T24 - CHP Parti Meclisi'ndeki birkaç aylık üyeliği son kurultayda son bulan gazeteci Mehmet Faraç'ın, yıllardır çatısı altında bulunduğu Cumhuriyet gazetesiyle de ayırılmanın eşiğinde olduğu belirtildi. Faraç'ın 18 Aralık Cumartesi günü yapılan CHP kurultayında kendisinin dışında kaldığı Parti Meclisi'ne giren isimleri “Nakşibendi torunları, PKK yandaşları” türünde ifadelerle suçladığı yazısı Cumhuriyet'in bugünkü (24 Aralık 2010) sayısında yayımlanmadı. Yayımlanmayan yazısı internet medyasına yansıyan Faraç'ın gazeteyle ilişkisinin kesilmesinin gündeme geldiği öğrenildi. Faraç'ın eleştirdiği CHP'nin yeni PM'sine giren isimler arasında, gazetenin Yayın Kurulu üyesi Hikmet Çetinkaya'nın Koç Üniversitesi öğretim üyelerinden anayasa hukuku doçenti Bertil Emrah Oder de bulunuyor.
Cumhuriyet gazetesinden cuma akşamı T24'e değerlendirme yapan bir yönetici, “Şu anda ilişkisi kesilmedi, ama yarın ne zolur bilemem” demekle yetindi.
Faraç ise, yazısının yayımlanmamasının ardından canlı yayında konuk olduğu Ulusal Kanal'da şunları söyledi:
"Dün Kadıköy'de CHP'li örgütün düzenlediği yandaş medya konulu toplantıya giderken öğrendim. Bu yazı bugün 650 sitede yayınlandı. Cumhuriyet gazetesinin trajının ulaşacağı 10 katı insan bu yazıyı okudu. Cumhuriyet'in duruşuna uygun bir yazıydı bu. Bu yazı yandaş medyaya gönderseydim yayınlanmazdı. Bu yazının girmemesi konusunda şaşkınlık içerisindeyim. Dün gazete yetkilileri beni aradıklarında yazının bazı bölümünün atıldığını söylediler. Hangi gerekçeyle atıldığı konusunda herhangi bir açıklama yapılmadı. Ama sol kesimler bunu iyi biliyorlar. Bu yazıda ne hakaret var, ne şikayet edilebilecek bir şey var... Ben bundan daha çok sert yazılar yazdım. 1984 yılında Urfa gibi bir kentte 10 yıl ben bu gazeteyi temsil ettim. 1995 yılında buraya geldim. Yurt haberler müdürü oldum, sonra terör hakkında yazılar yazmaya başladım. Bu gazeteyi hergün alan Atatürkçü yurttaş Mehmet Faraç'ın ideolojiye saygısını bilir. Bunu bir teknik hata olarak düşünmek istiyorum. Beni gazeteden iki yazar aradı ve bana destek verdiler. Gazete yönetiminden bana gelen herhangi bir şey yok. PKK tehditi altındayken bugün sansür tehditi altında olmak beni yaraladı. Kendi gazetemde bunu yaşamak beni çok üzdü. Gazetelerin verdiği özel arabalarla gezen bir gazeteci değilim. Salı ve cuma günleri yazılar yazdım. Gazetenin okuru beni çok sevdi, gazete yönetimi bunu unutmamalı. Bence gazete yönetimi bir açıklama yapmalı. Cumhuriyet, yavrusunu yiyen kedi durumuna düşmemeli.
Gazeteye yazı girilmeyince birçok okur yanlış anlamış. Gazeteden ayrılmadım. O gazeteyi bugüne getiren Nadir Nadi ve İlhan Selçuk anısı yüzünden kötü bir tepki vermedim. Birilerinin Cumhuriyet'e egemen olma hırsı, gazete yönetimini kışkırtıyor olabilir.
Hikmet Çetinkaya hakkındaki iddialar, Samanyolu TV'de ve Aksiyon dergisinde geçti. Benim iddiam değil, ancak buralarda bu yazıldı.
