CHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, TBMM Genel Kurulu’nda 4. Yargı Paketi’nin görüşmeleri sırasında, “Her paket açıklandıktan sonra her geçen gün adaletsizlikler, hukuksuzlar büyüyor. Neden? Çünkü sorun sistemde” dedi. Erkek, "İçişleri Bakanı ‘Mafyadan düzenli rüşvet alan, para alan bir siyasetçi var’ diyor. Bir İçişleri Bakanının, bir kamu görevlisinin, suçu bildirmemesi bizim kanunlarımıza göre suç ve bugün itibarıyla cumhuriyet başsavcılığına bildirilmiş herhangi bir isim yok. Biz, suç işleyen, yüz kızartıcı bir suçun üzerini örten bir İçişleri Bakanına nasıl güveneceğiz, vatandaşlar nasıl güvenecek?" dedi.
CHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, TBMM Genel Kurulu’nda, 4. Yargı Paketi’nin görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada, her yargı paketinin ardından adaletsizliklerin büyüdüğünü belirtti.
Sorunun sistemde olduğunu dile getiren Erkek’in konuşması şöyle:
"Sorun sistemde"
“Dördüncü yargı paketini görüşüyoruz. 2019'da Yargı Reformu Strateji Belgesi, Beştepe Külliyesi'nde açıklanmıştı, yürütmenin huzurunda ve bugün dördüncü yargı paketi görüşülüyor. Her paket açıklandıktan sonra her geçen gün adaletsizlikler, hukuksuzlar büyüyor. Neden? Çünkü sorun sistemde.
Bir hatırlatma yapmak istiyorum, 16 Nisan 2017 tarihli referandumda, OHAL döneminde ‘evet’ çıktı. İki şeyi hemen yürürlüğe soktunuz. Hatırlayalım, o pakette, referandumda millete sunulan pakette ‘Seçim 3 Kasım 2019'da yapılacak, sistem o tarihte yürürlüğe girecek’ deniliyordu ama iki şey hemen yürürlüğe sokuldu. Birincisi, Cumhurbaşkanının siyasi parti üyeliğinin yolu açıldı; ikincisi de HSK seçimleri ve yapılanması hemen devreye sokuldu. Niçin? 2010 referandumu gibi 2017 referandumunun da temel amaçlarından biri yargıyı ele geçirmekti, onun için HSK hemen yürürlüğe sokuldu. Üçüncüsü, siyasi parti üyeliği hemen devreye sokuldu. Neden? Çünkü parti genel başkanlığı yoluyla devlet yönetimi tesis edildi. İşte, parti genel başkanlığı yoluyla devleti yönettiğiniz zaman kuvvetler ayrılığı tamamen ortadan kalkıyor.
Yasama, yürütme, yargı, kuvvetler ayrılığının olmadığı yerde, bu üç erkin farklı organlarda olmadığı bir yerde zaten ne bağımsız ve tarafsız yargıyı ne demokratik hukuk devletini tesis edebilirsiniz, adaleti de tecelli ettiremezsiniz.
