Gündem

Cem Uzan: 2002'ye dönebilsem seçime başka bir partiyle birlikte girerdim, AKP ana muhalefet partisi olurdu

"Seçimlerden önce iki partiden 'gelsin bizden katılsın' diye haber geldi, 'Hayır' dedim"

09 Mayıs 2018 14:13

Fransa'dan sığınma hakkı alan ve Paris'te yaşayan iş adamı Cem Uzan, bugün 2002'ye dönme imkânı olsa, seçime birlikte girme teklifi getiren AKP, MHP veya DYP ile birlikte gireceğini söyledi. Uzan, seçime MHP veya DYP ile girmesi durumunda AKP'nin ana muhalefet partisi olarak kalacağını öne sürdü.

Uzan, Türkiye'yi bir değişimin beklediğini, bu değişimde rol sahibi olmak istediğini söyledi ve ekledi:

"Birilerinin dostluğunu kazanayım ki eskiden olduğu gibi birlikte hareket edelim."

Cem Uzan'ın, 7 Mayıs'ta düzenlenen Genç Parti kongresi öncesi BBC'nin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2003 yılında dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a "Allahsız" dediğiniz için aldığınız cezayı bozdu, bunu ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirdi. O dönemde neden böyle sert bir muhalefet yürütüyordunuz?

Hepimiz insanız. Biz sizinle burada konuşuyoruz. Ben sizin kazara ayağınıza bassam haklı veya haksız olarak, sizin canınız yanar ve bir reaksiyon gösterirsiniz. Bundan daha doğalı olamaz.

2002 Kasım'ından itibaren sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan 16 senedir Türkiye'yi yönetmektedir. Türkiye'ye büyük eserler katmıştır.

Bunları hiçbirimiz inkar edemeyiz, etmemeliyiz.

Türkiye tarihine damgasını vurmuş olan bir siyasi şahsiyettir. Nokta.

Ben müsbet ilime, bilime inanan bir insanım. Evrende bazı değişmeyen faktörler var.

Bunlardan bir tanesi, değişim. Değişim hiçbir zaman önlenemeyen bir şeydir. Bugün 100 sene evveline, 150 sene evveline gittiğimizde değişimin nasıl geldiğini görebiliyoruz.

Peki ileriye bakalım, ne gelecek değişim? Bilmiyoruz.

Siz neyin geleceğini düşünüyorsunuz?

Neyin geleceğini benim öngörmem mümkün değil. Ama değişimin gelmekte olduğunu görüyorum. Nasıl 2002'de Türkiye'ye bir değişim geldiyse bir değişimin geleceğine inancım var.

Bu değişim 50 gün sonra olur, 1.550 gün sonra olur ama değişimin gelmekte olduğunu ve geleceğini çok ama çok hissediyorum.

Neden?

Çünkü değişim kaçınılmaz.

Ama neden şimdi?

Az evvel ne dedim, 50 gün, 1.550 gün, 3550 gün onu bilemem dedim.

Ama 5 yıl önce söylemiyordunuz mesela bunu. Bugün söylüyorusunuz.

Değişim geliyor. Çünkü Türkiye, ekonomik olarak çok zordadır şu anda. Türk insanı çok zordadır. Türkiye'de Lale Devri bitmiştir. Bugün bana birisi söylesin, doların yükselişini, euronun yükselişini durdurabiliyor musun?

Mahkeme size öfke kontrolü terapisi cezası vermişti ama Türkiye'den çıktığınız için buna uyup uymadığınızı denetleyememişti. Öfke kontrolü terapisine gittiniz mi?

Gittim.

Nasıldı?

Altunizade'de böyle bir iş hanının üçüncü, beşinci katı. Gittim. 4-5 defa gittim. Şu saniyede takdir-i ilahi tecelli etse ve vefat etsem ben, söyleyeceğim son bir laf vardır: Ey yüce yaradan bana fantastik bir hayat yaşattın. Gittim, oranın müdürü var, güzel bir soru, zeki bir soru. Gittim. Cem Bey hoşgeldiniz dediler, elimde kağıdım. Beni bir odaya aldılar. Genç bir hanımefendi geldi, devlet memuru bir bayan. Evet dedim, ne yapacağım şimdi?

