CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve beraberindeki heyetin ABD ziyaretine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Öztrak, ABD Başkanı Donald Trump'ın Erdoğan'ın serzenişlerini dikkate almadığını söyledi. Öztrak, Erdoğan'ın Trump'ın mektubuna ilişkin "Takdim ettim" ifadesi kullanmasını eleştirdi.
Öztrak, "ABD Başkanı Donald Trump’ın ülkemize ve milletimize karşı hakaretleri ortada dururken Erdoğan’ın Beyaz Saray’a gitmesini doğru bulmadığımızı ifade etmiştik. Maalesef bu hakaret dolu kâğıt parçası orta yerde durmaktadır. Dün bu konuyla ilgili olarak ABD Başkanı’ndan bir özür veya pişmanlık ifadesi duymadık. Erdoğan ise bu müsveddeyi ve içinde yer alan terörist mektubunu kendi ifadesiyle biraz da sessiz biçimde ABD Başkanı’na takdim ettiğini söyledi." dedi.
Öztrak, "Eğer bu mektup iade edilmeyip takdim edilmişse milletimizin şan ve şerefi korunmamıştır. Trump ve Erdoğan’ın görüşmesinden iki ülkenin sorunlarının çözülmesi için somut bir sonuç çıkmamıştır. Trump ve Erdoğan’ın görüşmesi hiçbir konuda anlaşamayan ama birbirinden kopamayan iki ismin toplantısı görünümünde geçmiştir. İkili ilişkileri tıkayan ve hepimizin geleceğini etkileyen pek çok sorun hâlâ ortada durmaktadır" diye konuştu.
Öztrak, "ABD’nin Suriye’deki pozisyonu ve terör örgütünün Suriye’deki uzantısına bakış açısı değişmemiştir. FETÖ ile ilgili herhangi bir gelişme yoktur. F-35 ve S-400 meselesi ortadır. Kongrede bekleyen yasa hakkında herhangi bir gelişme kaydedilmemiştir. Halkbank davası halen beklemektedir. Suriye’deki tampon bölgenin sınırları ve Suriye sığınmacıların ne kadarının bu bölgelere yerleştirileceği, bunun finansmanın nasıl karşılanacağı hâlâ karara bağlanmamıştır. Ama ABD, ‘Suriye’deki petrol bölgeleri benim’ demektedir. ‘Petrolü aldım’ diyor. Bu durumda Suriye’nin toprak bütünlüğü ne oluyor? Yine ülkemizdeki 4 milyon sığınmacının ne olacağı konusunda ABD topu Avrupa Birliği’ne atıyor" ifadesini kullandı.
Öztrak konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Anlaşılan tüm masraflar ülkemizdeki tüyü bitmemiş yetimlerin sırtına bırakılacaktır. Türk-ABD ilişkileri 12 Kasım’da neredeyse 14 Kasım’da da aynı yerde durmaya devam etmektedir. Bu seyahat ABD ile ilişkilerimizin düzeltilmesine değil siyaseten sıkıntıda olan iki ismin ilişkilerin muhafazasına dönüktür. Trump, Erdoğan’ın 13 Kasım’daki ziyaretini kendisine yönelik azil sürecini itibarsızlaştırmak için kullanmış; Erdoğan ise aile fotoğrafı vererek ‘ilişkimiz devam ediyor’ mesajı vermiştir. Ziyaretten önce yaptığımız uyarılarıpn haklılığı ortaya çıkmıştır.
Erdoğan, Trump ile fotoğraf vererek Trump ile ilişkisini kurtarmıştır. Bu fotoğrafın Türkiye’deki vergi mükelleflerine maliyeti ise son derece pahalı olmuştur. Saray sosyetesi uçan saraylara binmiş, lüks araçlar ABD’ye taşınmış, sosyete mensupları lüks yerlerde ağırlanmış burası da 82 milyonun sırtına bırakılmıştır. Müttefiklik ilişkileri özel ilişkilerdir. İkili bölgesel ve küresel sorunlara ortak bir yaklaşım gerektirir. Ancak bir kez daha görülmüştür ki Trump, Erdoğan ile terör örgütünün Suriye’deki kolunun başını eşit seviyede tutmuştur. Trump, Erdoğan’ın serzenişlerini de dikkate almamış, Mazlum Kobani kod isimlii teröristin ABD’ye davet edilmesi konusunda geri adım atmamıştır. Salonda bu konuda soru soranları Türk devletinin görevlisi misin diye de azarlamıştır. Diğer taraftan basın toplantısının hemen ardından Beyaz Saray, ‘S-400 konusu çözülmeden diğer meselelerin çözümünde ilerleme sağlanmaz’ açıklaması yapmıştır. Bu açıklama Beyaz Saray’ın Erdoğan iktidarını pinpon topu gibi Kremlin Sarayı’na savurduğunu göstermektedir. Erdoğan’ın bir müddet sonra Soçi veya Moskova ziyareti yapacağı şimdiden belli olmuştur. Putin ikna edilmeden bu soruna çözüm bulmak zor görünmektedir. Milletimizin S-400’ler için ödediği 2,5 milyar doların akıbeti ne olacaktır? Nisan 2020’de aktive edilecekleri bizzat AK Parti Genel Başkanı Erdoğan tarafından açıklanan S-400’ler aktive edilecek midir? Erdoğan sözünü tutacak mıdır? Bunları önümüzdeki günlerde göreceğiz. Milletin vergileri bir defa daha dış politikada yapılan hataların telafisi için harcanmamalıdır. Ülke ekonomisinin durumu ortadadır.
