Seçim 2024

CHP bir "halk partisi" (Volkspartei) mi oluyor?

31 Mart yerel seçimleri ise Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir "halk partisine" dönüşmesi bakımından bir milat olabilir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel seçim gecesi yaptığı konuşmada da buna işaret etti

03 Nisan 2024 00:00

Ercan Coşkun

Alman siyaset biliminden çıkan ve evrensel hale gelen kavramlardan biri, Volkspartei. Türkçesi "halk partisi" olan bu niteleme, temsiliyetini toplumun sadece belli bir kesimi (örneğin bir sınıf ya da bir zümre) ile sınırlamayan siyasi partiler için kullanılıyor. Toplumun bir parçasının çıkarları için siyasi faaliyet yürütmeyen, bütünün çıkarlarını temsil etme iddiasında olan ve farklı kesimlerden oy alabilen partilere "halk partisi" deniyor. 90'larda çok kullanılan ve artık tedavülden kalkan "merkez sağ" ve "merkez sol" tanımlarındaki "merkez" ibaresi ya da "ortanın solu" ya da "ortanın sağı" ifadeleri, bu niteliğe sahip ya da namzet partileri anlatıyor 

Siyaset bilimciler, "halk partilerini" bazı özellikleri üzerinden "çıkar partilerinden" (Interessenpartei) ayırt ediyor. Bu özelliklerin başında "ideolojisizleşme" veyahut siyaseti belli bir ideolojik misyona göre geliştirmemek geliyor. Normlar, değerler, dünya görüşü, inanç, ideoloji vb. gibi bir sebepten ötürü belli bir seçmen grubu için daha en baştan seçilemez durumda olmama, her ideolojiden seçmenin oyuna talip olabilme, halk partisi olmanın kriterleri arasında.

İkinci özellik ise "çelişkileri dengeleme" fonksiyonunu yerine getirme, yani toplumda farklı görüşler arasında bir konsensüs yaratma, ortayı bulma ve sorunları olabildiğince geniş bir kesimi tatmin edecek şekilde çözüme kavuşturma.

Ve üçüncüsü daha ekonomik. Belirli bir kesimin çıkarlarını savunmama, birbiriyle zıt çıkarlara sahip, toplumsal kesimlerin ortak çıkarlarına işaret etme ve bu çıkarları öne çıkarma.

Almanya'da bir sınıf ya da çıkar partisinden bir "halk partisine" dönüşme öykülerine örnek olarak Alman Sosyal Demokrat Partisi veriliyor. Bu öyküde "ideolojisizleşme" partinin 1959 yılında Bonn Bad Godesberg'deki olağanüstü kongresinde programını değiştirmesiyle gerçekleşiyor. SPD o kongrede kendisini "sosyalist" bir "işçi partisi" olarak tanımlamayı bırakıyor ve kendini bir "halk partisi" olarak tanımlamaya başlıyor. "Serbest piyasa" ve "vatan savunmasına" bağlılığını ilan ediyor, marksizmle uzun süredir sadece kağıt üzerinde olan bağından tümüyle vazgeçiyor.

Türkiye'de "ideolojisizleşme" ve "halk partisi" örnekleri 

Türkiye siyaset sahnesine baktığımızda ise "halk partilerinin" yakın tarihte ilk akla gelen örneği Anavatan Partisi. Milliyetçi Selamet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Adalet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi'nde ifade bulan dört siyasal eğilimi birleştirmeyi vaat eden ANAP bu ideolojilerden herhangi birine sadakat sözü vermiyordu ve bu anlamda bir "ideolojisizleşmeyi" ifade ediyordu. 

İdeolojisizleşmenin daha tipik bir örneği ise Refah Partisi'nden Adalet ve Kalkınma Partisi'ne giden süreçte görüldü. AKP'nin kuruluşundaki "milli görüş gömleğini çıkarma", İslami bir antiemperyalizm, antikapitalizm söyleminden uzaklaşma, serbest piyasaya olan bağlılık, kalkınmayı vurgulama, İsrail ve ABD ile ilişkilerde ideolojik değil reel politikanın çıkarlarına göre hareket etme, muhafazakarlık yerine "muhafazakar demokrat" kimliğin benimsenmesi gibi hususlar "ideolojisizleşmenin" ifadesiydi. AKP, seküler merkez sağ partileri, liberalleri, milliyetçileri, kısmen Kürtleri ve eski solcuları da kendi bünyesine katarak bir "halk partisi" oldu.

ANAP'tan belki farklı olarak kapsamaya çalıştığı ideolojik eğilimler arasına Kürtleri de eklemek istedi. En azından açılımlar ve barış sürecinden muradı buydu ancak Kürtlerin politik ve örgütlü olmaları, hegemonya tarafından kapsanamaz konumlanışları ve daha birçok neden bu beklentileri boşa düşüren bir özgünlüktü.

AKP "halk partisi" olma projesini mevcut mütedeyyin tabanından kopmadan ancak yeni kesimlere de açılarak hayata geçirmeyi hedefledi ve başardı. Elbette bu durum sadece AKP'nin ilk yılları için geçerli. Gezi protestolarından ya da en geç 7 Haziran 2015 genel seçimlerinden itibaren açılan ve halen kapanmayan dönem ise başka bir evrimi ifade ediyor. Çoğunluğun milliyetçi muhafazakâr bir kimlik üzerinden dönüştürülmesi, toplumun kalan kesimlerinden ayrıştırılması ve konsolide edilmesi söz konusu. Uzun zamandır kendi seçmeni dışındaki seçmene hitap edemeyen, ideolojik çıkış noktalarına geri dönen bir parti AKP. 

