T24 - 12 Haziran seçimlerine kısa bir süre kala Yüksek Seçim Kurulu'nun belirlediği partilerin aday listesi teslim süresi dün sona erdi. AKP ve CHP'de önemli değişiklikler olurken MHP ve BDP'de beklenen adaylar listelerde yer aldı. Radikal gazetesi yazarı Cengiz Çandar, 12 Haziran seçimlerinin 2002 ve 2007 seçimleri gibi heyecanlı geçmeyeceğini belirtirken, "Ama, nereden bakılsa, iktidarın el değiştirmesinin beklenmediği bir seçim bu. Ak Parti’nin iktidar kaybetmesi “mucize” sayıldığı gibi, tek başına iktidar oluşturabilecek bir çoğunluk elde edememesi de, “mucize”ye yakın bir ihtimal" yorumunu yaptı.
Cengiz Çandar'ın Radikal gazetesinde "Aday listesini okuma klavuzu" başlığıyla yayımlanan (12 Nisan 2011) yazısı şöyle:
Aday listesini okuma klavuzu
Bu seçim 2002 seçimi ve 2007 seçimi kadar “heyecanlı” bir seçim olmayacak. 2000’li yılların üçüncü seçimi “en heyecansız” seçim. Çünkü, iktidarın hangi partiye ait olacağının aşağı yukarı belli olduğu bir seçim olacak bu.
Şu ana kadar ki, kamuoyuna yansıtılmayan ama “kanaat önderleri” diye tanımlananların bildiği kamuoyu yoklamalarında iktidar partisi yani Ak Parti, yüzde 45-51 bandında gidip geliyor.
Bu seçimin heyecan uyandıran tek yanı, Ak Parti’nin oy oranının ne kadar olacağı, kaç milletvekili çıkartacağı. Aynı şekilde, Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde ilk kez genel seçime girecek olan CHP’nin oy oranı ve milletvekili adedi de merak konusu. Yüzde 20-25 arası mı, yoksa yüzde 25-30 arası mı oy alacak? Merak konusu bu.
Asıl büyük heyecan, MHP’nin baraj altında kalıp kalmayacağı. Tabii, BDP’nin bağımsız adaylarının gerek BDP’nin oy sayısını ve TBMM’deki temsil sayısını arttırıp arttırmayacakları da başka bir merak konusu.
Ama, nereden bakılsa, iktidarın el değiştirmesinin beklenmediği bir seçim bu. Ak Parti’nin iktidar kaybetmesi “mucize” sayıldığı gibi, tek başına iktidar oluşturabilecek bir çoğunluk elde edememesi de, “mucize”ye yakın bir ihtimal.
Yenilenmiş TBMM-Yeni Anayasa
Bütün bu faktörler, 12 Haziran 2011 seçimini, öncekilere, yani 2002 ve 2007 seçimlerine oranla “heyecansız” kılıyor. “Heyecansız” kılıyor kılmasına ama önemsiz kılmıyor. Zira, bu seçimle oluşacak TBMM’nin, “Yeni Anayasa” yapması bekleniyor.
Aday listeleri, partilerin önümüzdeki dönem profillerini ortaya koyması nedeniyle, seçimlerden daha “heyecanlı” bir konu oldu. Bu “heyecan” daha ziyade CHP’ye ilişkin.
CHP’ye ilişkin, çünkü CHP’nin 78 milletvekilini sildiği ve böylece Deniz Baykal CHP’sinden eser bırakmadığı anlaşılıyor. Gerçekten de, bir anlamda “Yeni CHP” söz konusu.
Ancak, Ak Parti’nin 300’ün üzerindeki milletvekilinden 200 dolayında ismin de aday listelerinde yer almamasıyla, yönetim değişikliği yaşamamakla birlikte TBMM’de bir “yeni Ak Parti grubu”ndan söz edilebilir.
