Gündem

Cezaya dönüşen tutukluluk insanlık onurunu zedeliyor

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, mahkemenin 48. kuruluş yıldönümü ve yeni üyelerin yemin töreninde yaptığı konuşmada sert eleştirilerde bulundu

22 Nisan 2010 03:00

T24- Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, mahkemenin 48. kuruluş yıldönümü ve yeni üyelerin yemin töreninde yaptığı konuşmada yargının sorunlarını anlattı. Kılıç, cezaevindekilerin yüzde 52'sinin 'tutuklu' olmasının sorgulanması gerektiğini belirterek, cezaya dönüşen tutukluluğun insan onurunu zedelediğini vurguladı.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, ''Yasama, yargı ve yürütme gücünü kim kullanırsa kullansın yasal güvencelerin arkasına saklanarak hukuk dışı yöntem ve yollarla ülkeyi, demokrasiyi ve cumhuriyeti kurtarma düşüncesinden vazgeçmelidir'' dedi. 

     Anayasa Mahkemesinin 48. kuruluş yıl dönümü mahkemede düzenlenen törenle kutlandı. Törene, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcıları Cemil Çiçek, Bülent Arınç, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Danıştay Başkanı Mustafa Birden, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Genelkurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu, bazı yüksek yargı üyeleriyle çok sayıda davetli katıldı. 

     Başkan Kılıç, konukları, Anayasa Mahkemesine yeni seçilen üyeler Alparslan Altan, Engin Yıldırım ve Burhan Üstün ile birlikte karşıladı. 

     Törende ilk olarak yeni üyeler and içti. Başkan Kılıç, yedek üyeler Altan ve Üstün ile asil üye Yıldırım'a and içmelerinin ardından kisvelerini giydirdi. Yeni üyeler, kisvelerini giydikten sonra protokol sırasında oturan davetlilerle tokalaştı. 

     
     -KILIÇ'IN KONUŞMASI- 

     
     Kılıç, törende yaptığı konuşmada, Cumhuriyetin 87., Yüksek Mahkemenin kuruluşunun 48. yılında ülkenin halen en önemli sorunu olarak ön plana çıkan yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve sorumluluğu konusunu yeniden konuşmak durumunda kaldıkları için üzgün olduğunu ifade etti. Kılıç, şöyle konuştu: 

     ''Yargının kendi içinden kaynaklanan sorunlarını ortaya koymaya çalışırken tek bir yargı mensubunu dahi hedef almadan sistemin öz eleştiri kapsamında bir değerlendirmesini yapmak arzusunda olduğumu peşinen ifade etmek isterim. Kastım yargı mensuplarının canını acıtmak değil yargının canını acıttığı insanların bilmesi gereken sorunları ortaya koyabilmektir. 

     
     -"TOPLUMUN ŞİKAYETİ VAR" 

     
     Yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı, adil yargılanma ve sorunlarla dolu işleyişine ilişkin konularda toplumun çok ciddi kaygısı, endişesi ve şikayeti vardır. Bu çığlıklara sebep olan sorunları konuşmadan üstünü örtmek, ötelemek ancak hastalıklı bir hukuk devletinin böyle devam etmesinden çıkar sağlayanların bilinçli bir yöntemi olabilir. Oysa insan onuru ve hukukun üstünlüğü temeline oturan tarafsız ve güçlü bir yargı sistemi toplumun hayat sigortasıdır. Bu nedenledir ki yargının sorunlarını korkuya ve öfkeye kapılmadan konuşacağız. Farklı görüşler arasında olması gereken diyaloglar kurularak sorunlara çözüm projelerini toplumun beğenisine sunacağız. Herkesin ifade özgürlüğünü sonuna kadar kullanarak yargıyla ilgili hissettiği acılarını bizimle paylaşmalarına imkan tanıyacağız.'' 

     
     -''... AYAKTA KALAMAYACAK''- 

     
     Sorunlara çözüm önerileri getirmek yerine suçlamayı tercih eden, ön yargılı ve saplantılı ideolojik itiraz sahiplerinin haklı ve isabetli çözümlerin hayata geçmesini engellediklerini kaydeden Kılıç, ''Bağımsızlığa ve tarafsızlığa teslim olmayı reddedenler ayakta kalamayacaklardır'' diye konuştu. Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü: 

     ''Yargıyı ideolojik vesayet altında tutmaya çalışanlar bağımsızlık ve tarafsızlıktan en çok rahatsız olanlardır. Her konuda farklı düşünebiliriz ancak yargının tarafsızlığı konusunda herkesin ittifak etme zorunluluğu vardır. Esasen yargıcın sahip olduğu inançlarını, siyasi görüşlerini, ideolojisini özetle kutsallarını kararlarına yansıtması çözülmesi gereken en ciddi bağımlılık sorunudur. Bu bağımlılık karşı düşünceyi tahrik etmekte, başka bir yanlışa, farklı bir bağımlılığa davetiye çıkarmaktadır. Yasama, yargı ve yürütme gücünü kim kullanırsa kullansın yasal güvencelerin arkasına saklanarak hukuk dışı yöntem ve yollarla ülkeyi, demokrasiyi ve cumhuriyeti kurtarma düşüncesinden vazgeçmelidir. 