"Bana düşüncelerinizi anlatır mısınız" dedi. "Siz herhalde benimle dalga geçiyorsunuz" dedim, "Ben Türkiye'de önemli bir siyasi partinin başkanıyım, seninle en intime (özel) konuları mı konuşacağım?"

"Görevim" dedi kızcağız.

"Sen bana bir soru sormayacaksın, ben de sana zaten cevap vermeyeceğim" dedim.

"Zaten başka bir şansın yok ki" dedim, "Benim alnıma tabanca dayayacak halin yok ki".

Paris'te günlük hayatınız nasıl geçiyor? Neler yapıyorsunuz, nelerle uğraşıyorsunuz?

Evraklarımın içinde mücadele ediyorum. Genç Parti'nin hayatta kalmasının ve seçimlere girmesinin mücadelesini veriyorum. Bol bol okuyorum, bol bol öğrenmeye çalışıyorum. Bana herkes bir şey söyledi: Anılarını, hatıralarını, niye yazmıyorsun. Bunu kağıda dökmemeye karar verdim, bunu aynen böyle bir kameradan videoya çekip videoda yayınlayacağım. Çekim yeri mekanı hepsi hazır. Önümüzdeki bir ay içinde de üç ay içinde de olabilir, ama altı ay dokuz ay değil.

Siyasete girmeye nasıl karar vermiştiniz?

İlk siyasete 1999'da girmeye karar verdim. Randevu aldım, Tansu Hanım'a gittim. Dedim ki Ben siyasete girmek istiyorum. Ben dedim, bütün imkanlarımla, bütün gücümle, bütün her şeyimle size destek olmak istiyorum dedim. Siz seçimleri kazanırsınız dedim. Ben DYP'den milletvekili olacağım, siz başbakan olacaksınız, dışişleri bakanlığı istiyorum dedim.

Türkiye'yi dışişleri bakanı olarak benden daha iyi temsil edecek az adam bulursunuz. Bir sene sonra cumhurbaşkanlığı seçimleri var dedim. Bir sene sonra siz cumhurbaşkanı olursunuz, ben de partinin genel başkanı olarak başbakan olurum dedim. Ben bu çıplaklıkta konuştum.

Ne yanıt aldınız?

Bana 2-3 gün süre verir misin dedi. Tabii Tansu hanım dedim. 3 gün sonra haber geldi, o zaman Tansu hanımın danışmanıydı, Celal Adan diye bir beyefendi, Tansu Hanım'a diyor ki, siz Cem Bey'le bu işi yaparsanız sonunda kaybedersiniz. Teşekkür ederiz hayır dediler. Ondan sonra peki dedim ben de hiç siyasete bulaşmadım 2002 senesine kadar. 2002'deki seçimin ardınan partiniz barajın altında kaldı ama diğer merkez sağ partilerden de oy alarak onların da barajın altında kalmasına yol açtı.

Sonuç olarak da AKP tek başına iktidar oldu. Bu tabloya bugün geriye dönüp baktığınızda, yine olsa aynı şekilde seçime girer miydiniz?

Hayır.

Nasıl bir şeyi tercih ederdiniz?

Seçimlerden bir, bir buçuk ay önce haber geldi iki değişik partiden, gelsin bizden girsin, bizden katılsın… Hayır dedim. Bugün zamanı geri çevirmek imkanı olsa girerdim ve tablo da çok farklı olurdu.

Nasıl bir tablo olurdu sizce?

AKP ana muhalefet partisi olarak kalırdı.

Hangi partilerden gelmişti bu teklif size?

Hem AKP'den geldi, hem DYP'den, hem MHP'den geldi.

Partinizin birileri tarafından AKP'nin önünü açmak için kullanılmış olabileceğini düşünüyor musunuz?

Hayır. Sonuçları bu sizin söylediğiniz gibi yorumlanabilir ama ben o süreci tamamen yaşamış bir insan olarak biliyorum, hayır.

Bugüne kadar hep siyasi gerekçelerle cezalar aldığınızı ve mal varlığınıza el konulduğunu söylüyordunuz. Peki bunu AİHM'e neden kabul ettiremediniz? AİHM'de 198 milyar dolarlık bir davanız vardı ve bunu kaybettiniz.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin belli bir gücü var, belli bağlantıları var. Türkiye Cumhuriyeti devleti kendi özel bağlantıları üzerinden öyle bir hamle yaptı ki, bırakın benim davayı kazanmamı veya keybetmemi, temyize gitmeme izin verilmedi.

