Dünya

Che Guevara'nın oğlu: Atatürk dahil tarih boyunca savaş verenler, kimileri tarafından karalanmıştır

Meclis Başkanınız ancak Che ile ilgili kötü bir yorum yaptığı için hatırlanır

Fotoğraf: Hürriyet

26 Ekim 2016 16:59

Oğlu Camilo Guevara, babası Che Guevara’yı "eşkıya" ve "katil kişilik" ifadesiyle tanımlayan TBMM Başkanı İsmail Kahraman'a "Aklım almıyor. Che tarihte yeri olan bir insan. Yüzyıllar geçse de yine de hatırlanacak bir kişi. Meclis başkanınız ise Che ile ilgili kötü bir yorum yaptığı için hatırlanır, bir kitap yazdığı ya da kalıcı eser bıraktığı için değil. Sonuçta tarih boyunca savaş verenler, birtakım insanlar tarafından karalanmıştır. Buna Atatürk de dahil" diye konuştu.

Camilo Guevara'nın BirGün'den Meltem Yılmaz'a verdiği söyleşi şöyle:

Fotoğraf alanında ne zamandır üretiyorsunuz?

Sanata kendimi bildim bileli ilgim vardı ama fotoğraf 15 yıldır hayatımda. Ben aslında avukatım, okul dönemimde belli teknik fotoğrafçılık alanında kurslara katılıyordum. Zamanla ilgim ve sevgim artınca bu işi ciddiye almaya başladım. Şimdi Che Guevara Etüt Merkezi’ni yönetiyorum ama zaman buldukça fotoğraf çekiyorum. Gün boyu yapmam gereken işleri ve sorumlulukları bitirdiğimde; hemen fotoğrafa geçiyorum. Bir güne tüm bunları sığdırmaya çalışıyorum.

Bu kadar çok eylemi bir güne sığdırmaya çalışmanızın gerisinde, Che’nin oğlu değil de, Camilo olarak anılmak istemeniz, kendinizi kanıtlamak istemeniz yatıyor olabilir mi?

Hayır. Küba’da böyle bir ihtiyaca yer yok. Sen kimsen osun, olumlu ve olumsuz yönlerinle beraber.

Ama babanızdan devraldığınız düşünsel mirası taşıyorsunuz. Bu nedenle size yüklenen özel bir rol yok mu?

Bilirsiniz ki çocuklar babalarına değil, yaşadıkları döneme benzerler. Ben de babamın etkilediği bir dönemde yaşadığım için babamın etkisi altındayım. Yoksa yalnızca babam olduğu için değil.

Çocukluğunuzdan, babanızla ilgili aklınızda kalan bir anı var mı?

Hatırladığım net bir anı yok. Kafam karışıyor düşününce, hangi görüntü gerçekti hangisi hayaldi emin olamıyorum. Çünkü çocuktum.

"Babam bilgili ve hassas bir insandı"

Türkiye’ye “Tabu” başlıklı fotoğraf serginiz için geldiniz. Sergide, iki kadının sevişmesinin engellenmesini konu alan fotoğraflar var. Neden tabu kavramının karşılığını eşcinsellikte aradınız?

Niyetim öncelikle tabu konusunu genel bir şekilde ifade etmekti ama çok fazla tabu olduğu için birini seçmem gerekti. Sonra reklamları düşündüm. Reklamlarda, kadın nesne olarak kullanılır ve yalnızca cinsel alamda değil, her konuda kadın daha ilgi çekicidir. Özellikle kapitalist toplumlarda. Ben de bu alışkanlığa eleştirel gözle bakarak, spesifik bir tabu seçtim. Bir tabu nasıl meydana gelir, nasıl gelişir, nasıl tabu olmaktan çıkar, sergide bunu göstermeye çalıştım. Yeterince bilgiye sahip olmamak tabuları oluşturur çünkü.

Sizin tabularınız var mı?

Çok fazla var, sonsuz… Ama hepsini anlatamam. Bence tabular toplumun bir parçasıdır. Hatta bazen belli noktalarda pozitif rol bile oynayabilirler.

Tabulara eleştiri getiren bir sergi açıyor ama sonsuz tabunuzun olduğunu söylüyorsunuz, bunu nasıl yorumlamalıyız?

Bu sergide tabu kavramına pozitif veya negatif bir bakış getirmiyorum, tabuların oluşma şekline dikkat çekiyorum. Ve dikkatli olmamız gerektiği mesajını veriyorum zira tabuları hayatımıza alarak ya mağdur oluruz ya da mağdur eden oluruz.

