18 Temmuz 2024 10:21
Güncelleme: 19 Temmuz 2024 02:04
CHP’nin eğitim alanında yaşanan sorunlara dikkat çekmek üzere Ankara Çankaya AnıtPark’ta 24 saatlik Eğitim Maratonu’nu başlattı. Açılış konuşmasını CHP Genel Başkanı Özgür Özel yaptı. Özel, "Bu 24 saati Türkiye Cumhuriyeti tarihine yapılan yanlışları anlattığımız bir şerh olarak düşeceğiz!" ifadelerini kullandı.
Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Milli egemenlik parkına kurulacak bu kürsüyü Anıtpark’a kuruldu. Eğitim politikalarıyla ilgili söylenmesi gereken ne varsa söylenecek. Bu kadar barışçıl bu kadar çözüm öneren bilimsel bir etkinliğin dahi devletin polisine kanunsuz emirler verilerek engellemeye çalışan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Dertleri bahaneler efendim dün oraya hayvanseverler geldi burayı ele geçirecekler burayı bırakmayacaklar sizin için açarsak onlar da kalır. Kalsın zaten. Sen Meclis’e hayvanları katledecek öldürecek düzenlemeyi getir buna isyan edenler sesini duyurmaya çalışsınlar ‘efendim milli egemenlik parkını hayvanseverler ele geçirmesin’ Milli egemenlik demek milletin dediğinin olması demek.
"Tam bir gün sürecek burada saat 10’da başladı yarın saat 10 olana kadar bu kürsüye her dakika birileri çıkacak bu ülkenin eğitim sorunlarını konuşacak. Sendikalar gelecek, genel başkanları gelecek.
"Bu ülkede AK Parti’nin atanamayan öğretmenler diye suçu kendi sırtından atıp öğretmenin sırtına atan bir sorunu var. Bu mesele 2002 yılında iktidara geldiklerinde 68 bin öğretmen vardı atanmamış. Erdoğan rahmetli Ecevit’e yüklenirdi, ‘Madem atamayacaktın niye okuttun?’ Şimdi o haklı sorunun o gün verilemeyen 68 bin cevabı vardı bugün verilemeyen 1 milyon cevabı var. 1 Milyon evladımız okutuldu ama atanmadı. Ben bu maratonun sembolik ilk 100 metresini koşmak için buradayım.
"En çok bakan değiştirilen bakanlık kültür sanatla birlikte burası. Burası adalet ve kalkınma partisinin yaz-boz tahtası. Yapıyorlar bozuyorlar. Burası AKP’nin en çok kendi kendine devri sabık sağladığı alan. Birbiri ile en kavgalı bakanları mevcut önceki ve sonraki milli eğitim bakanları. Her gelen milli eğitim konusundaki muhabirleri topluyor yağacağı reformu anlatıyor öncesinde nasıl bir enkaz aldığını, eğitimi çözemeden öbür sorunların çözülemeyeceğini o işi de kendisinin yapacağını söylüyor. Bu hikayeye bütün Türkiye’nin inanmasını bekliyorlar sonra o bakanı yollayıp yenisini getiriyorlar. Türkiye bu tuhaf olmaması gereken çekişmelerle yıllarını heba etti gitti. Bir tek sebebi var bir doğruda birleşmek için mutabakat lazım.
