Ekonomi

Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Birpınar: Paris Anlaşması için Türkiye'nin finansman ve kredilere ihtiyacı var

"İçerideki müzakereler dışarıdakinden daha zor"

07 Ekim 2021 13:31

Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı ve Türkiye İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Mehmet Emin Birpınar, imzalanmasından altı yıl sonra onaylanan Paris Anlaşması için “Müzakereleri sadece Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak yapmıyoruz. Ülke adına yaptığımız için içeride de müzakere yapıyoruz. İçeride bütün bakanlıklarla ortak bir kanaatin hep oluşması gerekiyor. İçerideki müzakereler, dışarıdakinden daha zor olduğunu ifade etmek istiyorum. Çünkü herkes kendi bakanlığı çerçevesinde düşünüyor” dedi. Uluslararası müzakereler hakkında bilgi veren Birpınar, “Türkiye’nin, yardım demiyorum, finansmana ve kredilere ihtiyacı olduğunu ifade ettik, ‘bu fonları açın, Türkiye yararlansın’ konusunda ısrarcı olduk” diye konuştu.

Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı ve Türkiye İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Mehmet Emin Birpınar; TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda “İklim Değişikliğiyle Mücadele ve Yeşil Ekonomi Sürecinde Fırsatlar ve Tehditler" başlıklı sunum yaptı.

"Genel Kurul tarihi bir adım attı"

Komisyon Başkanı ve AKP Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız; yaptığı açılış konuşmasında, Paris Anlaşması’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmesine değindi.

Altunyaldız, “Genel Kurulumuz tarihi bir adım attı. O yüzden öncelikle bu adımın ülkemize ve dünyaya hayırlı olmasını diliyorum. Çünkü her ülkenin bu alanda yapacağı çalışma ve atacağı adımlar son derece kıymetli. Ülkemizin küresel meselelerde sorunun değil çözümün yanında olduğunu net bir şekilde ortaya koyduk” dedi.

"Türkiye'nin söz sahibi olması önemli"

Mehmet Emin Birpınar da sunumundan önce Paris Anlaşması’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmesine ilişkin konuştu.

Birpınar, “Bu kararlılığı tüm dünyaya göstermiş olduk. Taraflar Toplantısı’nda Türkiye’nin de söz sahibi olması noktasında önemli görüyorum. Genellikle Birleşmiş Milletler çatısı altında 197 ülkenin anlaştığı konu yok ama çevre meselelerinde başarılı çalışmalara imza atıyor. Bir sekretarya da kuruldu. Ana gündemleri var. Türkiye de onların bir parçası” dedi.

"İçerideki müzakereler dışarıdakinden daha zor"

Paris Anlaşması için yürütülen müzakere süreçlerine değinen Mehmet Emin Birpınar, şöyle konuştu:

Paris Anlaşması, tüm ülkelere sorumluluk veren bir anlaşma. Paris Anlaşması’nın temelinde hep şundan bahsettiler. ‘Gelişmekte olan ülkeler diğer ülkelere finans yardımı yapacak, teknoloji yardımı yapacak. Az gelişmiş ülkeler de bu finans yardımlarını alacak, verdikleri taahhüt çerçevesinde emisyon azaltımı yapacak.’

Dolayısıyla, Türkiye’nin 2015’ten beri korkusu şuydu. Türkiye’yi gelişmiş ülke sayarlarsa, Türkiye mutlak emisyon azaltımı yapar mı? Bu müzakereleri sadece Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak yapmıyoruz. Ülke adına yaptığımız için içeride de müzakere yapıyoruz. İçeride bütün bakanlıklarla ortak bir kanaatin hep oluşması gerekiyor. İçerideki müzakereler, dışarıdakinden daha zor olduğunu ifade etmek istiyorum. Çünkü herkes kendi bakanlığı çerçevesinde düşünüyor. Mesela Enerji Bakanlığı diyor ki ‘insanların hepsi elektriğe ulaşmak istiyor, sürekli enerji ihtiyacımız var, siz bize yenilenebilir enerji diyorsunuz, hem pahalı hem sürekli değil…’ Dolayısıyla bu müzakereler böyle devam etti.