Sonuç olarak, neredeyse yarısı değişmiş bir TBMM oluşmuş olacak. Bu, iyi bir şey. Yasama organının bu oranda bir yenilenme kapasitesi, yeni yüzler kim olurlarsa olsunlar, Türkiye’nin yenilenme yeteneğini ortaya koyduğu için iyi bir şey.
Özellikle, yakın çevremizde Ortadoğu toplumlarının değişim ve yenilenme doğrultusunda ciddi bir kabuk değiştirme süreci içine girdikleri böyle bir dönemde, Türkiye’nin de “yenilenme enerjisi”ne sahip olduğunun anlaşılması çok iyi bir şey.
Bunu da zaten “yeni TBMM”nin “Yeni Anayasa” yapma görevi ile yüzyüze bulunması ifade ediyor.
“Yeni Anayasa”nın önemi, koyu bir faşizan tortu taşıyan, 12 Eylül askeri darbe anayasasına noktayı koyması, 1982 Anayasası’nın tabutuna son çiviyi çakması olacak. Dahası, bu “Yeni Anayasa”, Türkiye’nin bir numaralı ve aştığı takdirde ülkeyi kanatlandırıp uçuracak olan “Kürt sorunu”nun çözümüne gerekli hukuki çerçeveyi sağlayacak olmasından ötürü çok ama çok önemli.
Ak Parti listesinde neye bakmak gerek?
Ak Parti aday listesi, tam da bu bakımdan ilgiye muhtaç. İki hususu göz önüne almak gerekiyor:
1. MHP’yi baraj altına itmek ya da en azından bugünkü gücünden düşürmek için uzun süredir ciddi bir mücadele veren Ak Parti’nin aday listelerinde ne ölçüde “milliyetçi eğilimleri” ön planda olan aday yer alacak? Türkiye’de muhafazakarlık ile milliyetçilik arasındaki sınırlar çok kez net biçimde belirlenemediği için, geniş bir “Türkiye partisi” hüviyeti kazanan Ak Parti’nin muhafazakar-milliyetçi yelpazesi, muhafazakar-demokrat yelpazesine ağır basacak mı?
Bu, Kürt sorununun çözümü'nün hukuki çerçevesini de sağlayacak “Yeni Anayasa”nın selameti bakımından önemli.
2. Buna paralel olarak, Ak Parti’nin Güneydoğu ve Doğu adaylarının kimliği nasıl oluşacak? “Kürt kökenli”ler mi, yoksa “Kürtler” mi ağırlıklı olarak yer alacak Ak Parti’nin Güneydoğu ve Doğu listelerinde?
Bu, BDP’liler ile diyaloga yatkın, benzeri duyarlıklar taşıyan Ak Partili Kürt milletvekillerinin ne kadar olup olmayacağının cevabını verecek. Bu da, “Kürt sorununun çözüm yolu”nun selameti bakımından önemli.
CHP’ye gelince...
CHP listesinin “bileşenleri” ayrı bir fasıl. Süleyman Demirel’in has temsilcisi Mehmet Haberal’dan Diyarbakır İnsan Hakları Vakfı Temsilcisi Sezgin Tanrıkulu’na (Tanrıkulu, Diyarbakır adayı olmasa da), Sinan Aygün’den Binnaz Toprak’a kadar yayılan, içine Canan Arıtman-Onur Öymen tipolojisini almayan bir liste hakkında bir kalemde hüküm vermek uygun olmaz.
Ama ne olursa olsun, CHP, Deniz Baykal döneminin “Ergenekon avukatlığı”ndan, “Ergenekon sanıkları”na bağrında yer açarak, TBMM’ye taşıyan bir partiye doğru evrilmiştir. Böyle bir CHP için sol-sosyal demokrat kimlik analizleri yapmak doğru değildir.
Aday listeleri, Türkiye için bir yeni siyasi-toplumsal terkibe işaret ediyor.
Türkiye’nin “gelecek kodları”nı aday listeleri üzerinden tanımlamak gerekecek.
Önümüzdeki günlerde yapmaya çalışacağımız bu olacak...