"Yargı artık suçla mücadele edemiyor"
Şimdi, uygulamadan birkaç örnek vermek istiyorum. Sorun uygulamada, sorun zihniyette. Şimdi, ne oluyor mesela? Mesela şu oluyor: Daha yeni, iki hafta önce, 23 Haziran’da İstanbul Esenyurt Polis Merkezi’nde bir vatandaş, maalesef, gözaltındaki bir personeliyle ilgili bilgi almak için Polis Merkezine girdi ve ondan sonra Polis Merkezi’nden maalesef ölüsü çıktı. Video kayıtları yayınlandı, bir polis maalesef ellerini buzla tedavi ediyor, bir polis ellerini sarıyor. İstanbul'da Esenyurt Polis Merkezinde, karakolda, gecenin bir saatinde, bir bölüme polislerle beraber sokuluyor, ondan sonra maalesef yaşamını yitiriyor. İki hafta geçti, bir şüpheli dahi yok. Neden? Çünkü yargı artık suçla mücadele edemiyor, yargı işleyemiyor; bu çok ciddi bir sorun değerli milletvekilleri. Emniyet içindeki kendini kanunla bağlı gören, hukukla bağlı gören mesleğine saygılı birçok Emniyet mensubu da bu konudan rahatsız. Kim suç işlerse işlesin, suçla mücadele edilemez bir noktaya gelindi. Bakın, iki hafta, 1 insan öldü, 1 insan öldürüldü, üstelik bir polis merkezinde. İşte, ondan sonra bir gece sokakta, bir bekçi memuru vatandaş onunla tartıştığı için, itiraz ettiği için ‘Ben devletim’ deyip vatandaşı tokatlayabiliyor. Çünkü bir Siyasi Parti Genel Başkanı, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı, ‘Devlet benim’ dediği zaman, işte bir polis, bir bekçi memuru da ‘Ben devletim’ deyip vatandaşa kötü muamelede bulunabiliyor. Değerli milletvekilleri, ben devletim demek ne demek biliyor musunuz? Ben devletim demek, geçmişte şikâyet ettiğiniz askerî vesayetin yerine sivil vesayeti koymak, sivil darbe yapmaktır.
"Cumhurbaşkanı partiler üstü tarafsız olacak diyoruz"
Siyasi partiler devlet olmak için iktidar olmazlar, devleti yönetmek için iktidar olurlar. Hiç kimse devlet değil, devletin memuru ve sizin tokat attığınız vatandaştan aldığınız vergilerle sizin maaşınız ödeniyor. Ama öyle bir sistem yarattınız ki parti genel başkanı yoluyla devlet yönetimi... Biz, devlet ile hükûmeti ayıracağız, Cumhurbaşkanı partiler üstü tarafsız olacak diyoruz, bunun için diyoruz. Bir örnek daha, İçişleri Bakanı ‘Mafyadan düzenli rüşvet alan, para alan bir siyasetçi var’ diyor. Bir İçişleri Bakanının, bir kamu görevlisinin, suçu bildirmemesi bizim kanunlarımıza göre suç ve bugün itibarıyla cumhuriyet başsavcılığına bildirilmiş herhangi bir isim yok. Biz, suç işleyen, yüz kızartıcı bir suçun üzerini örten bir İçişleri Bakanına nasıl güveneceğiz, vatandaşlar nasıl güvenecek? Karakolda bir insanın öldürülmesi olayı dahi tek başına, bir İçişleri Bakanına görevden el çektirtmek için yeterli. Daha başka bir sürü olay var, Sayın Meclis Başkanı da biliyor mutlaka; kamu görevlilerinin hele hele İçişleri Bakanı gibi Bakanlıkta görev yapan bir kişinin suçu, suçluyu yetkili makamlara bildirmemesi ne demek? Çok ciddi bir şey. Demek ki Türkiye Cumhuriyeti devletinin organları, yargısı, Meclisi görev yapamaz hâlde. Meclis de soruşturma açamıyor Bakan hakkında, savcı da soramıyor, hâlbuki sorabilir, ‘Bildir bana lütfen’ diyebilir. Suçun üzerini örten devleti yönetenler bizzat. Bunu değiştirmemiz lazım, Türkiye böyle bir tabloyu hak etmiyor. Osman Kavala bin 345 gündür tutuklu, neredeyse dört yıla yakın ve hakkında kurulmuş bir hüküm yok. Bunu özellikle yargı paketini tartıştığımız için söylüyorum. Bu sistemde hangi paketi getirirseniz getirin adaleti tesis edemezsiniz çünkü gücün haklı çıktığı yerde, güce tapanların olduğu yerde adalet beklemeyin ama hiç kimsenin endişesi olmasın, bu sistemi değiştireceğiz. Demokratik hukuk devleti için bağımsız, tarafsız yargıyı mutlaka tesis edeceğiz.”