Bugün 25 yaşındaki atanmayan öğretmenin sırası belki 75 yaşında gelecek, akademiye girmeye, eğer bir tane daha 50 yıl boyunca öğretmen mezun etmezsek. Bu yapılan iş, 1 milyon gencin geleceğini çalmak, onlarla alay etmek. Diplomalarını ellerinden almak. Kutsal mesleklerini ellerinden almaktır. Bu Milli Eğitim Bakanının ama suç bunda değil 22 yıldır atadığı her bakanın en başarısız bakan olduğu Recep Tayyip Erdoğan’dadır. Ortaya koyduğu müfredat, içinde bir kelime Atatürk geçmemesi, Atatürk’ün sözlerinin bile alınıp isminin alınmamasıyla, son derece çağ dışı bir müfredat programı ile kabul etmediğimiz, eleştirdiğimiz, eleştirmeye devam edeceğimiz ve önümüzdeki eğitim yılı başlayana kadar da sözümüze değer veren öğretmenlere, velilere bu konuda önemli bir yönlendirmede bulunacağımız bir alan olarak burada uzun uzun tartışılacak bu gece. Yine Öğretmenlik Meslek Kanunu, 2014 yılında yapılan değişiklikle kaldırılan taban maaş uygulamasından dolayı, çok büyük sıkıntı yaratan, sıkıntıda olan öğretmenlerimize şimdi yepyeni bir kategori daha açıyor. Özel sektördeki sorun şu; 2014 yılına kadar kanunda şu yazıyordu. Diyordu ki ‘özel sektörde çalışan öğretmen, kamudaki denginden düşük maaş alamaz.’ Oldukça akılcı, doğru, geçmişten kalan bir uygulamaydı, bir gece yarısı AKP bu uygulamayı değiştirdi. Ne yaptı, bu maddeyi oradan çıkardı. Şu anda öğretmenler asgari ücretli. Hatta çalıştıkları saate göre asgari ücretin altında maaş alarak, emekleri sömürülerek, pek çok özel kurumda çalışmak zorunda kalıyorlar. Biz iki tane öğretmen biliriz. Bir tanesi hepsine saygı duyduğumuz öğretmenler, bir de bir kişiye ait olan o unvanla başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Ancak şimdi ücretli öğretmen var, sözleşmeli öğretmen var. Uzman öğretmen var. Başöğretmen var. Ayrıca şimdi aday öğretmen statüsü getiriliyor. Bu büyük bir haksızlık. Büyük bir emek hırsızlığı. Bu farklı farklı statülerin hepsi yanlış. Bir öğretmenlik mesleğinde mutlaka ve mutlaka meslek içi eğitimi önemsiyoruz. Kariyer basamaklarını önemsiyoruz. Ama bunların her gelen Milli Eğitim Bakanının yalap şalap yapmasıyla, başöğretmenlik sıfatını değersizleştirmesiyle, öğretmenler arasında çok farklı statüler yaratmasıyla ortaya çıkardıkları kaotik yapıya da itiraz ediyoruz. 2002 yılında bu iktidar geldiğinde 635 liraydı en düşük öğretmen maaşı, şimdi 31 bin lira. 2002 yılında en düşük öğretmen maaşı 19,5 yani 20 çeyrek altın alıyordu. Bugün 2002 yılında 20 çeyrek altın alan en düşük öğretmen maaşı bugün sadece 8 çeyrek altın alabiliyor. Yani 20 çeyrek altın, 8 çeyrek altın. 10’a dört. Öğretmen maaşının alım gücü 100’den 40’a düşmüş durumda. Bu AKP iktidarının öğretmene yaptığını da bu şekilde görmek lazım.
Son olarak şunu ifade edeyim; bugün bunun da burada tartışılacağını ümit ediyorum. Türkiye’de nitelikli eğitim sorunu bir sınıfsal sorun haline dönüşmektedir. Yani parası olanın çocuğunu okuttuğu, yetiştirdiği, geleceğe hazırladığı bir noktaya geliyor. Parası olmayanın nitelikli eğitime erişme şansı yok.
Burada biliyorum ki uzun uzun ÇEDES tartışılacak. Tam bir çağ dışılıktır, tam bir geri kafalılıktır. Tam pedagoji bilmezlik, tam çocuklar için travmatik bir sürecin tetiklenmesidir. Özellikle 24 saat boyunca burada yapılacak, birbirinden değerli, etkili değerlendirmeleri not alacağız, kayda alacağız. Bu 24 saatlik maratonu takip edenler ve edemeyenler için özetini, çıktılarını, geliştirilmesi gereken alanlar varsa onlarla birlikte yaparak, bu 24 saati Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihine, yapılan yanlışları anlattığımız bir şerh olarak düşeceğiz. Ama esas gelecekte yapacağımız doğruların başlangıç noktası olarak not edeceğiz. Kaydedeceğiz. Üzerinde çalışacağız. Ben biraz önce söylediğim gibi ismi de kendilerine ait, bizim gölge milli eğitim bakanlığımız, bakanlık görevinde Suat Özçağdaş var. Ama birazdan isimlerini ve görev alanlarını tek tek anacağı yardımcıları var. Arkalarında temas ettikleri çok önemli kadrolar, güç aldıkları, bilgi aldıkları, destek aldıkları çok önemli kadrolar var. Yine birlikte çalıştığımız sendikalar, sivil toplum örgütleri var. Onlarla birlikte bu milli eğitim maratonunun açılış koşusunu benim yapmamı istediler. Ben sembolik açılışını yaptım. Şimdi maratonu sürdürmek üzere ki bu herhalde bayrak yarışı şeklinde koşulacak bir maraton olarak da özgün bir formata sahip. Ben kendim çok küçük yaşlardan beri maraton koşmaya meraklı olan, bu sene o güne kurultay denk gelmeseydi üçüncüsünü bitirmeyi planladığım, iki kez İstanbul 42,3 kilometrelik İstanbul Maratonunun bitirmiş birisi olarak bu eğitim maratonunun açılışını yapmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum."
Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş, “Eğitim, Türkiye'nin temel sorunu. Bugüne kadar eğitimi yapboz tahtasına dönüştürmüş 22 yıllık bir iktidar var” dedi.
Suat Özçağdaş, şunları söyledi:
"Eğitim, Türkiye'nin temel sorunu. Kendilerinin yaratmış oldukları büyük ekonomik bunalım ile birlikte geleceğe dair en büyük eş sorun da eğitim olarak ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla birlikte çalıştığımız öğretim üyelerimizle, sendika temsilcilerimizle, akademisyenlerimizle ne yapalım diye düşünürken, 24 saatlik bir eğitim maratonu yapmaya karar verdik. 24 saat boyunca burada olacağız, çalışacağız.
Sayın Milli Eğitim Bakanı çok sıkışmış durumda çünkü gerçekten bugüne kadar eğitimi yapboz tahtasına dönüştürmüş 22 yıllık bir iktidar var. Şu anda Milli Eğitim Komisyonu Başkanı olan Bakan, daha 1 yıl öncesinde Bakandı ve okul öncesi çocuklarımıza yemek vermişti. Bu Bakan, ilk iş olarak o çocukların yemeğini ellerinden aldı. 11 Nisan 2023'te Cumhurbaşkanı Erdoğan, çıkıp dedi ki 'mülakatı kaldırıyoruz'. 12 Mayıs 2023'te Mahmut Özer, bu soru üzerine artık 'mülakat yapılmayacak' dedi. Bu Bakan, şimdi mülakatı getirdi. Dolayısıyla hiçbir yönü olmayan, Milli Eğitim stratejisi olamyan, öğretmen yetiştirme politikası olmayan Bakanlık, 2 yıldır tamamen yepyeni bir hatta doğru gitmeye çalışıyor.
Sayın Bakan, çok sıkışmış olduğu için gerek Öğretmenlik Mesleği Kanunu gerek müfredatla ilgili konularda 1940-1930'ları referans veriyor. Biz de her açıklamamızda eğitim bilimleri perspektifinden Bakan'ın yanlışlarını ortaya koyuyoruz. Geçtiğimiz günlerde Danıştay'a iki başvurumuz oldu; birisi mülakatların durdurulması için, bir diğeri de geçen hafta yine 20 civarında 20 milletvekilimizle yaptığımız açıklamayla Danıştay'da 'Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin durdurulması için açtığımız dava var.
AK Parti'nin bu ülkeye verdiği en büyük zararlardan biri; nitelikli eğitimin ancak satın alınabilir hale gelmiş olmasıdır. Eğitim, bir ülkenin uzun vaadeli yapabileceği en büyük yatırım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 'Çocuklar geleceğimizdir, onları en iyi şekilde yetiştirmek bizim görevimizdir' demiştir. Türkiye'de 207 üniversite var. Neredeyse her yere üniversite açıldı. Fakat üniversiteler apartman üniversitesi. Yeterli öğretim üyesi yok, nitelikli eğitim yok, öğrencilerin sorununu duyan yok ve akademik özgürlükler yok."
Eğitim maratonunun ikinci oturumunda “Erken Çocukluk Eğitimi” ele alındı. Marmara Üniversitesi’nden Prof.Dr. Özgül Polat, İstanbul Kültür Üniversitesi’den Prof.Dr. Mehmet Toran ve Mersin Yenişehir Belediye Başkanı Abdullah Özyiğit görüşlerini dile getirdi.
Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak da yaptığı konuşmada, “Geçtiğimiz dönemlerde eğitim alanında çok önemli gelişmeler oldu. Bugün yaşanan olumsuzlukların temeli 4+4+4 ile atıldı” dedi.
Yeni eğitim öğretim müfredatına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Irmak, şunları kaydetti:
“Yapmak istedikler şey Fen Lisesi’nin müfredatını İmam Hatip Liseleri ile bütünleştirmek istiyorlar. Bunu ÇEDES ile yapmaya, din derslerinin sayısını artırarak yapmaya çalıştılar. Eğitimde ciddi bir devrime ihtiyaç var. Müfredatın her şeyi tartışmalı. Hiçbir soruna çözüm üretmeyen bir müfredat ile karşı karşıyayız. Ücretli öğretmenlik meselesi, toplumsal cinsiyet eşitliği, laik eğitim yeni müfredatta yok. Çocuk sömürüsü ve işçiliğini meşrulaştırma var. Gelecek ümitlerini yerle bir ettiğimiz çok sayıda öğrenci var. Eğitim meselesi memleket meselesidir. Eğitimde asıl hedef, ülkeyi gelecek kuşaklara taşımak. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile yapmak istedikleri şey yüzyıl öncesinin karanlık eğitimini, dini eğitime dayanan, laik bilimsel eğitimi içermeyen bir eğitim sistemi. Bu müfredatın geri çekilmesi için platform kurduk. Çünkü bizim bunlara karşı mücadele edebilme yöntemimiz halkla birlikte olmadığı sürece mümkün olmuyor. Biz Meclis’in yanında günlerce nöbet tuttuk. Bizi oradan çıkardılar. Cumhurbaşkanı’nın aklına Gezi geliyor. Eğitimde devrimi birlikte yapacağız.”
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkan Yardımcısı Safa Yenice de konuşmasında, “31 Mart yerel seçim zaferi Türkiye'de yeni bir başlangıcı olmuştur. Bu toplumsal muhalefetin umutlarını canlandırmıştır” dedi. “İktidar yeni bir kimlik inşa etmektedir. Bunu da Cumhuriyet kültürünü, kimliğini yok ederek yapmaya çalışmaktadır” ifadelerini kullanan Yenice şunları söyledi:
“Akıl ve bilimden, laiklikte uzak çalışmalar eğitim alanında dayatılmaktadır. Karşı devrim çabalarını büyük adımlarla sürdürmek istemektedir. Eğitimin özgürlük, yurttaşlık, laik Cumhuriyet'e sahip çıkma mücadelesi oldugunu hep aklımızda tutmalıyız. İktidar saldırılarını eğitime yönetmektedir.”
Marmara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Özgül Polat, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Benim araştırmam 2019 yılında yapıldı. 2019 yılında Türkiye'nin 81 ilinde görev yapan okul öncesi eğitim öğretmenine ulaştım. 2 bin 752 kişiye ulaştım. Bu rapor bize gösteriyor ki okul öncesi eğitimde çok fazla niceliksel artış var. Ancak çok büyük bir nitelik sorunumuz var. Şu anda yaşadığımız sorun da 2000'li yılladan günümüze gelen sorunlar. Biz bu sorunlara çok ciddi tedbirler almak zorundayız. 2019 yılında yapılan çalışmalar şunu gösterdi, öğretmenlerin yüzde 41,2'si alanda okul öncesi eğitim programının eğitimini almadan öğretmenlik yaptılar. Öğretmenlerin yüzde 57'si özgür ve yaratıcı düşünemiyor. Yapılan çalışmalara göre, şu anda itibaren 17 yıl bizim okul öncesi öğretmene ihtiyacımız yok. Bunun nedeni ise açıköğretimle yapılan eğitimler. Zorluklarla dolu bir eğitim-öğretim yılı bizi bekliyor."
