Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan, 12 Eylül döneminden bu yana ilk kez resmi olarak düzenelen Hacı Bektaş Veli Anma ve Sultan Nevruz Cemi etkinliği üzerinden hükümeti eleştirdi. Hz. Ali ve Hacı Bektaş Veli’nin resminin bulunmadığı cem töreniyle ilgili konuşan Prof. Doğan, "Bu toplantı Alevilerin referandumda oylarına ihtiyaç görüp kendilerinegöre Aleviler yaratmak amacıyla ve ‘Biz de Alevileri seviyoruz’ demek içindir. Aleviler karşısında samimi iseler önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını uygulasınlar..." dedi.
Sedat Ergin'in Hürriyet gazetesinin bugünkü (23 Mart 2017) nüshasında yayımlanan 'Alevilerle aynı tasa kaşık sallamak yetiyor mu?' başlıklı yazısı şöyle:
Önceki gün Ankara’da AK Parti tarafından bazı Alevi derneklerinin katılımıyla düzenlenen, yurtdışından davetlilerin de çağrılı olduğu toplantı, Binali Yıldırım’ın başbakanlığı döneminde Aleviler konusunda üstlendiği en iddialı etkinlik olarak görülebilir.
Ankara Ticaret Odası’nın kongre merkezinde gerçekleştirilen bu etkinlikte, sahnede Hacı Bektaş Veli Anma ve Sultan Nevruz cemi de düzenlendi. Başbakan Yıldırım, Alevi vatandaşlarımıza son derece sıcak mesajlarla örülü bir konuşma yaptı bu törende. Erzincan’da Alevi ve Sünnilerin iç içe yaşadığı bir köyden geldiği için Alevilerin kültürüne aşina olmanın verdiği rahatlıkla konuştu. Anlattığına göre, ailesi kendisine Binali adını, çok sevdikleri bir Alevi komşularının adı olduğu için vermişti.
"Biz birbirimizin çocuklarına isim verecek kadar güçlü bağlarla, güçlü bir hukukla birbirimize bağlıyız” dedi Başbakan Yıldırım ve ekledi: "Aynı sofrada aynı tastaki çorbaya birlikte kaşık salladık. Birlikte semaha, birlikte halaya durduk. Bu kardeşiniz Alevi kültürüne çok yakın ve çok sıcak bir komşudur. Bu kültürün içinde büyüdüm. Biz iç içe yaşadık, birlikte yaşadık, bundan sonra da ilelebet yaşamaya devam edeceğiz.”
* * *
Türkiye’de bir başbakanın Alevilere bu ölçüde sıcak ifadelerle, içtenlikle seslenmesi büyük bir değer taşıyor. Başbakan’ın Alevilerden söz ederken içtenlikle konuştuğuna da şüphe yok.
Gelgelelim, Yıldırım’ın sahne aldığı toplantıda bir dizi eksiklik ya da tartışmalı durum da söz konusuydu. Bir kere organizasyonda başı çeken Alevi şahsiyetler Alevi camiasında daha çok AK Parti’ye yakın görülen isimlerdi. Alevi derneklerinin bir bölümü çağrılmamıştı. Örneğin, Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan "Bizimle temas etselerdi çok daha geniş bir katılımla yapardık" diye konuştu.
Davetli olup katılmayanlar da vardı. Türkiye’de Alevilerin en geniş katılımını temsil eden örgütlerden Alevi Bektaşi Federasyonu’nun Başkanı Muhittin Yıldız Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada toplantıya katılan Alevileri eleştirerek, “Bu dedeler gri pasaportludur, yol düşkünleridir. Aleviliği yozlaştıran, tekçi bir anlayışı dayatan suni bir anmadır” dedi.
Başka sorunlar da vardı. Örneğin, sahnede Hazreti Ali’nin ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin resimleri asılı değildi. Oysa Alevilerin cem sırasında Hazreti Ali’nin fotoğraflarını asmaları önemli bir gelenektir. Ayrıca, Başbakan Yıldırım’ın programının sıkışıklığı nedeniyle cemin birçok aşamasının atlandığı da ortaya çıktı.
Peki bütün bu etkinliğin anlamı neydi? Cem Vakfı Başkanı Prof. Doğan şunları söyledi: “Bu toplantı Alevilerin referandumda oylarına ihtiyaç görüp kendilerinegöre Aleviler yaratmak amacıyla ve ‘Biz de Alevileri seviyoruz’ demek içindir. Aleviler karşısında samimi iseler önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını uygulasınlar...”
* * *
AK Parti’nin geçen 14 yıllık döneminin Alevilere dönük icraat hanesi faaliyet anlamında gerçekten de çok kabarıktır. Sayısız toplantı, yemekli toplantı, arama konferansı, çalıştay, nutuk, verilen söz ve AİHM kararları üzerine Avrupa Konseyi’ne yapılan taahhütlerle doludur bu hane. Ayrıca, AK Parti-Cemaat ittifakının sürdüğü dönemde Gülenciler de Alevi meselesine el atıp pek çok toplantı düzenlemişlerdir.
Bu 14 yıl boyunca hep bir şey yapılacakmış gibi bir hareketlilik yaşanmış, gelgelelim iş somut icraata geldiğinde bu hareketlilik birden kaybolmuştur.
Özellikle AİHM’nin Alevilerle ilgili verdiği birden çok ihlal kararı çerçevesinde mahkemenin içtihatlarının bir türlü hayata geçirilmemiş olması işin en düşündürücü tarafıdır. Zorunlu din derslerinden muaf tutulma, nüfus cüzdanlarında din hanesinin kaldırılması, cemevlerinin elektrik ve su harcamalarının kamu idaresi tarafından karşılanmamasıyla ilgili ihlal kararları bunlar arasında sayılabilir. Ama en ağırı, herhalde AİHM Büyük Dairesi’nin geçen yıl Alevilere açıkça ayrımcılık yapıldığı hükmüne vardığı karardır.
Meselenin temelinde AK Parti iktidarının aslında Alevilerin hakları konusunda bir reform gereğini kabullenmekle birlikte, bunu uygulamaya koyacak kuvvetli bir iradeyi sergilemekten her seferinde son anda kaçınmış olmasıdır.
Öyle olunca da aynı tastan çorba içmiş, birlikte semaha durmuş olmak büyük değer taşımakla birlikte, Alevilerin maruz kaldıkları sorunların aşılabilmesi için yeterli olmamaktadır. Kardeşlik kuşkusuz çok kutsal ama önce evrensel hukuk temelinde eşit vatandaşlığın gereği olan adımların atılması gerekiyor.