Che de fotoğraf çekmeyi seviyordu. Bolivya’da otel odasında dolabın aynasını kullanarak çektiği self portresi, Bolivya köylüleri arasında çektiği resimler… Profesyonel fotoğrafçı gözüyle onun fotoğraflarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben iyi bir eleştirmen değilim, özellikle de babamın eserlerinden bahsedecek olursak. Bana göre babamın çektiği fotoğraflar çok iyi, doğal ve enteresan. Hiç öyle hava atmaya çalışan tarzda fotoğraflar değil. Çünkü bazı insanlar sanata giriştikleri zaman hemen ünlü olmak ve dahi olarak algılanmak istiyor ve bir sürü delilik yapıyorlar. Ama babam bilgili ve hassas bir insandı ve bunu olduğu gibi ifade etti. İnsani bakışını ve hassasiyetini her eserinde görüyorum.

"İnsan olmayı öğretiyoruz"

Che Guevara Etüt Merkezi’nde ne gibi çalışmalar var? Aslında şunu merak ediyorum: Bizim ülkemizde eğitim sistemi çocukların aklını, zekasını törpülemek üzere planlanmış durumda. Diğer yandan Küba’ya baktığımızda, son zamanlarda özellikle tıp alanındaki gelişmeleri görüyoruz, bu elbette bir sürecin sonucu. Siz ülkenizde çocuklara yönelik eğitimin felsefesini hangi temellerin üzerine yapılandırıyorsunuz?

Che Guevara Etüt Merkezi’nde iki ana alan var. Biri akademik, diğeri bilgi paylaşımı. Atölyelerimizde yılda 80 çocukla fotoğraftan resme, seramikten satranca, çizgi filme kadar pek çok atölyeyi hayata geçiriyoruz. Ama biz öncelikle prensipler konusunda çalışıyoruz. Çünkü bizim için bir çocuğun iyi bir fotoğrafçı olmasından daha önemli olan, iyi bir insan olması. Öncelikle Che Guevara’nın hayat hikâyesini anlatarak insan olmak için önemli olduğuna inandığımız değerleri aşılıyoruz. Çünkü ne olursan ol, ne iş yaparsa yap, sen önemli kılan şey nasıl bir insan olduğundur.

Teknolojik gelişmeler, internetin yaygınlaşması ya da sadece zamanın ruhu ile birlikte Che ve onun temsil ettiği değerlere olan ilgi azalabilir ya da artabilir. Hatta kapitalist dünyanın ilgisi artarken Küba’da ilgi azalabilir de. Bunu Küba’da en iyi gözlemleyebileceğiniz yer etüt merkeziniz olsa gerek. Son yıllarda çocukların, gençlerin ilgisi ne durumda?

Ülkemizde Che ve onun temsil ettiklerine olan ilgi azalmıyor, artıyor. Çünkü teknolojik gelişmeleri çalışmalarımız için kullanıyoruz. İnternet yoluyla geliştirdiğimiz birçok proje var. Benim en çok ilgilendiğim alan çocuklarla atölye çalışmaları yaptığımız toplumsal alan, bu konuda projeler geliştiriyoruz.

Fotoğraflarınızda çıplaklık ön planda. Türkiye’de böyle bir sergiyi açarken tereddüt yaşadınız mı? Zira yalnızca muhafazakâr değil, aynı zamanda toplumun ilerici birikimine saygı duymayan bir iktidar var.

Açıkçası burada bana karşı sevgi ve saygı hissediyorum. Benim sanatım insani bir konu ve hepimiz insanız. Bunu ya anlarız ya da anlamayız. Katledenler ise kötü insanlar… Bu açıdan herhangi bir korkum yok.

Ama Türkiye’de Meclis Başkanı geçen günlerde Che Guevara için “katil” ifadesi kullandı.

Aklım almıyor. Che tarihte yeri olan bir insan. Yüzyıllar geçse de yine de hatırlanacak bir kişi. Meclis başkanınız ise Che ile ilgili kötü bir yorum yaptığı için hatırlanır, bir kitap yazdığı ya da kalıcı eser bıraktığı için değil. Ve önemli olan toplumun ne düşündüğüdür. Sonuçta tarih boyunca savaş verenler, birtakım insanlar tarafından karalanmıştır. Buna Atatürk de dahil.

"Türkiye’de yoksulluk artmış"

Türkiye’ye en son bundan 10 yıl önce gelmişsiniz. O günlerle bugünü karşılaştırdığınızda nasıl bir tablo çıkıyor karşınıza?

