Gündem

"Cemaat polislerinin hakkını yemişiz, Ergenekon savcılarından ders alsaydınız bari!"

"En azından iddianamelerde bir 'el emeği göz nuru' vardı"

06 Nisan 2017 12:19

Cumhuriyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş, gazetesinin tutuklu gazeteci, yazar ve avukatları hakkında 156 gün sonra hazırlanan iddianameyle ilgili olarak "Şimdi gel de cemaat savcılarını, cemaat polislerini nostaljiyle anma! Adamların hakkını yemişiz. Hükümetle ortak oldukları 2010-2013 döneminde onlarca gazeteci, asker, yazar, Kürt siyasetçi tutuklandı; ama en azından iddianamelerde bir 'el emeği göz nuru' vardı" dedi.

Aralarında Can DündarAkın AtalayAhmet Şık, Bülent UtkuKadri Gürsel ve Aydın Engin'in de olduğu 19 kişiye 'FETÖ' suçlaması yöneltilen iddianamede, bu kişilerin ByLock kullanıcılarıyla yoğun irtibatının olduğu öne sürülüyor. Cumhuriyet Gazetesi Yayın Danışmanı Kadri Gürsel'in 92 ByLock kullanıcısı ile irtibatlı olduğu iddia edilirken, 19 kişinin tek tek kaç ByLock kullanıcısı ile irtibatlı olduğu iddiası sıralanıyor. İrtibatlı olduğu öne sürülen ByLock kullanıcılarının polis, öğretmen, müezzin, akademisyen, asker ve kamuda çalışan çeşitli meslek gruplarına mensup olduklarının tespit edildiği belirtiliyor. 

Aslı Aydıntaşbaş'ın "Ergenekon savcılarından ders alsaydınız bari" başlığıyla yayımlanan (6 Nisan 2017) yazısı şöyle:

Şimdi gel de cemaat savcılarını, cemaat polislerini nostaljiyle anma! Adamların hakkını yemişiz. Hükümetle ortak oldukları 2010-2013 döneminde onlarca gazeteci, asker, yazar, Kürt siyasetçi tutuklandı; ama en azından iddianamelerde bir “el emeği göz nuru” vardı. Polis bir yerlere bir CD yerleştirir, olmadı virüsle bir belge yollar ve “Aaaa bak Ergenekon’dan talimat bulduk!” falan derdi. 
İşin içinde Adli Tıp, fotokopiler, gizli tanıklar, ıslak imzalar falan vardı. 
Mesela “Ergenekon Medya Belgesi” diye bir şey icat etmişlerdi, güya Ergenekon, okuyunca kâh kâh güleceğiniz ilkokul çocuğu seviyesinde direktiflerle bir belge hazırlamış ve gazetecilere “Birinci görevin Ergenekon iddianamesini sulandırmak” gibisinden talimatlar yolluyormuş. 
Savcılar çıkıp “Şu, şu, şu haberi yaptın, dolayısıyla Ergenekon’un medya direktifleri çerçevesinde örgüt üyesisin” diyor ama bununla da yetinmeyip bir biçimde bilgisayarına bu belgeyi virüsle yerleştiriyordu. Ozaman yandın! Örneğin Odatv davasında, Odatv’nin e-mail hesabına sahte bir hesaptan virüsle bir belge gelmiş. E-mail hiç açılmamış ve mahkemede bu belgenin kendi kendine bilgisayarın harddiskine yerleşen solucan tipi bir virüs olduğu tüm teknik açıklamalarıyla kanıtlandı. Ama yine de para etmedi. O belge “Ergenekon talimatı” sayıldı. 
Dedim ya; insan cemaat polislerini nostaljiyle anıyor. Birilerini tutuklarken en azından önceden bir hazırlık yapar, bir yerlere bir CD yerleştirilir, bir Word belgesi düzenler, efendim olmadı en azından bir virüs yollardı. 
Artık bu da yok! 
Nihayet çıkan Cumhuriyet iddianamesini dün okudunuz. Kuru kuru “Haber yaptın, editöryal çizgini değiştirdin, dolayısıyla terör örgütü üyesi olmamakla birlikte terör örgütüne hizmet ediyorsun” kıvamında. 
664 kez “haber” kelimesi geçiyor. Gerisini siz düşünün! 
İddianamedeki ByLock iddialarının gülünçlüğünü, tutuklu meslektaşlarımızın telefonunda ByLock olmamasına rağmen “Telefonunda ByLock taşıyanlarla konuştunuz” gibisinden zavallı argümanlar yazıldığını dün gazetede okudunuz. Herhalde kriter bu olsa, iktidar partisinde adam kalmazdı! 
Ama fırsatınız olursa, bu iddianameyi bir de zamanında cemaat yargısının mağduru olan Odatv yazarı Barış Pehlivan’ın kaleminden okuyun. “Hazin” diye özetlemiş Barış. Odatv, ezelden beri cemaatin en azılı düşmanı olan site. Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve Soner Yalçın, sadece bu sebeple 22 ay Silivri’de yattı. 
Cumhuriyet davasının savcısı gitmiş, onların zamanında Cumhuriyet gazetesine yönelik eleştirilerini “kanıt” olarak iddianameye koymuş. Barış diyor ki “Biz bu oyuna gelmeyiz. Odatv her kurumu eleştirdiği gibi Cumhuriyet’i de eleştirir, eleştirecektir. Bu Türk basın tarihinin bir geleneğidir. Ama bunların hiçbiri terör davasının konusu olmaz, olamaz.” 
Barış, iddianamenin bazı bölümlerini aktarmış. Bir tanesini onun kaleminden aktarıyorum. İddianamede bir MASAK raporu var. Kafa karıştırıcı dille yazılan rapor, güya Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın “para trafiğini” anlatıyor. Peki ne diyor? Sıkı durun: 
“Atalay bundan 6 yıl önce birine 2 bin 500 lira para göndermiş. İşte Atalay’ın para gönderdiği o kişinin bir oğlu varmış. İşte o oğul bir şirketten mal almış. İşte Atalay’ın para gönderdiği kişinin oğlunun mal aldığı o şirketin sahibi şüpheli işlerle uğraşıyormuş!” 
Eee? Eeee’si yok. İddianame böyle işte. 
Ezcümle... Arkadaşlarımızı bırakın artık, derim.