili olarak takipsizlik kararı vermişti.

"Saray’a bağlı yargı"

»Son KHK ile yargıda da önemli değişiklikler yapıldı. Halı hazırda tartışmalı olan bu alanı nasıl etkiler?

KHK daki bir diğer önemli düzenleme Yargıtay ve Danıştay üyeliklerinin artırılması ve Genel Kurulların sabit üyelerle toplanmasıdır ki, başlangıçta belirttiğim analiz burada da geçerli. Önemli iki yansıması olduğu kanaatindeyim; birisi bu hamle ile artık darbe girişimi sonrası bir yere kadar anlaşılabilir görünen ‘yargıda birlik’ fikri artık iflas etmiştir. Gelecek üyelerle yargıda birliğin sosyal demokrat ve milliyetçi unsurlarına artık ihtiyaç kalmadığını ilan ediyor bu düzenleme. İkincisi ise kalıcı görev yapacak genel kurullarla Yargıtay içerisinde bir fiili üst mahkeme yaratılıyor. Ama en önemlisi her iktidar değişikliğinde gelen iktidara ve Cumhurbaşkanına çok kötü bir pratik hediye ediyor: Önce seyrelt sonra ele geçir. Bu değişikliği de HSK üyelerinin doğrudan Saray tarafından belirlenmesi ile birlikte okumak gerekir.

»Meclis çalışmalarını nasıl etkileyecek?

Tüm bunlardan Meclis’in artık bir demokrasi kozmetiği olarak kaldığı ve yanlış bir meşruiyet ürettiğini görmek gerekir. Öteden beri savunduğum aktif boykot gibi tutumlar tartışılmalı. Bunca parlamenterin tutuklandığı, belediye seçimlerinin gaspedildiği bir “olağanüstülükte” olağan siyaset yöntemlerinin yetersiz kaldığı açıktır.