CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, kadına ve sağlık çalışanlarına şiddetin önlenmesine ilişkin kanun teklifinin TBMM Adalet Komisyonu’ndaki görüşmelerinde, “4 ay cezayı 6 aya çıkararak, 6 aylık cezayı 9 aya çıkararak, 2 yıllık alt sınırı 2 yıl 4 ay yaparak caydırıcılığı sağlayabilecek misiniz? Kadına karşı şiddette ve kadın cinayetlerinde, toplumda cesaretlenmiş failleri caydıracak mı” dedi.
Karaca, "Kadına şiddetin önlenmesi için bu düzenlemede ne var? Kadının korunması için ne var ya da etkin yargılanması için ne var? Politika oluşturması için ne var? Hiçbir şey yok. O nedenle bu kanun kadına karşı şiddetin önlenmesinde bir arpa boyu ilerleme sağlamayacaktır" ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, kadına ve sağlık çalışanlarına şiddetin önlenmesine ilişkin kanun teklifinin TBMM Adalet Komisyonu’ndaki görüşmelerinde, teklifin kadına şiddet ile ilgili düzenlemelerini değerlendirdi. Karaca, şunları söyledi:
"2019'da İstanbul Sözleşmesi’ni etkin uygulayacağız diyerek AB ve Avrupa Komisyonu’ndan 800 bin euro hibe aldınız"
“Torba yasa, kadına karşı şiddetin önlenmesi ve ceza muhakemeleri usulüne yönelik değişiklik ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesine içeren bazı maddeler üzerine geldi. Ne zaman geldi? İstanbul Sözleşmesi’nden çıktığımızın birinci yılın bitiminde geldi. Peki başka ne zaman geldi? İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede, hukuksuzca... Tek kişinin bir imza ile çekilmeye ilişkin kararın iptali için açılan davalarda Danıştay’da verilen mütalaada dendi ki, ‘Evet, davacı taraflar haklıdır. İstanbul Sözleşmesi’nden, bir uluslararası sözleşmeden bir gecede, bir kişinin iradesi ile cumhurbaşkanlığı kararı ile çıkılamaz.’ Bu kanun hazırlanırken yıllarca kadın mücadelesi, kadın hakları mücadelesi veren hiçbir sivil toplum örgütünün görüşü alınmamış, baroların görüşü alınmamış, sivil toplum bu kanunun neresinde, hangi görüşü ifade etmişler. Hangi maddeye ilişkin görüş alınmış, maalesef hiçbirine karşı.
Yine kanunda İstanbul Sözleşmesi’nin içeriğindeki birçok düzenlemeyi buraya almaya çalışmışsınız ama almamışsınız. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye yönelik karar henüz yayınlanmadan bir şey yaptınız, 2019’un Kasım ayında İstanbul Sözleşmesi’ni etkin uygulayacağız diyerek Avrupa Birliği ve Avrupa Komisyonu’ndan 800 bin avro hibe aldınız. Dediniz ki bu hibe projesine yönelik, ‘Biz İstanbul Sözleşmesi’ni etkin uygulayacağız, bu etkin uygulamaya ilişkin düzenlemeleriyle eğitim vereceğiz, bunun için hibe istiyoruz. Bu eğitimleri ile düzenlemeleri 2021 Mayıs ayına kadar yapacağız.’ 2021’in mart ayında İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekildiniz ama aldığınız para hala sizde, aldığınız parayla hiçbirini yapmadınız. O 800 bin avroyu neden aldınız? İstanbul Sözleşmesi’nden neden çekildiniz?"
“YİNE AYNI CEZASIZLIK SONUÇLARINA ERİŞMESİ KADIN ŞİDDET VE CİNAYET FAİLLERİNİ DAHA DA CESARETLENDİRMEYECEK Mİ”
Kadına karşı şiddetin önlenememesi, kadına karşı şiddetin sona ermemesinin sebebi cezaların caydırıcılığı ise; 4 ay cezayı 6 aya çıkararak, 6 aylık cezayı 9 aya çıkararak, 2 yıllık alt sınırı 2 yıl 4 ay yaparak caydırıcılığı sağlayabilecek misiniz? Kadına karşı şiddette ve kadın cinayetlerinde toplumda cesaretlenmiş failleri caydıracak mı? Cezasızlık algısı bu kadar toplumda yayılmış iken, 4 aylık cezayı 6 aya ve bunu da çok büyük bir devrim ile kamuoyuna tanıtıp arkasında yine aynı cezasızlık sonuçlarına erişmesi kadın şiddet ve cinayet faillerini daha da cesaretlendirmeyecek mi? Bu cezaların sürelerinin artırılması, hükmün açıklanmasının geri bırakılması sınırının altında olduğu sürece inanın hiçbir caydırıcılığı olmaz. Sorun, sadece ceza miktarı değildir.
Kırmızı pantolon giydi diye, beyaz pantolon giydi diye, kırmızı ruj sürdü diye, öldürdüm diyenlere uygulanan haksız tahrik ne olacak? Haksız tahrike ilişkin düzenleme bu teklifte neden yok? İyi hal indirimini kaldırıyorsunuz ama kamuoyunda ‘erkeklik indirimi’ diye adlandırılan haksız tahrik konusunda neden burada hiçbir düzenleme yok? Yine kadınlar öldürülmeye ya da şiddete maruz kalmaya devam mı edecek? Bu kanun bunu da engellemiyor, önlemiyor.
"Israrlı takipte alt sınır 6 ay"
"Peki ısrarlı takip sizce nedir? Israrlı takip kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak mıdır? Israrlı takip sadece kişinin huzurunu bozmak mıdır? Çünkü kanunda bu bölümden düzenliyorsunuz Türk Ceza Kanunu’nda. Oysaki, Israrlı takip; öyle beter bir durumdur ki, birçok ısrarlı takibin sonucu cinayete kadar, can almaya kadar gitmiştir. O nedenle ısrarlı takibi sadece kişinin hürriyetinden yoksun bırakılması ya da huzur ve sükûtun bozulması bölümünde düzenler ve böyle basite indirgerseniz bu kanunda ısrarlı takibin varlığı ve düzenlenmesini hiçbir sonucu olmayacaktır. Israrlı takipte alt sınır 6 ay. Israrlı takipte fail olan kişiyi cesaret ettiği, ısrarlı takibin maruz kalan kadın gidip birine şikâyet edecek, bir günlük cezayı hak etmeyecek. Peki 6 aylık alt sınırda şikâyet edildiğinde caydırıcılık olmadığı için ne olacak? Belki de o fail gidecek can alacak. Bunun sorumluluğunu kim üstelenecek?"
"Bu kanun kadına karşı şiddetin önlenmesinde bir arpa boyu ilerleme sağlamayacaktır"
"Kadına şiddetin önlenmesi için bu düzenlemede ne var? Kadının korunması için ne var ya da etkin yargılanması için ne var? Politika oluşturması için ne var? Hiçbir şey yok. O nedenle bu kanun kadına karşı şiddetin önlenmesinde bir arpa boyu ilerleme sağlamayacaktır. Israrlı takibin altını çizmek isterim, geçtiğimiz günlerdeki komisyonda Sayın Öznur Çalık dedi ki, ‘Israrlı takibin burada düzenlendikten sonra 6284’te de düzenlemek gerekir.’ Eğer siz bu kanunu, 6284’ün hükümleriyle oynamak bunu da bahane olarak bu kanun teklifini kullanmak istiyorsanız hiç bu yola girmeyin. Bu yola başvurmak gerçekten kadın mücadelesinin göstereceği tepkinin ne olacağını şaşkınlıkla gözlemlersiniz."