T24 - Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığı ile oy oranlarda yükselme yaşayan CHP'deki değişim rüzgara referandum sürecinde beklentileri karşılamaya yetmedi. Referandum oylamasını kendi içinde de değerlendirmesi gereken CHP'nin bu saatten sonra alacağı karlar kamuoyunda merak konusu oldu.
Bugünkü köşesinde CHP'nin ilerleyen süreçlerde neler yapması gerektiğine deyinen Tarhan Erdem'in bugünkü (13 Eylül 2010) yazısı şöyle:
CHP' ne yapacak!
Halkoylaması sonuçları hepimiz için övünç kaynağıdır. “Evet” oyları nedeniyle bütün yurttaşlarımızı, övüncüme ve kabaran gururuma katılmaya davet ediyorum. Milletimiz, demokrasideki yetkinliğini, inanılmaz yalan ve propagandalarla yanıltılamayacağını göstermiştir.
Yüzlerce nedeni bulunan çağrımı ilerdeki günlerde yazmaya çok fırsat bulacağımı umut ediyorum, ama bugün, en öncelikli gördüğüm bir iki konuya kısaca değinmek istiyorum:
Genellikle benim yaşam alanımı paylaştığım dostlarımdan bir kesimi, gerçek olmayan, tamamen yedi sekiz yıl öncesinde oluşmuş kuşkulara bağlı olarak, ön yargılar geliştirdiler, gerçek olaylara dayanmaya görüşlere saplandılar ve getirilen anayasa değişikliğine karşı çıktılar. Olayları ve gelişmeleri yeniden gözden geçirip yeni baştan görüş sahibi olmalarını kendilerinden bir kardeşleri olarak istirham ediyorum. Bugün yeni bir gündür, yeni bir başlangıçtır, Türkiye iyi ve şerefli bir yöne doğru gitmektedir.
Başka bir konu anayasadır: 2011 seçimleri döneminin yeni anayasa tartışmalarıyla geçeceği bellidir. Her parti, yeni anayasa ilkeleri üzerindeki tercihleri önce sıralamalı ve onları tartışmalıdır. Sayın Başbakan ve O’nun dün akşamki konuşmasında görevini hatırlattığı Burhan Kuzu bütün bir anayasayı topluma açıklamak yerine, yeni anayasasının tanım ve ilkeleri üzerinde açıklama yapmalıdır. Bütün partiler ve hepimizde aynı şeyi yapmalıyız, anayasanın ilkeleri üzerinde düşünüp, nasıl bir anayasa istediğimiz belirleyip, tartışmalıyız.
Başka bir konu Kürt sorunudur: BDP ve Öcalan bu seçimlerde Kürt halkına karşı haksızlık yapmıştır. Şimdi bunları bırakıp, yeni politikalar geliştirmelidirler. Kürt açılımının ne olduğu bilinmektedir. Ben halkımızın, yeni yönetim sistemine, insan haklarına, herkesin anadilinde eğitim görebilmesine, hırçın ilişkinin bitmesine, eşitliğe taraftarım, başka yolumuz olmadığına inanıyorum.
Asıl konulardan biri de CHP meselesidir.
Memleketimizin, muhafazakar demokrat iktidar partisi karşısında, iktidara talip muhalefet partisi yoktur; bu boşluk doldurulmalıdır! Ne zamandan başladığı tartışılabilir ama, en az sekiz yıldan beri bu boşluk geniilemekte ve derinleşmektedir.
Bu Mayıs ayında siyasal olmayan bir olay sonucu Baykal’ın genel başkanlıktan ayrılmasıyla, parti boşluğunun dolacağı umudu doğdu: Kılıçdaroğlu CHP’nin genel başkanı seçildi. Bu seçim partide değişmi başlata bilirdi. Halk da yeni genel başkanı değişim olarak algıladı, Haziran başında ortada bir şey yokken, CHP oy oranı yüzde 28-30’lara çıktı. Artış heyecan verici, yeni gelişmeleri besleyebilecek özellikteydi!
Yükseliş sürerse, önümüzdeki seçimde iki büyük partinin oy oranı toplamı 75-80’i bulabilir, Türkiye siyasal istikrarı sürdürülebilir biçimde yakalayabilirdi. Sorun CHP’nin değişimi başarabilmesiydi. Değişimin istenmeli, istek projeye dönüşmeli, proje yönetilmeliydi! Kılıçdaroğlu, yakaladığı fırsatı değişim projesi oluşturmak ve yönetmek için kullanabilirdi.
Kılıçdaroğlu’ndan sonra, CHP’de kurumsal olarak değişim isteği ortaya çıkmamıştır; bana göre çıkamazdı.
Şimdi soru şudur: CHP, Türkiye’nin “iktidar” veya” ana muhalefet” partilerinden biri olmaya karar verip, bu kararın gereğini yapacak mıdır? Bugün, “CHP boşluğu dolduracak bir parti olma yoluna girmiştir” denilmesi ve bunun kanıtlanması günüdür.
CHP ya iktidar olabilecek ikinci partinin oyuna doğru çıkacak, ya da “Ak Partiye karşı” olanların en çok oy verebilecekleri parti çizgisine çekilecektir! Birinci yol zor ve gösterişsiz, ikincisi kolay ve gösterişlidir!