CHP Milletvekili Zeynep Altıok, yaptığı yazılı açıklamada eşit ve adil koşullarda bir seçim gerçekleşmesi için HDP'nin cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'ın serbest bırakılması gerektiğini ifade etti.
Altıok açıklamasında “Yenildiler, çünkü muhalefet tüm renkleri, tüm farklılıklarına rağmen TAMAM diyerek birleşebiliyor. Ancak toplumu ayrıştırarak, ötekileştirerek siyasi erk elde edebilenler, toplumu birleştiren bu demokratik tavır karşısında ne yapacağını bilemiyor. Ülkede yayın yapan tüm medya organlarının yüzde 95’i ellerinde olmasına rağmen korkuyorlar” dedi.
Açıklamasında cumhurbaşkanlığı adaylığı için 100 bin imzanın tamamlanmasına destek vermenin kimseyi kahramanlaştırmak, temize çekmek için ya da kimseyi şeytanlaştırmak için kullanılamayacağının altını çizen Zeynep Altıok, şunalrı kaydetti:
“Türkiye tüm dünyanın gözleri önünde çok önemli bir demokrasi mücadelesi veriyor. Cumhurbaşkanlığı adaylıkları için gerekli 100 bin imza koşulu iktidarın tüm engellemelerine ve siyasi oyunlarına rağmen, Türkiye'nin birleştirici gücü CHP'nin 'Önce Türkiye' şiarıyla attığı cesur ve kapsayıcı adımlar sayesinde kısa sürede tamamlanmış oldu. Şimdi bizi bekleyen bu demokrasi kazanımını 25 Haziran sabahı kalıcı kılacak olan adımları atmaktır” dedi.
Zeynep Altıok’un açıklamalarında öne çıkanlar şu şekilde;
"Topyekûn toplumsal bir mücadele gerek"
Siyasi partiler olarak kendi aramızdaki ideolojik farklılıklarla demokrasinin bilinen ve/veya geliştirilebilecek yöntemleri ile mücadele edebiliriz. Ancak tarih göstermiştir ki, kötülükle, tek adam rejimiyle, hukuksuzlukla ve adaletsizlikle mücadele; demokratik ilkeler çerçevesinde birleşmiş topyekûn toplumsal bir mücadele gerektirir. Bunun en güzel örneğini “mühürsüz referandum” seçiminin ardından Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu önderliğinde çıkılan adalet yürüyüşünde buluşan milyonların haklı itiraz ortaklığı ve adalet talebinde yaşadık. Önümüzde ülkemizin kaderini belirleyecek çok önemli bir seçim var. 7 Haziran seçimlerinden bu yana halkın memnuniyetsizlikleri ve itirazları oylara yansıyor. Muhalefete yönelik tüm baskılara, yok saymalara, kutuplaştırmalara rağmen, hatta savaşı ve şehitlerimizi politik malzeme yapacak kadar ahlaksızlaşan bir siyasi kurguya rağmen bu sanal "yerli ve milli” ittifak istediği oy oranını yakalayamıyor.
"Medya organlarının yüzde 95’i ellerinde olmasına rağmen korkuyor"
24 Haziran baskın seçimi öncesi AKP’ye beklenen oy bir türlü gelmiyor. Yenildiler, çünkü 7 Haziran sonrası “İstikrar için koalisyon kötüdür, tek başına güçlü bir iktidar gereklidir” diyenler can havliyle birbirlerine tutunarak “korku ittifakı” kurmak zorunda kaldı. Yenildiler, çünkü artık halka anlatacakları hiçbir politikaları yok. Yenildiler, çünkü istikrar ve özgürlük değil daha çok savaş, daha çok baskı, daha çok OHAL vaat ediyorlar. Yenildiler, çünkü ittifak ortağı Bahçeli’nin çağrısıyla OHAL rejimini kalıcı kılmak isteyenler bu kez de ittifak yasalarıyla fiili olan hileyi, hırsızlığı resmi hale getirmek için dayatıyorlar. Yenildiler, çünkü demokrasinin en temel koşulu olan “adil ve eşit seçim” ilkesinden korkup, imzacıları terörist ilan etmeye başladılar. Yenildiler, çünkü muhalefet tüm renkleri, tüm farklılıklarına rağmen TAMAM diyerek birleşebiliyor. Ancak toplumu ayrıştırarak, ötekileştirerek siyasi erk elde edebilenler, toplumu birleştiren bu demokratik tavır karşısında ne yapacağını bilemiyor. Ülkede yayın yapan tüm medya organlarının yüzde 95’i ellerinde olmasına rağmen korkuyorlar.