Neydi bu hamle ve bu bağlantılar neydi sizce?

Orada mevcut olan birkaç hakim üzerinden yapılan bazı bağlantılardı. Daha fazlasını lütfen maruz görün ben şu dakikada daha fazla açıklamak istemiyorum.

Şirketleriniz hakkında ve sizin hakkınızda dolandırıcılık suçlamasında bulunan yalnızca Türkiye değildi. Nokia ve Motorola da benzer suçlamalar getiriyordu ve hatta Telsim'in satışından gelen 1,3 milyar dolar bu şirketlere ödenmişti. Bu davalara ABD'de veya başka ülkelerde itirazlarınız neden sonuç vermedi?

İnsanın gücü her şeye yetmiyor. 10 cephede, 20 cephede aynı anda savaşamıyorsun. Karşında müttefiklik yapmakta olan belli güçlere karşı sonuç olarak mağlup oluyorsun. Bu hayatın değişmez gerçeği.

Bu belli güçlerden kastınız nedir?

O da bende kalsın. Daha fazla birilerini kızdırmayayım.

Birilerini kızdırmanız durumunda başınıza daha farklı şeyler gelebileceğini mi düşünüyorsunuz?

Aksine. İlk önce birilerini kızdırmayayım, daha sonra o birilerinin dostluğunu kazanayım ki eskiden olduğu gibi birlikte hareket edelim. Onun için bazen susmak gerekiyor. Bu, tabirimi maruz görsünler, bir nevi bir karı-koca kavgası gibi de bakabilirsiniz buna. Karı-koca kavga edebilir, barışabilmesi için ilk önce susması lazım iki tarafın da.

Instagram'da Doğan Medya'nın satışı hakkında çok sert ifadeler kullanmıştınız. Satışa sevindiniz mi?

Çok enteresan bir tarafım vardır. Benim ahım tutar. Aydın Doğan her şeyini satmak zorunda bırakıldı. Eğer bunu sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaptırttıysa ben sayın cumhurbaşkanını iki yanağından öperim.

Şimdi bugün gazetelere bakınız, Doğuş Grubu 6 milyar dolarlık yeniden borçlandırma, yeniden yapılandırma bilmemneleri konuşuluyor. Star TV benim göz nurumdur. Ben onu Türkiye'de kimse özel televizyonun ö'sünü düşünemezken kablolarını çekerek kurdum. Böyle alın terimdir o benim.

Sana da yar olmaz o Ferit Şahenk efendi. Ben bir şey yapacağım için değil, yukarda bir yaradan var, yukarda bir tanrı var, yukarda bir Allah var, ne demek istiyorsak onu diyebiliriz, bırakmaz, kalmaz sana da.

Türkiye'yi bir değişimin beklediğini söylüyorsunuz. Bu değişimde partinizin ve sizin de rolünüz olabileceğini düşünüyor musunuz?

Olmaması için bir neden olduğunu düşünmüyorum. Olacak gibi iddialı bir beyanda da bulunmak da istemiyorum. Olmasını arzu eder miyim? Olmasını arzu ederim.

Şu an seçime girme yeterliliği yok partinizin.

Şu anda çok enteresandır, Anayasa Mahkemesi kararına göre seçime girme hakkımız var. YSK şu anda suç işliyor. Peki suç işlediği zaman bir devlet kurumu, ne yapacaksın? Gidip adamı vuracak halin yok ki.

Aile üyelerinizle, kardeşinizle, babanızla görüşebiliyor musunuz?

Ben şöyle söyleyeyim: Babamı 2003 senesinden beri görmedim. Şimdi çok duygusal bir yere bastın. Bana kimse bir şeyi inandıramaz veya söyletemez. Benim babam, namuslu, dürüst, şahsiyetli bir adamdır. 92... Türkiye'de… Bana söylesin birisi Van'a, Diyarbakır'a, Urfa'ya yüzlerce milyon dolar yatırean bir tane Türk işadamı söylesinler bana. Bir kişiyi.

Türkiye'ye dönmeyi düşünüyor musunuz?

Bir gün evet.

Sizce o gün ne zaman gelecek?

Onu bilmiyorum şu anda. Bakın, Türkiye'ye dönmek istemek başka şeyler, dönebilmek başka şey. Türkiye benim aşkım.