Bu ziyaret başka bir takım skandalları da göz önüne sermektedir. Trump’ın Türkiye’de tutuklu bulunan ve serbest bırakılan Serkan Gölge için Erdoğan’a teşekkür etmesi Türkiye’de kuvvetler ayrılığı meselesinin ne kadar perişan bir durumda olduğunu açık seçik bir şekilde dünyaya göstermiştir. Erdoğan basın toplantısında, ABD’ye teröristleri iade ettiklerini aynı şekilde onlardan da teröristleri iade etmelerini beklediklerini söyledi. Şimdi buradan soruyorum. Türkiye hangi teröristleri ABD’ye iade etmiştir? Eğer terörist dedikleri Rahip Brunson ve Trump’ın konuşmasında iade edilmesi nedeniyle Erdoğan’a teşekkür ettiği NASA çalışanıysa bunlar ABD’de terörist gibi karşılanmamıştır. Aksine Rahip Brunson bugün Türkiye Devleti’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın misafir edildiği Oval Ofis’te ağırlanmış, yetmemiş seçim öncesi Trump kendisini rahibe takdis etmiştir.
Türkiye’de yargı bağımsızlığının perişan hali burada bir kez daha gözler önüne serilmektedir. Trump neden ABD yargısında bekleyen Halkbank davası için kameralar önünde tek kelime dahi etmemiştir. Trump bir kelime etseydi yargının bağımsız olduğu kendisine hatırlatılırdı.
Bu arada ABD Başkanı Trump ile Erdoğan bir saat 15 dakika baş başa görüşmüştür. Bu görüşmeye Dışişleri Bakanlığı’ndan resmî bir yetkili katılmış mıdır? Bu görüşmede resmî zabıt tutulmuş mudur? Bu görüşmenin ayrıntılar Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın arşivlerine girmiş midir? Yoksa resmî gizli arşivlerden gizlenmiş midir?
Dış ilişkileri kişisel olarak yürütemezsiniz. Dış ilişkiler kurumsal bazda yürütülmelidir. Daha sonra gelecek iktidarlar nerede ne olduğunu, ne vaat verildiğini açıkça görmelidir.
‘Zabıt tutuldu mu?’ sorusunun yanıtını Beyaz Saray’da kendisine bir sandalye dahi verilmeyen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yanıtlamalıdır. Senatörler oturuyor, bizim Dışişleri Bakanı ayakta. Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanı’nın karşısına ABD’li senatörlerin çıkarılması burada basına açık hesap sorma görüntüsü de dikkatimizi çekmiş ve bizi üzmüştür.
Olan bitenler Türkiye ve dünyaya S-400’lerin çözülmesinin Beyaz Saray’da değil ABD Kongresi’nde olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla S-400 meselesinin ulusal bir mesele olduğunu göstermiştir.
Bu ziyaret havuz medyası ve iliştirilmiş gazetecilik ABD’de de ifşa olmuştur. Trump, Türk heyetine dönerek, ‘Dostane muhabirler soru sorsun’ demiştir. Basın toplantısını izleyen bir senatör de ‘Dost olmayan basın mı kaldı?’ demiştir. Bu tabii ülkemizdeki basının içler acısı halini ortaya koymaktadır. Bu ziyaretle hiçbir şey çözülmemiş ve ortada bulunmaktadır. Saray sosyetesi çok mutludur. Bu mutluluğun sebebi nedir? Saray’ın gündemi milletimizin gündeminden farklıdır. Trump’tan ne alınmıştır da bu kadar sevinilmiştir? Biz bunun heyet ülkeye döner dönmez açıklanmasını istiyoruz.
Ben bürokrasiden geliyorum. Bürokratik teamülleri bilirim. Bürokraside ‘takdim’ bir dosyanın, araştırmanın veya mektubun bir üst makama sunulması anlamına gelir. ‘Takdim’ kelimesinin kullanılması, aslında AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın Trump’ı kendinden daha yukarıda bir yerde gördüğü izlenimi vermiştir. Düğme baştan yanlış iliklenmiştir. Yapılması gereken iadeli taahhütlü başka bir zarfla ABD’ye gönderilmesiydi. Mektupları yanınızda tutarsanız ortaya böyle milletimizin içini acıtan manzaralar ortaya çıkar. Erdoğan iki gün önce ‘Tel Abyad ve Resulayn’da beklediğimiz olmadı’ gibi açıklamalar yaptı. Trump, ‘Kürtler memnun’ açıklaması yapmasına rağmen çıt çıkmadı.
ABD Başkanı ‘Yakında Serkan Gölge gelecek’ dediyse gider, peşin peşin teşekkür etti. Türkiye’de bağımsız yargı yok, Erdoğan talimatı veriyor, yargı da gerekeni yapıyor.
Heyetler arası toplantıya koalisyon ortaklarından MHP de gitti. Başka partileri çağırma ihtiyacı duymamışlar. Ama benim görebildiğim kadarıyla MHP Genel Başkan Yardımcısı’nın masada Trump’ın karşısında oturuyor olması Türkiye’de herkesin ilgisini çekti. Müzakereleri izlemek üzere oraya özel mi gönderildi. İzlemek ve ittifak ortağına bilgi vermek için"