Gündem

CHP, Manisa'daki radyasyon için Meclis araştırması istedi

CHP, Manisa'da normal kabul edien değerlerin 140 katı olarak ölçülen radyasyon oranı hakkında araştırma önerisi verdi

23 Ocak 2014 16:13

Hülya Karabağlı / Ankara

CHP Manisa Milletvekili Sakine Öz, Manisa Köprübaşı’nda ölçülen ve etkisi Ege Denizi’ne kadar hissedilen normalin 140 katı kadar radyasyon oranı üzerine gerekli önlemlerin alınması, insan ve çevre sağlığı için acilen devreye girilmesi için Meclis Araştırma Önergesi verdi.

Bölgede  uranyumun yanı sıra daha kritik olan radyoaktif izotopların tehdidinde olduğuna dikkat çeken Öz, mevcut haliyle bölgedeki radyoaktif izotopların ‘’Demirköprü Barajı kanalıyla Gediz Nehri akışı doğrultusundaki tüm yerleşimleri ve nihayetinde Ege Denizi’ni radyoaktif materyallerle kirletmekte’’ olduğunu söyledi.

Uranyum madeninin çevreye zarar vermemesi için hiçbir önlem alınmadığını belirten Öz, halkın sağlığının güvence altına alınması için Meclis tarafından komisyon kurulmasını talep etti.

CHP Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün basın açıklaması şöyle:

1970-1980 döneminde uranyum cevheri için çalıştırılan işletme, kapatıldıktan sonra gerekli önlemler alınmadığı için bugün büyük risklerle karşı karşıyayız.

 

“Egeli Hemşehrimiz, Uranyumla Baş Başa Bırakıldı”

 

Manisa-Köprübaşı’nda, 1960’lı yıllarda Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından uranyum arama çalışmaları yapılmış, cevher yapısının saptanması sonrasında “sarı pasta” üretimi için kurulan işletme, 1970-1980 döneminde faaliyetini sürdürmüştür. Bu cevher üretim alanları, ocaklar, maden galerileri ve pilot tesis, çevresel önlem alınmaksızın adeta terk edilmiş; yöre, kaderi ile baş başa bırakılmıştır. Uranyum kalıntıları yöremizi kirletmeye devam etmekte, yetkililer çareden uzak durmaktadır.
Vahşi maden işletmeciliğinin bir örneğini gördüğümüz Köprübaşı uranyum alanı, günümüzün çevre bilimleri, sağlık kriterleri, toprak, su yeraltı suyu ve hava kalitesi standartlarına göre insan, bitki, hayvan ve ekosistemin diğer bileşenleri için ölümcül tehlikeler içermektedir.

Yörede, uranyumum yanı sıra çok daha kritik olan radyoaktif izotopların belirlenmesi gerekmekte; bölgedeki yüzeysel akışlar, doğrudan Demirköprü Barajı’na, dolayısıyla Gediz Nehri akışı doğrultusundaki yerleşimleri ve Ege Denizi’ni radyoaktif materyallerle kirletmektedir.

Bu kirlenmeden, bölgedeki toprakların, yetişen bitkilerin ve su kaynaklarının oldukça fazla etkilendiği, bilimsel raporlarla savunulmaktadır. Yöre topraklarının ortalama uranyum içeriği çok büyük oranlara ulaşmıştır. Özellikle uranyum yatağının bulunduğu alan ve çevrelerden beslenen suların, uranyum açısından Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre en az 10 kat fazla kirlendiği ortadadır.

Bu suların, yöredeki insan ve hayvanlar tarafından içilmesi, sulama amaçlı kullanılması, çevre sağlığı açısından önemli risk oluşturmaktadır.

 

Radyasyon Ege Denizi’ni de kirletiyor

 

Maden için açılan arama kuyuları, aynen açıldığı şekliyle bırakılmış, koruma alınmamıştır. Kuyular, mevcut haliyle, yöre halkı ve yabani hayvanlar için tehdit oluşturmaktadır. Böyle alanlarda uranyum, hem kısa, hem de uzun dönemde içerisinde, hem yüzey, hem de yeraltı suları tarafından sürekli yıkanarak yöredeki toprak, su ve bitki örtüsünün kirlenmesine neden olmaktadır.

Bu alanlar, mevcut haliyle tutulduğu takdirde, Ege Bölgesi’nde sürekli kirlilik kaynağı olarak kalacaktır. Alanların zaman geçirilmeden kirlilik kaynağı olmaktan çıkartılıp, çevreye zararsız hale gelecek şekilde korunması gerekmekte; yöredeki eski işletmeler, yarma ve kuyular kendi kaderine bırakılmakta ve çirkin bir görüntü oluşturmaktadır. Bölgede özellikle maden arama döneminden kalma ve derinliği yer yer 15-20 metreye varan üstü açık derin kuyular, hem bölge halkı, hem de yörede yaşayan hayvanlar için tehdit oluşturmaktadır.

Sorun, bölgeyle sınırlı kalmamakta, Demirköprü Barajı kanalıyla Gediz Nehri akışı doğrultusundaki tüm yerleşimleri ve nihayetinde Ege Denizi’ni radyoaktif materyallerle kirletmektedir. Çalışma alanındaki toprak, su ve bitkilere ait uranyum analiz sonuçları, özellikle Kasar, Topallı, Killik, Kemhallı ve Taşharman gibi belli alanlarda kirlenme potansiyelinin yüksek olduğunu göstermektedir.

Bu yörelerde gömülü haldeki uranyum yataklarındaki kütleler, toprakların, suların ve bölgede yetişen bitkilerin değişik oranlarda kirlenmelerine neden olmaktadır. Bölgede yüzeysel akışlar doğrudan Demirköprü barajına dolayısıyla Gediz nehri akışı doğrultusundaki tüm yerleşimleri ve nihayetinde Ege Denizi’ni radyo aktif materyallerle kirletmektedir.

Meclisimiz, yaşanmakta olan bu çevre felaketinin önüne acilen geçecek bir komisyon kurmalı, bilim insanlarının uyarıları dikkate alınmalı ve daha fazla zaman yitirmeden uranyum zehrine karşı önlem alınmalıdır.
 

İlgili Haberler