CHP'nin genel seçim taktiği

Cumhuriyet Halk Partisi'nde ise 2000'li yıllara baktığımızda benzer bir "halk partisi" olma serüveninden bahsetmek mümkün değil. Elbette Deniz Baykal liderliğinden Kemal Kılıçdaroğlu'na geçişi CHP'nin çizgisinde belirgin bir değişikliği ifade ediyor, insan hakları ve demokrasi konularına alan açılması, başörtüsü konusundaki tutum değişikliği, inanç özgürlüğü ve başka birtakım siyasi açılımlar "ideolojisizleşme" işaretleri olarak gösterilebilir. Ancak CHP hiçbir zaman AKP'de gördüğümüz türden bir ideolojisizleşme kulvarına girmedi, farklı eğilimleri birleştirmeye oynamadı. Bir "halk partisi" olamamanın basıncını ve sancılarını ise hep hissetti.

14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerinde izlediği taktik biraz bu çerçevede şekillendi. CHP bahsettiğimiz dönüşümler gibi bir dönüşüm geçirmeden Altılı Masa ile AKP'ye alternatif bir "halk partisi" boşluğunu gidermeye çalıştı. Farklı eğilimleri kendi bünyesinde eritmeye, uzlaştırmaya çalışmak yerine sağ, milliyetçi, İslamcı gelenekten gelen partilerle bir ittifaka dahil oldu; Millet İttifakının içinde çizgilerden biri olarak yer aldı ve böylece seçimlere kendi hüviyetini aşan bir hüviyeti temsilen girmek istedi. Böylece hem bir "ideolojisizleşme" rotasına girmeyerek bölünme parçalanma dinamiklerinden kendini muaf tutmuş olacak hem de "ideolojisiz" (ya da ideolojiler üstü) bir zemine sıçrayacaktı. "Eşitler arasında birinci" olduğu için altı parti adına ringe çıkacak, yüzde 25'lik tabanının ötesine geçmeyi böyle sağlayacaktı.

Ortaya çıkan başarısızlığı birçok kişi Ekrem İmamoğlu'nun aday olmamasıyla açıkladı ancak asıl eksiklik Altılı Masa'nın, "halk partisi" olma süreçlerinde gördüğümüz türden bir homojen politik vizyonu kuramamasıydı. Millet İttifakının politik çerçeve metinleri elbette vardı. Ancak bunlar asgari müştereklerde buluşma perspektifiyle teknik kaldı, bir pazarlık belgesi oldu ama yeni bir vizyonun ifadesi olmadı. Ortada bir "halk partisi" olmadan bir "halk partisi" varmış gibi yapma projesi o yüzden seçmen açısından inandırıcı olmadı.

Özel'in seçim konuşması

31 Mart yerel seçimleri ise Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir "halk partisine" dönüşmesi bakımından bir milat olabilir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel seçim gecesi yaptığı konuşmada da buna işaret etti. "Cumhuriyet Halk Partisi artık tüm demokratların partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi sosyal demokratların partisidir ama aynı zamanda milliyetçi demokratların, muhafazakâr demokratların, Kürt demokratların aynı anda oy verebildikleri bir partidir" dedi ve CHP'nin bu seçimde bir "halk partisi" niteliği sergilediğini ileri sürmüş oldu. 

"CHP artık başının üzerindeki görülmez yüzde 25'lik tavanı söz verdiğimiz gibi kırmıştır, tuzla buz etmiştir" sözüyle de aslında aynı hususa işaret etti, yani CHP'nin çekirdek seçmeninin dışındaki seçmenin oylarını alabilir bir parti olduğuna. Ancak "Bu sonuçları bizleri rehavete sevk edecek bir galibiyet olarak değil seçmenin bize açtığı bir kredi olarak gördüğümüzü ifade etmek isterim" de dedi ve verilen emanetin geri alınabileceğini ima etti.

Yerel seçim, ekonomik krizin kavurucu ateşi ve hükümetin İsrail politikasına yönelik muhalefet rüzgarının olduğu koşullarda düzenlendi. En az CHP'nin zaferi kadar AKP'nin mağlubiyeti de bir gerçek. Sonuçlara bakarak CHP'nin bir "halk partisi" hüviyetine kavuştuğunu söylemek için erken. Ancak kendi tabanı dışındaki kesimlerin oylarını uzun süre sonra ilk kez bu seçimde almayı başararak bu yönde bir adım attığı tespit edilebilir. Özgür Özel'in sonuçları böyle okumak istemesi ve buradaki fırsatları sezinliyor olması da bir politik yönelimi ifade ediyor. CHP'nin 14 Mayıs seçimlerindeki kendi hedeflerine göre izlediği işlevsiz taktikten şimdi işlevli bir çizgiye yöneleceği ve CHP'nin bir "halk partisi" olma yönünde ilerleyeceğine öngörülebilir. CHP'nin bu süreçte daha önce olduğu gibi kendi kendini çelmeleyip çelmelemeyeceğini ve ne kadar cesur davranacağını ise zaman gösterecek.

AKP'nin bir halk partisi olarak siyasi yükselişinde, sokakla hareketliliğiyle bağ, taban örgütlenmeleri, uluslararası müttefikler edinme, yargı müdahaleleriyle baş edebilme, devlet kademelerinde çeşitli ittifaklar kurabilme gibi daha bir dizi başka beceri de var. CHP'nin gelecek yıllarda iktidara gelebilmek için ise seçim kazanmanın yanı sıra bu tür beceriler de sergilemesi gerekecek.