Aynur Tekin
Paris İklim Anlaşması'nın geçen ay TBMM tarafından onaylanmasının ardından, 2053 net sıfır emisyon hedefi için yeni bir sürece girildi. Uzmanlar, Türkiye'nin iklim hedeflerini gerçekleştirebilmesi için enerji politikalarında köklü değişiklikler yapması gerektiğini vurguluyor. İklim krizi üzerine çalışan sekiz çevre örgütünün katkısıyla hazırlanan "Karbon Nötr Türkiye Yolunda İlk Adım: Kömürden Çıkış 2030" adlı rapora göre, kömürü önceleyen politikalar doğa, halk sağlığı ve kamu bütçesi üzerinde de ciddi bir yük oluşturuyor. Türkiye'nin elektrik üretiminde kömüre muhtaç olmadığı anlatılan rapor, aynı zamanda kömürden çıkış için bir yol haritası sunuyor.
Raporda, küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yarısına sebep olan kömürün en geç 2030 yılına kadar elektrik sisteminden çıkarılması gerektiğini belirtiliyor. Bunun için atılması gereken ilk adımsa, kömürü teşvik eden yerli kömür alım garantisi uygulamasının sonlandırılması.
Kömürün Ötesinde Avrupa (Europe Beyond Coal), Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA), Greenpeace Akdeniz, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği ve 350.org için modelleme çalışmasını APLUS Enerji'nin yaptığı raporda, 2021-2035 dönemini kapsayan "mevcut durum", "kömürden çıkış", "nükleersiz kömürden çıkış" şeklinde üç senaryo üzerine tartışılıyor.
"Karbon emisyonu fiyatlandırılmalı"
Öte yandan raporda, "kirleten öder" ilkesi çerçevesinde karbon emisyonunun fiyatlandırılması gerektiğinin altı çiziliyor. Buna göre kömür maliyetlerinin termik santral işletmecileri tarafından yüklenilmesi ve kömür teşviklerinin kaldırılması durumunda elektrik üretimi için kömür kullanımı akılcı bir tercih olmaktan çıkacak.
Sunulan yol haritasında 2028 yılı itibarıyla ithal kömürden, 2029 yılı itibarıyla ise yerli kömürden çıkış doğal seyrinde gerçekleşeceği belirtiyor.
Türkiye'nin politika değişikliğine gitmeden devam etmesi durumunda ise 2053 karbon nötr hedefine ulaşmasının çok zor olacağı değerlendiriliyor. Kömürden çıkış senaryosu hayata geçilirse karbon emisyonları, 2035'e kadar yüzde 82,8 azalacak. Bu durum Türkiye'nin iklim hedeflerine ulaşmasını mümkün hale getirecek.
Modellemeye göre kömürden çıkılması, elektrik üretiminde yerli ve yenilenebilir enerjinin payını artıracak. Bu adımın enerji güvenliği açısından hayati öneme sahip olduğunu vurgulanıyor. Rüzgâr ve güneş enerjisinin elektrik üretimindeki payının artmasını öngören kömürden çıkış projeksiyonuyla tamamı yerli ve yenilenebilir olan enerjinin payı 2035'te iki katına çıkarak yüzde 73,6 olacak.
Raporun bulgularının paylaşıldığı basın toplantısına katılan konuşmacılar, kömürün elektrik sisteminden temizlenmesinin teknik ve finansal olarak mümkün olduğunun altını çizdi. Ancak sürecin yöre sakinlerini mağdur etmeyecek şekilde kapsayıcı bir perspektifle planlanması ve adil geçiş mekanimazlarını içermesi gerekiyor.
"Kirletmenin bedeli emisyondan sorumlu kirleticilere ödetilmeli"
Avrupa'da son beş yıl içinde 20 ülkenin kömürden çıkmayı taahhüt ettiğini hatırlatan Kömürün Ötesinde Avrupa (Europe Beyond Coal) Kampanyacısı Duygu Kutluay, Türkiye'nin de aynı yolu izlemesi gerektiği görüşünde.
Kutluay, "Türkiye'de iklim değişikliğine sebep olan sera gazlarını salanlara senelerce destek verildi, oysa bu raporla görüyoruz ki kirletmenin bedeli emisyonlardan sorumlu kirleticilere ödetilirse, kömürden çıkmak kaçınılmaz" diye konuştu.
"Türkiye'nin ticari konumunu geliştirecek"
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) Direktörü Bengisu Özenç, emisyon azaltım stratejisinin Türkiye'nin ticaret partnerleri karşısındaki konumunu korumasına ve hatta geliştirmesine de katkı sağlayacağını ifade etti.
2053 karbon nötr hedefinin kamu kuruluşları tarafından da sahiplenilmesini olumlu bir gelişme olarak değerlendiren Özenç, "Eğer bu hedefte samimiysek yeni kömür projelerine bugünden itibaren son vermeli, yeni kömür yatırımları yapmamalı ve mevcut kömür yatırımlarından da en geç 2040'a kadar çıkmalıyız" diye konuştu.
Avrupa Birliği'nin ortaya koyduğu Yeşil Mutabakat, 2030'a kadar sera gazı emisyonlarının yüzde 55 azaltılmasını, 2050'de ise sıfırlanmasını hedefliyor. Karbon ayak izini en düşük seviyede tutabilmek için ek tedbirler geliştiren plan çerçevesinde "Sınırda Karbon Vergisi" de yer alıyor. Türkiye'den AB'ye ihraç edilen ürünlerdeki emisyon içeriği de bu yolla kontrol edilecek.
Çevre örgütleri, ulusal ölçekte karbon fiyatlandırma mekanizmasının oluşturulması gerektiğine dikkat çekiyor. Böyle bir uygulamanın hayata geçirilmemesi durumunda ise Türkiye'den ciddi bir finansal kaynağın sınırda karbon vergileri yoluyla yurtdışına aktarılacağı ve AB'ye yapılan ihracat üzerinde ek maliyetler oluşacağı kaydediliyor.
Ticaret Bakanlığı'nın verilerine göre 2020 yılında 69 milyar dolar ihracat yapılan Avrupa Birliği ülkeleri, yüzde 41,3 ile Türkiye'nin toplam ihracatında ilk sırada yer alıyor.