Yeniçağ yazarı Arslan Bulut CHP kurultayında meydana gelen zehirlenme olayını değerlendirdi. Bulut, "CHP'deki asıl zehirlenme, ideolojiktir" diyerek, "Dağıtılan kumanyadan milletvekilleri ve delegeler yememiş olacak ki onlardan herhangi birinin zehirlendiğine dair bilgi yok! Herhalde dışarıda yediler. Zaten CHP'nin sorunu bu! Kendi yedikleri ayrı, çalışana reva gördükleri ayrı" ifadesini kullandı.
Bulut'un "CHP'deki asıl zehirlenme!" başlığıyla (6 Şubat 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Ajanslar, gazeteler, haberi, "CHP Kurultayı'nda kumanya zehirlenmesi" diye verdi.
CHP'nin 36. Olağan Kurultayı'nda iki bin kişiye dağıtılan kumanyadan zehirlenen çok sayıda kişi, salondan sedyeyle çıkarılarak ambulanslarla, hastanelerin acil servislerine kaldırıldı. Tedavi altına alınan vatandaşların hayati tehlikesi bulunmuyor.
Anlaşılıyor ki, kurultayı düzenleyenler, bir kumanya işini bile ellerine yüzlerine bulaştırdılar! Fakat, dağıtılan kumanyadan milletvekilleri ve delegeler yememiş olacak ki onlardan herhangi birinin zehirlendiğine dair bilgi yok! Herhalde dışarıda yediler. Zaten CHP'nin sorunu bu! Kendi yedikleri ayrı, çalışana reva gördükleri ayrı! Oysa sol kültür iddiasındaki bir partide böyle bir ayırım olmamalıydı.
***
CHP'deki asıl zehirlenme, ideolojiktir. Atatürk'ün kurduğu parti ile bugünkü CHP farklı partilerdir. Zaten, kurultayın sonuç bildirgesi de bunun en açık delilidir.
Farklılık elbette olabilir ama bir parti yönünü kaybederse, artık kendi üyelerine bile ümit veremez. Böyle olunca da iktidar alternatifi olamaz. İstenen de bu olsa gerek!
Zaten delege yapılanmasının büyük ölçüde kontrol altına alındığı bilindiğinden partide Türkiye için umut olacak bir değişim beklenmiyordu.
Bildirge, her ne kadar "CHP, kökleri Kuvayı Milliye'ye dayanan ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün izinde tam bağımsız, laik, demokrat ve çağdaş Türkiye'nin kurucu Partisidir" diye başlıyorsa da bu çizgiyi temsil edenlerin parti yönetimindeki oranı, kimseye güven vermiyor!
***
Millî Merkez Genel Sekreteri Haluk Dural, konuyla ilgili incelemesinde, bildirgede emperyalizmden hiçbir bahis olmadığını, oysa 23 Nisan 1920'de açılmış olan Büyük Millet Meclisi"nin 18 Kasım 1920'de oybirliğiyle kabul ettiği beyannamenin "Emperyalist devletlerin, devlet ve milletimizin hayatına açıkça kastetmeleri neticesinde meşru müdafaa için toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi" diye başladığını hatırlatıyor.
Türkiye bugün de emperyalist ülkelerin hem askerî hem ekonomik hem de kültürel bir saldırısı altındadır. Türkiye, Afrin'de sadece bir veya birkaç terör örgütü ile değil, emperyalist güçlerin tamamıyla boğuşuyor. CHP'nin bu saldırıyla ilgili hiçbir sözü yok mudur? Yokmuş demek ki!
Bildirgede "Kürt sorunu eşit yurttaşlık temelinde, ulusal bütünlük ve toplumsal uzlaşı ile çözülecektir." deniliyor. Oysa bu kavramla birlikte PKK tarafından talep edilen, etnik kökenlerin Anayasa'da belirtilmesidir! Kavramın sahibi Abdullah Öcalan'dır. Anayasa'daki "kanun önünde eşitlik" kavramı kime yetmiyor?
Haluk Dural, özetle şöyle diyor:
*"Bildirgede kullanılan 'Kürt sorunu' ifadesi de Türk Milletini etnik temelde bölen bir tanımlamadır. Türkiye'de Kürt sorunu yoktur, başını ABD'nin çektiği Batı emperyalizminin desteğiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı silahlı isyana kalkışmış bir terör örgütü vardır.
*Eşit yurttaşlık talebinin altyapı çalışmaları, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 2011'deki 'Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı aynen kabul edeceğiz, bütün şerhleri kaldıracağız.' açıklamalarıyla başladı. Özerklik Sözleşmesi'nin uygulanacağı sözünü vermek, anayasanın değiştirilemez ilk üç maddesini ve bunun için de ilk üç maddeyi koruyan 4. maddeyi yürürlükten kaldırmak sözü demektir.
*Bildirgedeki tercihler, CHP yönetimini, 2019 seçimlerini AKP Genel Başkanına hediye etmeye, tek adam rejimine geçildikten sonra eyaletleşme, federalizm ve konfederal cumhuriyet için yapılacak anayasa değişikliklerine 'demokrasi ve özgürlükler' adına destek vermeye götürür ama CHP'yi kuran Kuvayı Milliye, tarihi sorumluluğunu tekrar yerine getirecektir."
***
"Eşit vatandaşlık", emperyalizmin anahtar kavramıdır. Bir ara AKP de kullanıyordu. Yakın tarihte diğer partilere de aynı dayatmalar yapıldı. Asıl hedefleri Türk kimliği yerine yeni bir kimlik getirip, konfederasyon kurmaktır!