Yalçın Bayer de Melih Aşık da, Türk basınında kalemini satanlara direnen çok önemli yazarlardır. Benim PM'ye seçilmemin ardından Mehmt Faraç'ın ideolojisiyle olmaz demişler. Tüm internet sitelerinde Ahmet Türk'ten Kılıçdaroğlu'na mektup şeklinde yer aldı. Çok vahim bir durum var. PM toplantıyısyla Kurultay arasında 45 gün süre var. Ayrışma yaşandı. Ben 45 gün önceden Sayın Önder Sav'ın yanında durdum. O gün eksen kaymasıyla ilgili sıkıntıları gördüm. 45 gün önce ben farklı bir noktada durmuştum. Bunu herkes biliyor. PM'ye girmedim diye kızgın değilim! Mehmet Faraç ve arkadaşlarının ne kadar doğru bir yerde olduğu şimdi görünüyor. Ben Atatürk'ün partisinde olmaya deva edeceğim. Atatürk'ün 6 okunun kavgasını veren CHP'lilerin arkasında durmaya deva edeceğim. Fethullah Gülen'e saygılarını sunanların insanların yanında olmayacağım. Ne zamandır bu ülkede, cemaate karşı durmak suç oldu. Benim kavgam CHP ile değil, CHP içerisinde Atatürk'ün ilkelerine saygı duymayanlarla. Ben, büyük CHP'de duracağım, yeni CHP'de değil. 6 oku sonuna kadar savunacak bir CHP içerisindeyim. Bu ülkede Atatürkçülüğün peşinden giden insanlar 3 Kasım'da yanlış yerde durdugumu söylüyorlarsa buyursunlar. 'Doğru dur doğru duvar yıkılmaz' derdi dedem. Kılıçdaroğlu, buradaki yanlış unsurları partiden uzaklaştırsın, parti aslına dönsün. CHP aslına dönsün, zigzag yapmasın.
Demokratik özerklik, insanlar ana dillerinde eğitim görsünleri, konuşsunlar karşı değilim. Ancak Türkiye içerisinde dil tartışmalarının Türk'ü, Kürt'ü düşman etmemesi için mücadele veriyorum. Ülkeyi bölecek şeklinde bir yaklaşım içerisine girerseniz en başta Kürt yurttaşlarını rahatsız edersiniz. Bu durumu kültürel boyutuyla sürmesinin yarar sağlayacağını düşünüyorum. Kelepçe vurulması gibi bir anlayışı yanlış buluyorum. Bu ülkenin Kürt'ü, Türk'ü, hepsinin bu ülkenin haritasını oluşturan kilimin kök boyası olduğunu düşünüyorum."
Cumhuriyet yazarı Faraç’ın bugün (24 Aralık 2010) yayımlanmayan yazısında Kubilay olayını hatırlatarak CHP yönetimini ağır bir dille eleştirdiği ifadeler şöyle:
“PKK yandaşları ile tarikat şeyhine saygılarını sunan Nakşibendi torunları, Cumhuriyet’in en önemli kalesine sızarken aynı yerde Atatürkçü, ulusalcı, Kemalist evlatların başlarının kesilmeye devam ettiğini anımsatmak istedim!.. En acısı da bu üçüncüsü olsa gerek!.. Atatürk’ün en büyük eseri “özerlik” tuzağındayken, Büyük Önder’in partisi Güneydoğu’nun yeniden yapılandırılması uğruna dizayn edilirken; Truva atlarının yularından tutup Cumhuriyet’in kalesine sokan işbirlikçi seyisler ülke tamamen kuşatıldığında; laiklikten, Atatürkçülükten ödün vermeyen namuslu kitlelere kesinlikle hesap verecektir!.. Ben şimdilik tüm bu gaflet ve hatta hıyanet yaşanırken, “kol kırılır yen içinde kalır” hastalığına kapılıp çevrelerine at gözlüğüyle bakanları, “uyanın artıkkkk!..” diye bir kez daha uyarmak istedim!..”