     Toplumun geleceğe dair korkuları yıllarca istismar edilerek kullanılmış, hukuk dışı davranışların, işkencelerin, faili meçhullerin meşru zemini oluşturulmaya çalışılmıştır. 'Kurumlar yıpranmasın' anlayışının arkasında ülkeye nasıl bir bedel ödettirildiğinin farkında olduğumuzun bilinmesi gerekir. Hangi kurum veya kuruluş mensubu olursa olsun hukukun dışına çıkan bir eylemi sabit olduğunda onu koruma ve kollama çabaları yerine bedelini kendisinin ödemesine imkan sağlanması halinde kurumların yıpranması önlenmiş olacaktır. Yargı ise bu bedeli ödetme ve hesap sorma makamıdır. Başka bir anlatımla yargı, gelecek kuşaklara kapanmamış hesap bırakmaması gereken bir güçtür.'' 

     
     -İTİBAR, MAKAM, UNVAN VE RÜTBE- 

     
     Haşim kılıç, yargının, bu hesabı görmeye başladığında elindeki adalet terazisinin ayarını bozması halinde toplumun güven duygusunu kaybedeceğini belirtti. 

     Ülkede yargının tarafsızlığından ve bağımsızlığından şikayet edenlerin sosyal profiline bakıldığında ciddi bir eksen kaymasının gerçekleştiğinin görüldüğünü dile getiren Kılıç, ''Yıllardır soruşturma ve kovuşturma hukukunun haksız ve ölçüsüz uygulamalarına konu olmuş olayları ve insanları görmezlikten gelenler her ne olduysa bugün yargıdan en çok şikayet eden konumuna gelmişlerdir. Oysa hukuk dünyası yargılanan kişilerin itibarı, makamı, unvanı ve rütbesi ile asla ilgilenemez. Ancak uygulamalar bunu teyit etmiyor'' diye konuştu. 

     
     -İNSAN ONURU- 

     
     Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün 2009 yılı sonundaki verilerine bakıldığında ülke genelinde ceza evlerinde yatan hükümlü ve tutuklu sayısının 116 bin civarında olduğunun görüldüğünü söyleyen Kılıç, bunun 60 bininin tutuklu, 56 bininin ise hükümlü olduğunu belirtti. Buna göre, cezaevlerinde yatanların yarıdan fazlasının tutuklu olduğunu ifade eden Kılıç, şöyle devam etti: 

     ''Çağdaş ülkelerle kıyas edilemeyecek kadar tutuklu barındıran ülkemizdeki bu tablo kimseyi rahatsız etmez iken itibarlı, rütbeli, makam sahibi insanlar bu sayıya dahil olduklarında yargıçların tarafsız olmadığı, usul yasalarının yanlış ve yanlı uygulandığı iddiaları söylenir hale geldi. 

     Doğru olanı ise hiçbir ayrım gözetmeksizin yüzde 52 olan tutuklu oranının sorgulanmasıdır. Usul yasalarına göre belli koşullarda uygulanması gereken tedbir niteliğindeki tutukluluğun erken cezalandırma yöntemine dönüşmesi insan onurunda onarılması güç yaralar açmaktadır. Tutuklulara karşı olan dostluk ve husumet bu gerçeği söylemeye engel olmamalıdır. Zira insan onuru sadece imtiyazlıların ve itibarlıların değil insan olma ortak paydasına sahip kayıtsız şartsız herkesin taşıdığı temel bir değerdir. Bu değerin yaşatılması, tarafsız bir yargının güvencesi altında gerçekleşebilir. Unutulmamalıdır ki taraflı ve bağımlı bir yargının hiçbir dönemde kazananı olmamıştır.'' 

     
     -YENİ SORUNLARA ESKİ CEVAPLAR- 

     
     Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, ''Yüce Atatürk'ün temellendirdiği Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile tutunmuş herkesin düşüncelerini, inançlarını ve duygularını dolu dolu yaşamaları için gerekli zemini oluşturmak, demokratik bir hukuk devletin en temel ödevidir. Böyle bir devletin yeni sorunlara, eski cevaplarla karşılık verme hakkı yoktur'' dedi.
     Kılıç'ın konuşmasında öne çıkan bazı başlıklar şöyle: 

     -Bağımsızlık ve tarafsızlık konularında ciddi sorunları olan yargı sistemimizde yapılacak değişikliklerin tepkisel düşüncelere dayanmaması ve niteliği farklılaşmış yeni bir tarafsızlık ve bağımsızlık sorunu doğurmaması en büyük dileğimizdir'' 

     -Çağı yakalama inancı ile hazırlanmış evrensel değerler ile örtüşen, ekonomik, sosyal, siyasal, hukuksal çözüm önerileri, insan onurunu yücelten en aziz toplum projeleridir. Son söz olarak önerim şudur: Onurlu insan, güçlü Türkiye. 

     -Gerek bakanlığın gerekse yüksek yargı organlarının kürsü hakim ve savcıları üzerinde oluşturduğu korku ve kaygılar giderilmedikçe bağımsızlıktan söz edilemez 

     -Kamuoyunun dikkatinin yoğunlaştığı önemli davalarda birbiriyle çelişen ve toplum vicdanını ikna edecek hiçbir gerekçeye dayanmayan, gün aşırı farklı kararların ortaya çıkması, yargıya olan güveni temelden sarsacak görüntülerdir 

     -Halkımızın mutluluğu adına, uygar dünya ile bütünleşmiş, her türlü siyasi ve ideolojik etkiden arındırılmış, hızlı ve etkin bir yargı sistemi kurulması için acil bir yargı reformunun yapılması zorunluluk haline gelmiştir.''