Yeni Şafak gazetesi yazarı Ayşe Böhürler, İslami camianın erkeklerinin kadınlara bakış açısını mercek altına aldı.
AKP kurucusu ve Merkez Karar Yürütme Kurulu Üyesi olan Böhürler “Başörtüsü üzerinden siyaset” başlıklı köşe yazısında (7 Mart 2009) "Erkekler cennetin kendilerine, cehennemin kadınlara ayrıldığını düşünüyorlar" görüşünü dile getirdi.
Böhürler’in yazısının tamamı…
Başörtüsü üzerinden siyaset
Yeni bir peygamber geldi de, soyadı da Bekaroğlu da ben mi farkında değilim. Herkes gibi Mehmet Bekaroğlu’da hata yapar Ayşe Böhürler’de. Ancak iki haftaki önceki yazım Sayın Bekaroğlu’nu bir hayli rahatsız etmiş anlaşılan. Sadece kendisi değil, taraftarlarına bakılırsa karşımızda günahsız bir peygamber var. Kendisi başörtülü kadınların jipe binmesinden laikçiler gibi rahatsızlık duyuyor. Direkt başbakana muhalefet yapmak yerine başörtülü eşi üzerinden muhalefet yaptığı için hızla gündem ve haber oluyor. Tüm bunları da siyasi hiç bir emel taşımadan safü pak dini hatırlatma çerçevesinde gerçekleştiriyor. Açıklamalardan benim anladığım bu. Sanki karşımızda -kardeş bir partiden olsa da-bir belediye başkan adayı değil de, Allah rızası için “emri bil maruf nehyi anil münker ” yapan birisi var. Çünkü “siz de mi başörtü üzerinden siyaset yapıyorsunuz” şeklindeki eleştirim nedeni ile Sayın Bekaroğlu tarafından hesap günü hatırlatmasına muhatap oldum. Burada hesap korkusu duyacak birisi varsa, o da hiç bir şekilde siyasi bir emel peşinde olmayan ben değil, siyasi bir hesabı olan (aday) Sayın Bekaroğlu’dur herhalde.
Sayın Bekaroğlu’nun bana gönderdiği mektuptaki bahislerin benim eleştirdiğim konu ile ilgisini anlayamadım. Başörtülü dindar bir kadın olarak rahatsız olduğum bir söylemi eleştiriyorum. Bu konuda Parti sözcülüğü yapmıyorum. Ayrıca ben Ak Parti kurucusu olmasam da aynı şeyleri söylerdim. Ancak Sayın Bekaroğlu Ak Parti’de olsaydı bu sözleri söyler miydi bilmiyorum. Bu noktada kendimden en ufak bir şüphe bile duymuyorum. Çünkü mevkilerin geçici olduğunu, öz duruşun ise kalıcı olduğuna inanırım. Ayrıca da ne jipim, ne lüks bir arabam, ne de servetim var. Sayın Bekaroğlu bana ahireti hatırlatmadan önce kendisi daha önce içinde olduğu siyasi hareketlerdeki duruşunun muhasebesini yapsın. Bıraksın başörtülüler neye biner, nereye gider, ne örter ne örtmez. Dindar kesimdeki duyarlılık kaybını, yozlaşmayı eleştirecekse de bunu bir bütün olarak erkekler ve kadınlar üzerinden yapması daha tutarlı bir duruş ortaya koyar. Daha önce de yazmıştım. Sadece başörtülü kadınlardan yüksek performanslı dindarlık beklentisi marazi bir takım durumları da ortaya çıkarıyor.
* * *
Bizim camiadaki bir çok erkekte gördüğüm bir şeydir; kadınların sigara içmesini, pantolon giymesini, başörtülerinin şeklini, gülüp konuşmalarını İslamilik açısından sorgulanacak bir mesele olarak ele alırlar. Kendilerini ise bu sorgulamadan hep muaf tutarlar. Herhalde erkeklerimiz mahşer gününde erkek olmaktan dolayı kayırılacaklarını düşünüyorlar. Ya da cennetin erkeklere, cehennemin da kadınlara ayrıldığına inanıyorlar.
