Ekonomi

CEO’lar ne söyler, ne anlaşılır?

İnsanlar gibi şirketlerde üç açıdan değerlendirilebilirler; şirketlerin kendinin...

28 Haziran 2011 03:00


Süheyl Aygül
[email protected]

İnsanlar gibi şirketlerde üç açıdan değerlendirilebilirler;  şirketlerin kendinin nasıl görülmesini istediği, başkalarının şirketi nasıl gördüğü ve gerçekte  şirketin ne olduğu…

Bu üç ayrı bakış açısı ne kadar bütünsellik taşıyorsa şirketinizin markası  o kadar güçlüdür, bir o kadar da tutarlıdır… Değilse üç benzemezle nereye gidileceği, oyunun nasıl biteceği  mâlumunuzdur.

Bir şirketin nasıl “görülmek” istediği o şirketin misyonudur, başkalarının onu nasıl gördüğü  ise onun dışarıdaki pazar konumu veya marka kimliği ya da marka vaadidir.

Piramitlerin en başında bulunan CEO’lara uzaktan bakınca görevlerinin sadece kurumun kârını artırmak ve yönetim kuruluna  karşı sorumluluk taşımak olduğu düşünülür. 

Oysa gerçekte durum farklıdır.  CEO’nun sorumlu ve ilişki içerisinde olmak durumunda olduğu sayısız kurum ve kişiler vardır. CEO’lar yerli ve yabancı hissedarlara, iç ve dış müşterilerine, sendikaya, tedarikçilere, bakanlıklara, sivil toplum kuruluşlarına, üniversitelere, basına, toplamda tüm kamuoyuna karşı kocaman bir büyüteçin altında tutulurlar. 

Başında bulundukları kurumları geleceğe kanatlandırmaları beklenen CEO’ların en önemli sorumluluğu; soldan sağa doğru yukarıda bahsedilen gruplarla  doğru iletişim kurmak ve doğru mesajları doğru zamanda vermektir.

Yapılan bir araştırmaya göre, bir CEO’nun itibarı; bir kurumun kamuoyunda ve iş dünyasında ve borsadaki itibarının yaklaşık yüzde ellisini oluşturmaktadır.

Cornell Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre ise,  efsane CEO’ların ortak noktası “sözlü resim çizme sanatı”   konusunda başarılı olmaları. Sözlü resim yapmanın yolu, iyi konuşma sanatından geçiyor elbette. Konuşmalarında  metaforları, şarkıları, kokuları, lezzetleri  ve diğer duyumsamaları kullanan liderlerin, hayat deneyimleriyle vurgulamayı ve ilham vermeyi başardığı ve sadece mantığın sesini anlatan ve rakamlarla konuşan yöneticilere göre çok daha etkili ve kalıcı izler bırakabildiği ortaya çıkmış.

Güçlü   liderler insanları harekete geçirerek ilham vermeyi başarabilenlerdir. Duygulara hitap eden etkili konuşma ustaları “nasıl” sorusundan önce “niçin” sorusunun yanıtını paylaşırlar. 

Örneğin Apple’ın kurucu CEO’su Steve Jobs bir ilham efendisidir. İnsanların onun anlattıklarıyla adeta sarhoş oldukları anlatılır. Stanford Üniversitesi’nin mezuniyet töreninde  yaptığı etkili konuşma halen dillerde ve internette kolayca ulaşabileceğiniz bir mesafededir. 

Sony’nin kurucusu ve CEO’su Akio Morita da iyi bir hikaye anlatıcısı olarak  bilinenlerdendir.  Morita, hikayeleriyle ortakları ve çalışanları arasında iletişim kurarak onları ikna edebilmeyi başaran bir liderdir. O da, çalışanlarına ilham verme konusunda çok başarılıdır. “Ben pazara bakmam, pazarı yaratırım” diyecek kadar iddialı olan Morita, aynı zamanda  “Ne kadar başarılı, ne kadar zeki ya da ne kadar kurnaz olursanız olun, geleceğiniz çalıştırdığınız insanların elindedir.” Biraz dramatize edersek kaderiniz en acemi elemanınızın elindedir mantığıyla, zincirin gücünün en zayıf halkası kadar güçlü olduğunu anlatacak kadar insan sermayesine yapılması gereken yatırımın altını çizmesini  bilen bir liderdir Morita. 

Türkiye’de durum nasıldır derseniz, aslında birçok başarılı CEO’muz var. Burada isim vermek yanlış ve diğerlerine haksızlık olur. Sadece kâr beklentisinde olduğunu düşündüğü yönetim kuruluna karşı sorumluluk hisseden, başta çalışanları olmak üzere diğer paydaşlara altıbin feet’ten bakan ve günü kurtaran CEO’lara da rastlamak da pek tabi mümkündür. 

Şirketiniz üst düzey kalifiye elemanlara ve yüksek kalitede ürün gamına sahip olsa da, oynattığınız oyunda coşku yoksa,  tempo yoksa, gol atmaya dair hiç bir inanç yoksa sadece oyunun devamlılığını sağlamak üzere sahanın çevresinde top koşturan ve en fazla berabere kalmak  için oynayan bir takım imajı çizersiniz.  Kalesiz futbol oynayan bir takımda oynamak da, seyreden tarafında yer almak kadar keyifsizdir. Bu yönetim felsefesiyle sadece bugün kurtarılırken, yarınlarda kurtarılacak pozisyonuna düşebileceğini unutmamak gerekir.  Rakamlar ve bütçeler sizi gelecekte hiçbir yere ulaştırmaz. Bir şirketi başarıya götüren şeyin  CEO tarafından ifade edilen yönetimin felsefesinin olduğunu göz ardı etmemek gerekir.

Geçenlerde ülkemizde  başarılı bir CEO’nun yaptığı konuşmayı duydum ve mutlu oldum.  Kuruma yeni katılan yönetici adaylarına yaptığı konuşmada “Hepiniz genel müdür yardımcısı olacaksınız. Ancak en iyileriniz burada,  diğerleri  de sektörde genel müdür yardımcısı olacak” söylemini bir piramitin yukarı doğru çıktıkça daralan huni şeklindeki kariyer haritasını, üçgenden, üstü açık kareye çevirmeyi başaran  konuşmasını  son derece etkileyici  bir “sözle resim çizme sanatı” olarak değerlendirdim.  Etrafındaki kalabalığa geleceğe dair ümit ve ilham veren, doğru kurumda konumlandıklarını  ve doğru seçim yaptıkları düşüncesini pırıl pırıl beyinlere  yükleyerek onları inançla ve özgüvenle bir bütünün parçası olarak geleceğe doğru, birbirlerine çarpmayacak şekilde  full motivasyon içinde uçuracak bu konuşmaya buradan bile alkış tutmamak   mümkün değil. 

Piramit yapıların  korku kültürlerinden, hiyerarşik yapılarından, tek yönlü iletişimlerinden  bir an önce kurtulması yeni dönemde kritik önem taşımaktadır. Büyük kurumlarda  varolan ve yarısının bile kullanılamadığına inandığım  enerji ve potansiyelin böyle değerli CEO’ların ışığı ile ortaya çıkarılması ve kurumların ulusal ekonomiye olan  katkılarının  bu tür liderler aracılığıyla her gün biraz daha büyüyerek artması  en büyük dileğimiz.