CHP’nin Doğa ve İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Zeynep Altıok, Erzincan Orduevi'nde yavru kediye yapılan işkence görüntüleri üzerine yazılı bir basın açıklaması yaptı. Mevcut yasaya göre bir hayvanı öldürmenin cezasının kapalı alanda sigara içmeyle, gürültü yapmayla eşdeğer olduğunu belirten Altıok, açıklamasında bütün toplumsal kesimlerin bu vahşet karşısında tepki gösterdiğini kaydetti.
Hayvanlara karşı işlenen her türlü suçun Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamına alınmasını gerektiğini savunan Altıok, "Hayvanlara işkence edenlerin cezasız kalmaması gerekiyor. Bu siyaset üzeri bir konu. Bütün toplum Erzincan’da ortaya çıkan görüntüler sonrasında tek ses oldu. Bu tek sesi Meclis çatısı altında da oluşturabilir ve Hayvanlara karşı işlenen her türlü suçu derhal Genel Kurul gündemine getirerek ceza kanunu kapsamına alabiliriz" ifadesini kullandı.
Açıklamasında, haklara olan saygının bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Altıok şunları kaydetti:
“Burada yavru kediye işkence eden kişi bir asker. Valiliğin açıklamasına göre olay anında alkollü. Uyuşturucu kullandığına dair iddialar var. Bu tablo hepimizin çok vahim bir sonuçla karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor. Elinde silah olan bir kolluk kuvveti mensubu alkollü ve bir canlıya işkence yapıyor. Bu beraberinde birçok soruyu da arkasından getirmektedir. İnsan haklarının olmadığı ve korunmadığı bir ortamda hayvanların haklarının korunması mümkün olmaz."
Zeynep Altıok, "kolluk kuvvetlerinin, polisin ve askerin insan hakları eğitimi alıp almadığı" sorusunun yer aldığı birçok önergesinin yanıtsız kaldığını belirterek şu sözleri sarf etti:
“Emniyet Mensupları; İnsan Hakları, polis etiği, Anayasa ve Hukuk konularında oryantasyona tabi tutulmakta mıdır? Elinde silah olan kişiler ne tür testlere tabi tutuluyorlar? Canlılara saygı göstermeleri konusunda ne tür denetimler yapılıyor? Bu ve benzeri onlarca sorumuz yanıtsız kaldı. İktidarın nefret dili ve kutuplaştırıcı davranışları idari yapının da hem insanları hem de canlıları ötekileştirmesine neden oluyor. Bu tablo İnsan ve Hayvan haklarını bir bütün olarak değerlendirmemiz gerektiğini ve özellikle hem insanlara hem de hayvanlara yapılan işkence ve kötü muamelenin önlenmesi için adımlar atılması gerektiğini ortaya koymaktadır.”
5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nda değişiklik yapılmasına dair verdiği kanun teklifinin iki yıla yakındır komisyonda beklediğini söyleyen Altıok, "mevcut yasaya göre bir hayvanı öldürmenin, cezasının kapalı alanda sigara içmeyle, gürültü yapmayla eşdeğer olduğunu" belirtti.
"Hayvanları Koruma Kanunu" isminin "Hayvan Hakları Kanunu" olarak değişmesi gerektiğini söyleyen Altıok’un açıklamalarının devamı şu şekilde:
“Sahipli hayvanlar hala ‘mal’ kapsamında, sahipsizler ise ‘mal’ dahi değil. O yüzden hayvanlara yönelik her türlü şiddet cezasız kalıyor. Oysa hayvana şiddet olan yerde insana şiddet vardır. Suçla mücadelenin ilk basamağı hayvanlara yönelik ihmal istismar ve her türlü şiddetin durdurulmasını sağlamaktır. Hayvan hakları olmadan insan haklarının korunmasından söz edemeyiz. TBMM'den geçip yasalaşmadığı için, sahipsiz hayvanları öldürmek hala Kabahatler Kanunu çerçevesinde, 'kabahat' olarak değerlendiriliyor. Yani mevcut yasaya göre bir hayvanı öldürmenin, tecavüz etmenin cezası, kapalı alanda sigara içmeyle, gürültü yapmayla eşdeğer. Verdiğimiz kanun teklifinde ‘Hayvanları Koruma Kanunu’ isminin ‘Hayvan Hakları Kanunu’ olarak değiştirilmesini talep ettik. Çünkü tüm canlıların hukuken hakları olduğunu savunuyor ve her canlının yaşam hakkına saygı gösterilmesini istiyoruz. Bu anlamda hayvanlara karşı işlenen her türlü suçun da Türk Ceza Kanunu kapsamına alınmasını öneriyoruz.”