İstanbul Kültür Üniversitesi’den Prof. Dr. Mehmet Toran, şöyle konuştu:
"Okul öncesi eğitim Türkiye'de köklü bir geçmişe sahip. Ancak bu köklü geçmiş Türkiye'de sorunları da beraberinde getirmekte. Bu sorunlardan en önemlisi; Türkiye'de okul öncesi eğitime ilişkin bir bilincin gelişmemiş olmasıdır. 0-6 yaş aralığında 8,5 milyon çocuk okul öncesi eğitim çağındadır. 0-3 yaş arasında bulunan 4 milyon çocuk okul öncesi eğitim hizmetlerinden yararlanamamaktadır. Bununla birlikte 3-6 yaş arasında da 2 milyon çocuk okul öncesi eğitime erişmemektedir. Kadınların çalışma alanında olması için erken çocukluk eğitim hizmetlerinin sunulması gerekiyor. Çocukların en az 1 yıl okul öncesi eğitimden yararlanması gerekiyor. Bu eğitimin ise ücretsiz, bilimsel ve kamusal olması gerekiyor.
En son 2023 yılının Mayıs ayında okullardan ücret alınmayacağı söylendi, aynı yıl Ekim ayında ise velilerden aidat ücreti istendi."
Mersin Yenişehir Belediye Başkanı Abdullah Özyiğit de şunları söyledi:
"Bir toplumu yok etmek istiyorsanız, atom bombasına ve füzeye gerek yok. O toplumun eğitim sistemini ve ahlaki değerlerini zayıflatırsanız toplum yok olur. Bugün ülkemizin içinde bulunduğu durumun temelinde, eğitime yapılan darbelerin olduğunu düşünüyorum. Ama ülkemizi düştüğü yerden kaldıracak olanın da yine eitim olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla bu inançla çıktığımız yolda, aldığımız görevlerde buna hizmet etmeye çalıştık. Bizim, özellikle eğitim konusunda iktidarla tamamen zıt görüşlerimiz var. Onlar, ülkeyi Orta Doğu karanlığına taşımak isterlerken, biz çağdaş medeniyetler seviyesine taşımak isteyen bir yönetim anlayışını savunuyoruz."
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, "Eğitim Maratonu" toplantısında konuştu.
Sabah saatlerinde Anıtpark'ta başlayan ve cuma günü sabah 10.00'da sona ermesi planlanan toplantıda konuşan belediye başkanları, "Yerel Yönetimler ve Eğitim" başlığı altında katılımcılara hitap etti.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu, vatandaşların değişmeyen önceliğinin ve sorununun eğitim olduğunu ve son yıllarda kendilerini mutsuz eden, gençlerin geleceğe umutsuz bakışlarına sebep olan uygulamaların ortaya konulduğunu ifade etti.
Düşünen, sorgulayan, araştıran bir nesil için eğitimde devrim yapmış bir cumhuriyetin evlatları olduklarını kaydeden İmamoğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini sarsacak, gençlerimizin geleceğini karartacak hiçbir adıma müsaade etmeyecek çalışmaları yapmakla yükümlü olduklarını anlattı.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin iyi analiz edilerek anlaşılması gerektiğinin şart olduğunu dile getiren İmamoğlu, şunları kaydetti:
"Atanamamış öğretmenlerin sorunları, Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun anayasaya aykırılığı, öğretmenlik mesleğini en önemli meslek olarak gören bu milletin, kanunda yazılı halinin sıradanlaştırılmış biçimine şiddetle karşıyız. Öğretmenler, öğrenciler, bütün sistemin sıkıntıları, üniversite sınav düzeni, alınan sonuçlar bütünüyle bizi derinden üzmekte. Bu yolda hep beraber hareket etmeliyiz. Düşünce özgürlüğünün, bilimsel zeminin var olduğu bir eğitim sistemini milletçe iktidara geldiğimizde bu ülkeye kazandıracağımızı ve bu işi eğitimcilere emanet edeceğimizi, eğitimcilerle çözeceğimizi belirtmek isterim."
Yerel yönetimler olarak üzerlerine çok büyük sorumluluk yüklendiğini ve 411 belediyenin yönetimini aldıklarını aktaran İmamoğlu, özenli uygulamalar ve çalışmalarla vatandaşların her sorununa temas etme yükümlülüğünde olduklarını söyledi.