Bir önceki ziyaretimde yeterince gezememiştim ama yine de bir karşılaştırma yapabilirim. Bugün Türkiye’de sokakta dilenen çok fazla çocuk görüyorum. Durumları aşırı derecede kötü. Aslında ben bugün Türkiye’de fakirlik görüyorum. Geçen seferki ziyaretimde bunu görmemiştim. Şu an gözüme çarpan en önemli fotoğraf bu.

"Küba ya başaracak ya yok olacak"

Dünyanın çeşitli yerlerinde Küba’nın ideallerini paylaşan pek çok insan ve örgüt var.

Mükemmelliği elde emek için daha çok işimiz var. Hata yapıyoruz çünkü insanız. Ama Küba’nın ulusal bir projesi var ve bu ulusal proje kapitalizme alternatif olarak geliştirildi. Eğer bu projeyi tam başaramazsak o zaman belki Küba diye bir ülke kalmaz. Bunu ya başarırız ya yok oluruz.

Che t-shirtleri, kupaları, şapkaları… Bir yandan ticarileşme, diğer yanda dünyanın her yerinde, her yaştan insanın Che ile tanışması, benimsemesi, içselleştirmesi. Siz hangi taraftasınız?

Ben babamla çok gurur duyuyorum ama aynı zamanda Kübalıyım diyorum ve babama Che olarak bakıyorum. Onu, en üstte tutulan bir adam olarak görüyorum çünkü gerçek bir kahramandı. Bazen Che’den bahsederken babamdan bahsetmiyorum, bir Kübalı olarak kahramanımız olan Che’den bahsediyorum. Ticarileşme konusuna gelince… Bu konuda çift taraflı bir kılıç var. Che’yi ilk kez gören bir insan onun hikâyesini araştırırsa yalnızca Che ile imajından değil, arkasındaki hikâyeden de haberdar olur. Ve kim bilir kaç kişi böyle devam eder. Ama tek bir şeyden emin olabiliriz, bugün birçok Che’ye ihtiyacımız var. Zira onun en önemli eseri dağlardaki savaşı değil, dünyayı değiştirme idealiydi. Ve bunun için kendi çözümlerini bulmuştu, biz bu çözüm önerilerine daha çok çalışmalı, kendimize değişen zamana uygun amaçlar bulmalıyız.

Bugün Küba sosyalizmin önemli temsilcilerinden, SSCB artık yok. Küba, bunu nasıl başardı?

Ben aslında komünizmin hiçbir zaman tam olarak olabildiğini düşünmüyorum. Sadece devrimci çözümler ya da iktidarlar, denemeler oldu. İlk aşaması oluşturulmaya çalışılmış, daha çok geçiş süreciydi. Ama hiçbir zaman olgunlaşmadı ve yerine oturmadı. Bir zamanlar başarılı olacak gibi görünüyordu ama sonradan birçok sebepten dolayı – ki bu sebepleri konuşacak zamanımız yok ve ben o kadar da yetkili değilim- o projeler çöktü. Küba’ya gelirsek… Küba’da burjuva bir sınıf vardı ama onların bir ulusal projesi yoktu. Onlar ABD’ye çok yakınlardı ve istekleri aynıydı. Hatta yalnızca ekonomik ve siyasi olarak değil, kültürel anlamda da bir farkları yoktu. Bu nedenle Küba’nın ileriye taşınması için devrimcilere ihtiyacı vardı. Çünkü biz bağımsızlık savaşından gelmiştik ve bugünü ileriye taşımak istiyorduk. Ve bunlardan kurtulmanın yolu sosyalist çizgiyi takip etmekti. Yani bizim devrimimiz, içten gelen ve bize özgü bir devrimdi. Diğer sosyalist ülkelerle ilişkiler dışında içimizde olan ve içimizden gelen bir şeydi. Yolumuzu, amacımızı biliyorduk.

Fidel Castro’nun BM toplantısında ünlü bir konuşması var. Amerikalı gazetecinin , “ABD ile Küba’nın ilişkisi ne zaman düzelir” sorusuna “Ne zaman Vatikan’da bir Latin papa oturur, ABD başkanı da siyah olursa o zaman düzelir” cevabını vermişti. Bu cümle ironi miydi yoksa öngörü mü?

ABD ile Küba arasında diplomatik ilişkiler başladı ama abluka hâlâ devam ediyor. Bu ne demek? ABD metotlarını değiştirdi ama hedeflerini değiştirmedi.

İlgili Haberler