* * *
Seçimler nedeni ile başörtüsü herkes için pek muteber bir konu oldu. Mesela Pendik CHP belediye başkan adayı kadınlara başörtüsü dağıtıyor. CHP li adayın çarşaflı bir kadına başörtü verirken çekilen resmini görünce, Cumhuriyet’in10. Yılında kadınlara çarşaflarını çıkarmaları karşılığında pardesülük kumaş dağıtılması geldi aklıma.
“Türk kadını seçme seçilme hakkını Cumhuriyetin ilk yıllarında aldı” ile başlayan cümlelerin hiç birisi başörtülü Türk kadınlarının durumunu resmetmez ne yazık ki….
Başörtülü kadınlar bu seçimlerde de yine sadece seçmen olabildi. Ancak üzülerek söylemek lazım ki, diğer kadın adayların durumu da hiç parlak değil. Bu konuda ise her partiden erkeklerin katkısı büyük. Özellikle bölge milletvekilleri ve il başkanları kadın adayları seçtirmemek için büyük bir gayret sarf ettiler. Kadın meselesi, siyasi yelpazemiz içinde partiler, dinler, inançlar üstü bir işbirliği ortaya çıkartıyor.
Erkek siyaset yapıcılarımızın bir bölümü belediye meclis üyelikleri için de aynı performansı göstermişlerdi. Ancak son anda Sayın Erdoğan’ın müdahalesi durumu en azından Ak Parti açısından değiştirdi. Belediye Meclislerinde üçte bir oranında aday kadın olacak talimatı listeleri alt üst etti. Ancak yine de Ak parti Genel Başkanı son anda bütün listeleri tek tek ele alıp kadınlar lehine düzeltme yapmasaydı yerel yönetimlerde kadınlar yine kısıtlı sayıda yer alabileceklerdi.
Kadın Belediye başkan adayları söz konusu olduğunda ise ne yazık ki erkeklerin partiler üstü dayanışmacı ruhu kadınlarda görülmüyor. Geçen hafta Ruhat Mengi’nin Ak Parti Beşiktaş belediye başkan adayı Sibel Çarmıklı üzerine yazısını bu manada çok yadırgadım. 2000′li yıllarda Kanal 7 televizyonunda yaptığım programlarda her seçim öncesi bütün kadın adayları ve gazetecileri televizyona çıkartmak için büyük gayret sarf ederdim. O dönemde Sibel Çarmıklı’da, Ruhat Mengi’de programlarımda konuk olmuştu.
Siyasette kadınların kalması zor bir iştir. Bunu bizzat yaşayarak gören birisiyim. Sibel Çarmıklı geçmişte de siyaset yapma kültürü ile ön plana çıkan kalıcı bir isimdi. Parti çevresinde çok sayıldığını ve sevildiğini biliyorum. Yıllar sonra Ak Parti’den aday olduğunu duyunca çok sevindim. Anavatan Parti kültürü Ak Parti kültürüne uzak ve ayrı değildir. Ak Parti çatısı altında, hatta kuruluş sürecinde Anavatan Partisi’nden gelmiş bir çok isim yer almıştır. Bu manada Çarmıklı’nın Ak Parti ile fikri bir ayrılık yaşadığını zannetmiyorum. Ayrıca Sibel Çarmıklı’nın Beşiktaş’ta bir çok erkeğe taş çıkartır bir belediye başkanlığı yapacağına da inanıyorum. Ruhat Mengi’nin kadın adayları sadece Ak Partililer diye karalama kampanyasına başvurmasını da kadın dayanışması adına üzücü buluyorum. Büyük konuşmamak lazım. Kim bilir belki kendisi de bir gün Ak Parti’den aday olur. Bizde bunu büyük bir mutluluk ile karşılarız. Hiç olmazsa Ak Parti adayları CHP adayları gibi başörtüsü dağıtmıyor. Bekleriz!!!