Üreticilerin maliyet yüklerinin arttığını, yüzde 45’e dayanmış maliyetin henüz tüketici fiyatlarına yansıtılmadığını söyleyerek, bunun sonunda ya firmaların iflas etmesi ya da vatandaşın fiyat artışlarının altında ezilmesinin doğal olacağının altını çizdi.
Böke, Merkez Bankası Başkanı’nın geçen haftaki açıklamalarını da işaret ederek, Başkan’ın halka fiyatlama davranışlarını bozduğu için (özel sektörün zam yapması) kızdığını, oysa halkın enflasyona ilişkin beklenti oluşturması için güven duyacağı bir kurumsal yapının olması gerektiğini belirtti. Ancak Merkez Bankası politikalarının siyasetin gölgesinde kalması nedeniyle güvenin oluşmadığını bunun da tek adam rejimine bağlı olduğunu belirtti.
Böke, Türkiye’deki enflasyonun bir nedenin de kur geçişkenliği olduğunu, üretmek için dış girdiye bağlı olduğumuzu, kur arttıkça maliyetlerin arttığını ayrıca yüksek döviz borçlarının da Lira’daki değer kayıpları ile üreticiler üzerinde yük oluşturduğunu söyledi.
Böke, "Döviz kurunu bugün Erdoğan’ın bir cümlesi 15 kuruş oynattı. Bilimsel bilgilerle, elimizde olan bütün dünyanın bildiği kuramsal çerçeve ile yıllardır kavga ediyor. Faiz ve enflasyon arasındaki ilişkide bilim dışı bir çerçeveyi dayattıkça, geçmiş dönemdeki maliyetler bilindikçe, MB’ye güven ortadan kalkıyor, ekonomik işleyişe göre döviz kurunun belirleneceğine dair bir öngörü ortadan kalkıyor, bunlar ortadan kalktığı için de döviz kurunda oynaklık artıyor, oynaklıkla beraber Lira’da değer kayıpları devam ediyor." diyerek Erdoğan sinyal verdim diyor, bu sinyali TÜİK’e mi, MB’ye (Merkez Bankası) mi verdi? Eğer sinyali bu kurumlar alacaksa bu durum başlı başına rejimin neden kriz yarattığını ortaya koyuyor dedi.
Böke aynı zamanda kur artışından kimlerin kazançlı çıktığına da değinerek şu ifadeleri kullandı:
"Ne zaman ki, Cumhurbaşkanı faiz enflasyon ilişkisine dair bir açıklama yaptıysa geçtiğimiz yıllarda, her seferinde TL değer kaybetti. O zaman şu soruyu sormakla yükümlüyüz: Her seferinde bu açıklamadan sonra TL’nin değer kaybedeceğini bilerek bu açıklama yapılıyorsa, TL değer kaybettiğinde, dolar/TL yükseldiğinde kim kazanıyorsa onlara sinyal vermiş demektir. Kim kazandı? Bu bir cümlelik açıklama ile 15 kuruş oynadığı zaman kim kazanç sağladıysa sinyali onlara göndermiş demektir."
Böke ayrıca Türkiye’nin kaybedilen 128 milyar dolarının kötü günler için bir sigorta olduğunu ama şimdi o sigortanın olmadığını, hatta rezervin eksi 55 milyar dolar olduğunu söyleyerek şu açıklamayı yaptı:
"Öngöremediğimiz, beklemediğimiz bir kriz olduğunda veya ekonominin gerekliliği ışığında MB’nin şeffaf bir şekilde müdahale etmesi gerektiğinde bunun için elinde cephanesi yok"
Risklerin toplumda arttığını, durumun krizden buhrana, buhranın ise toplumsal bir bunalıma dönüştüğünü vurgulayan Böke, ABD Merkez Bankası’nın politikalarının da dış borca bağlı Türkiye’yi etkilediğini söyleyerek "Düne göre bugün daha kırılganız" dedi.
Böke, “Bu iktidar kaldığı sürece, tek adam rejimin anti demokratik, hukuksuz, kuralsız, hesap verilebilirliğin olmadığı, şeffaflığın olmadığı, rantın üretime tercih edildiği düzen devam ettikçe maalesef bu güven erozyonu devam edecek, bu durum tahlili reçeteyi de bize söylüyor, CHP’nin İkinci Yüzyıl Beyannamesi ile ortaya koyduğu program bu sorunları ortadan kaldıracaktır" diye konuştu.