"Finansman konusunda ısrarcı olduk"

Türkiye yaklaşık 6 senedir bu müzakerelerde Türkiye’nin emisyon azaltım potansiyelinin yüksek olduğunu, adaptasyon için paraya ihtiyacı olduğunu, ülkemizin çok fazla iklim değişikliğinden etkileneceğini, seller, hortumlar, taşkınlar, orman yangınları gibi afetlerden veya kuraklık gibi afetlerden çok fazla etkilenen ülke olacağını, bu yüzden uluslararası finansmana, yardım demiyorum, finansmana ve kredilere ihtiyacı olduğunu ifade ettik. ‘Bu fonları açın, Türkiye yararlansın’ konusunda ısrarcı olduk. Bu seneki müzakerelerin en önemli konulardan birisi finansman olacaktır.

"Batılılar zengin olduğu için ölümden daha fazla korkuyorlar"

Batılılar zengin olduğu için daha fazla ölümden korkuyorlar. Çünkü zenginlik öyle bir şey. Onun için diyorlar ki ‘iklimi değiştirdik, yanlış bir kalkınma modeliyle değiştirdik, siz bari böyle yapmayın, kalkınmanızı doğru yapın’ diye bizi uyarıyorlar. Gelişmiş ülkeler, ‘biz dünyayı kirlettik, bedelini ödemeye hazırız, paraları verelim, teknoloji transferi yapalım’ diyorlar. Gelişmekte olan ülkeler inanmıyorlar. ‘Dünyayı kirlettiniz, zenginleştiniz, iklim değişikliğini bahane ederek, tekrar yeni bir zenginleşme modeli arıyorsunuz, yenilenebilir enerji yapacağım diyorsunuz, yine bize satacaksınız, kredi vereceksiniz, yine siz daha faza zenginleşeceksiniz sizin niyetleriniz iyi değil’ diyorlar.

Veya ‘sizin yaptıklarınızın aynısını yapacağız, kalkınacağız, sonra konuşalım’ diyorlar. Bir de az gelişmiş ülkeler veya ada ülkeleri var, ‘biz iklimi değiştirmek için hiçbir şey yapmadık ama en çok etkilenen biz olacağız, sular altında kalacağız, göç edeceğiz sizin oraya geleceğiz, çocuklarımıza iş bulacaksınız’ diyorlar. Bir de fosil yakıt çıkaran ülkeler var, ‘siz bizi sömürdünüz, biz başka iş bilmiyoruz, yeni işler öğretin’ diyorlar. Demek ki bu müzakerelerde dört grup var. Bütün bunların arasında geçen çetin müzakereler. Saatlerce bununla uğraşıyorlar.”

2050 yılında 140 milyon göç

Birpınar’ın sunumundan öne çıkanlar ise özetle şöyle:

“Dünya Bankası, 2050 yılında 140 milyon kişinin göç etmek zorunda kalacağını öngörüyor. 2020 kaydedilen en sıcak üç yıldan biri oldu. 2015-2020 kayıtlara geçen en sıcak 6 yılı barındırıyor. 2010-2020 ise kayıtlara kayıtlardaki en sıcak 10 yıllık dönem oldu. 1850 yılından 2020 yılına dek atmosferdeki karbon yoğunluğu yüzde 50 arttı. Deniz suyu sıcaklıkları artıyor. Karadeniz’de hamsi göçleri ve istilacı türler görülüyor. Deniz kaplumbağaları kuzeye yöneliyor. Birleşmiş Milletler tarafından yıkıcı etkiye sahip afetlerin son 20 yılda önemli artış gösterdiği ve bu artışın özellikle de iklim ile ilişkili afetlerde gerçekleştiği ve iklim ile ilişkili afetlerin tüm afetlerin yaklaşık yüzde 91’ini oluşturduğu vurgulanıyor.” (ANKA)