"24 Haziran seçimleri baskı ve dikta mı, demokrasi ve özgürlük mü tercih olacak"
Tüm bu oransız baskı ve hile iktidarı karşısında demokrasiden, özgürlüklerden, adaletten, eşitlikten, insan haklarından ve barıştan yana olanlar birleşmek ve bu doğrultuda da kararlı bir şekilde seçime girmek mecburiyetinde. Farklı toplum kesimlerini ortaklaştıran temel değerler Cumhuriyet, laiklik, adalet, eşitlik ve barıştır. 24 Haziran seçimlerinde; bir yanda baskı ve dikta öbür yanda demokrasi, özgürlük ve eşitlik tercihi olacak.
"CHP'nin desteği partilere değil dmeokrasiyedir"
Bu koşulda tüm tekliflerimize rağmen korunan %10 baraj ve iktidarın kurduğu ittifak ile eşitsizleştirilen koşullar karşısında demokrasi ve eşit temsil hakkını korumak amacı ile bir ilkeler ittifakı zorunludur. Bu bağlamda CHP'nin desteği bir partiye ya da gruba değil, demokrasiyedir. İttifak içerisinde olan partiler program ve ideoloji ortaklığı değil adalet ve ilkeler ittifakı yapmaktadır. Bu topraklara demokrasiyi, adaleti, hukukun üstünlüğünü, laikliği ve en önemlisi barışı geri getirip; sonrasında geçmişin acılarıyla hesaplaşmayı, adalet arayışımızı elbette devam ettireceğiz. Bu bizim tarihsel görevimiz. Ancak şu an önceliğimiz demokrasi mücadelesine güç vermek, omuz vermek ve geleceğin aydınlık Türkiye’sinin önünü açmak olacaktır.
"24 Haziran'da biz kazanacağız, Türkiye kazanak"
Şairin dediği gibi; “Özgürlük inecekse yıldız yağmurlarıyla, yükselecekse ay karanlığı yırtarak, Haziranda yaşamak ne güzel…”
Hepimize tarihi bir sorumluluk düşen günlerdeyiz demokrasi koşullarını sağlayacak adımları atmak kimseye kefil olmak anlamına gelmez. 100.000 imzanın tamamlanmasına destek vermek kimseyi kahramanlaştırmak, temize çekmek için ya da kimseyi şeytanlaştırmak için kullanılamaz. Verilen destek tam da bugün iktidar tarafından yaygınlaştırılan ayrışma ve kutuplaşma ikliminde "taraf" tarif edilerek, iktidar lehine bir karalama algısı yürütmek için dayatılan ittifak ortaklıkları üzerinden kurgulanan yaftalamalara korkusuzca karşı durma günüdür. Şimdi yeni bir adıma daha ihtiyaç var. Demokrasinin gereği olarak “ama”sız, “fakat”sız, “lakin”siz tüm Cumhurbaşkanı adaylarının seçime girebilmesinin koşullarının sağlamak adına imzalarının tamamlanmasının ardından aynı şekilde eşit ve adil koşullarda bir seçim gerçekleşmesi için Selahattin Demirtaş'ın da serbest bırakılması gereklidir.
24 Haziran’da biz kazanacağız, Halk kazanacak, Türkiye kazanacak!