İmamoğlu, eğitimin kendileri için hayati bir mesele olduğunu vurgulayarak, "Eğitim, kalkınmanın, demokrasinin, adaletin başlangıcı. Bugün şikayet ettiğimiz, hayatımızda eksik olduğunu bildiğimiz, hayatımızı kötüleştiren ne varsa, onun iyileşmesi için en başta eğitimin iyi, çağdaş ve kaliteli olması meselesini ön planda tutan yerel yönetimler olduk, olmaya da devam edeceğiz." diye konuştu.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Yavaş, pandemi döneminde okulların çevrim içi eğitime geçmesiyle 918 köye ücretsiz internet verdiklerini, ve şu anda ortaöğretimdeki 60 bin öğrencinin okuluna ücretsiz gittiğini anlattı.
İlköğretimdeki 15 bin öğrenciye günlük 25 liralık kantin yardımı verdiklerini, yıllık 240 bin öğrenciye düzenli şekilde kırtasiye yardımı yaptıklarını belirten Yavaş, 220 bin ailenin çocuklarının lise ve üniversite sınav ücretlerini karşıladıklarını anımsattı.
Sosyal demokrat belediyecilik olarak 220 bin aileye düzenli şekilde 1 kilogram kırmızı et parası yatırdıklarını aktaran Yavaş, şunları kaydetti:
"Sadece et almakta kullanıyorlar. Neden? O çocuklar yetişirken, dezavantajlı grupların evine mutlaka protein girsin, çocuklar daha sağlıklı imkanlarda okusunlar istiyoruz. Bu 5 yılın karşılığını da Ankara halkı fazlasıyla bize verdi. Yaptığımız çalışmaların betondan, asfalttan ibaret olmadığını, insan öncelikli olduğunu gördü ve bunu seçimlerde ödüllendirdi. Gerçek belediyeciliğin ne olduğunu bu şekilde bütün Türkiye'ye göstermiş olduk."
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tugay ise, kendisinin de babasından dolayı bir öğretmen çocuğu olduğunu ifade ederek, bu nedenle sadece öğrenci boyutundan değil aynı zamanda öğretmenler açısından yaşanan sorunlara şahit olduğunu söyledi.
Bugüne kadar İzmir'de eğitimle ilgili yapılan projeleri anlatan Tugay, şöyle devam etti:
"Bizler kendi kentlerimizde sürekli artırdığımız anaokulları, kreşler, okul öncesi eğitim birimleriyle çocuklarımızın adeta doğumundan itibaren yanlarında olmaya çalışıyoruz. İzmir'de geçen yıl 20 binden fazla çocuğa kıyafet yardımı yapıldı. 95 binden fazla çocuğa da kırtasiye yardımı yapıldı. Pek çok öğrenciye yine ulaşım desteği sağlandı ve 5 bin 400 civarında üniversite öğrencisine yılda 2 kez maddi yardım sağlandı. Bütün bunları artırarak yapmaya devam edeceğiz."
Tugay, İzmir'de sosyoekonomik durumu kötü olan mahallelerdeki okulların kantin işletmelerine talip olduklarını kaydetti.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, Erken Çocukluk Eğitimi, Temel Eğitim ve Ortaöğretim, Eğitim Ortamlarının Niteliği, Mesleki Eğitim ve MESEM, Yerel Yönetimler ve Eğitim, Cumhuriyet Aydınlanması ve Eğitim, Öğretmen Yetiştirme - Atanmayan Öğretmenler ve Öğretmenlik Mesleği Kanunu, Öğretmenlerin Durumu, Laik ve Bilimsel Eğitim, Nitelikli Kamusal Eğitim, Eğitim Ekonomisi, Yükseköğretim Sistemi, Akademik Özgürlükler ve Akademisyenlerin Durumu, Üniversite Öğrencilerinin Durumu, Eğitim – Hukuk ve İdari Yapılanma, Afetler Ülkesinde Eğitim, Sınav Odaklı Eğitim ve Ölçme Değerlendirme, Teknoloji Çağında Eğitim, Kapsayıcı Eğitim ve Özel Eğitim, Çocuk Hakları ve Çocuğun İyi Olma Hali olarak belirlenen 21 ana başlıkta, 100’ün üzerinde eğitim konusu ele alınacak. Eğitim Fakültesi öğretim üyeleri, akademisyenler, uzmanlar, eğitim sendikaları genel başkan ve yöneticileri, araştırmacı ve yazarlar, düşünce kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile siyasetçilerden oluşan 100’den fazla konuşmacı ilgili konularda sunumlar yapacaklar. |
© Tüm hakları saklıdır.