Gündem

Canlı bombanın dışlanan ailesi

Cıvaoğlu, Acar ailesinin komşuları tarafından dışlandıklarını ve tanınmadıkları bir yere taşınacaklarını yazdı.

16 Kasım 2010 02:00

T24- Güneri Cıvaoğlu, Selin Ongun'un T24 için Canlı Bomba Vedat Acar'ın ailesiyle yaptığı röportajı yazdı. Cıvaoğlu, "hiç bir suçu olmayan" Acar ailesinin komşuları tarafından dışlandıklarını ve bu "sosyal halk mahkemelerin" kamplaşmaları derinleştirdiğini yazdı.

Güneri Cıvaoğlu'nun Milliyet gazetesindeki Bugün köşesinde yayımlanan yazısı (16 Kasım 20109 şöyle:

Canlı Bomba ve Harvard



Dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olan Harvard’ı turluyorduk.

Binalardan birinin üzerinde gördüğüm levha şaşırttı.

“İslam Hukuku” üzerine çalışmalar yapılması için inşa edilen binanın finansmanını “Bin Laden” sağlamış. Faaliyetini sürdürmesi de
“Bin Laden” kaynağından karşılanıyormuş...

11 Eylül 2001 saldırısı henüz yeni yaşanmıştı.

Bu levha, hâlâ nasıl o duvarda kalabiliyordu?

İzah ettiler:

“Bu, İslam Hukuku Enstitüsü’nün finansmanı 11 Eylül saldırısını düzenleyen terörist Bin Laden değil, onun kardeşidir.
Boston’da saygın bir kişiliktir.
Hatta 11 Eylül’den sonra onun Amerika’dan gitmemesi için itibarlı The Boston Globe Gazetesi tam sayfa yayın yaptı.
ABD basınında röportajları yayımlandı.”



Bu anıyı yazmamın nedeni, Taksim’deki canlı bomba Vedat Acar’ın ailesiyle yapılan röportaj.
Selin Ongun, internet gazetesi T24’de iyi bir gazetecilik ortaya koymuş.

Canlı bomba Vedat Acar’ın Bağcılardaki evlerine gitmiş.

“Bir genç adam nasıl kendi yaşamını da noktalayacak canlı bombaya dönüşebilir” sorusuna cevap aramak üzere komşularla ve Acar’ın ailesiyle konuşmuş.

Sadece Kürt’çe bilen Şehristan Acar...

11 çocuğu var.

En çok Vedat’ı severmiş.

Uyuşturucu suçlusu eşi hapishanede olduğu için o kadar kardeş içinde sadece Vedat’a “baba” dermiş.

Ailede en büyük olmamasına rağmen baba çağrışımı yapan Vedat, nasıl intihar bombacısı ve katile dönüştü?

Abi Acar, “İnsanlara zarar vermesi daha çok içimi yaktı” diyor.

Ana Şehristan Acar tek tük anladığı Türkçeden ne söylenildiğini seziyor ve “he vallaha” diyor.

Taksim’deki olaydan sonra komşular, bir kez bile kapılarını çalmamış.

Oysa...

Hepsiyle iyi dostlarmış.

Abi Acar, “haklılar, elbette korkuyorlar” gibi laflar etmiş.

Acar ailesi dışlanmış, izole edilmiş durumda.

Kimse onlara ne tek laf ediyor ne selam veriyor.

Mahalleden gitmeye, tanınmadıkları bir yere taşınmaya karar vermişler.

11 yıl önce Van’dan başlayan göç sürecek.

Gelelim yazının başına...

5 bin kişinin öldüğü “tarihin en kanlı ve en büyük terör eyleminin” altına imza atan Bin Ladin’i ve onun kardeşinin küresel saygınlıkta Harvard Üniversitesi’nde el üstünde tutuluşunu düşününüz...

Hiç bir suçu olmayan günahsız anayı ve kardeşleri de cezalandıran şu sosyal halk mahkemeleri, sorunları daha da derinleştiriyor, “ötekiler” sayısını geometrik diziyle arttırıyor, kamplaşma, bloklaşma psikolojisini keskinleştiriyor.


GS’NİN HALLERİ



Galatasaray’ın yeni arenasının mimarı Mete Arat, 15-16 yaşlarımızdan bu yana arkadaşımdır.
Damardan değil ama Beşiktaşlıydı.
Bir süre önce söyleşirken, “ben artık Galatasaraylıyım” dedi.
Kimse, “tabii projeyi yaptı, iyi para aldı, Galatasaraylı oldu” gibi “düz mantık” ucuzluğuna girmesin.
Mete’nin izahı şöyle oldu:

“GS kongresine gittim. Oradaki nezaketten, üyelerin düzeyinden, konuşmalardaki saygıdan etkilendim.
Sonra bir araştırma yaptım.
Üniversitesi, yüz yıllara dayalı okulu ve gelenekleriyle böyle bir kulüp dünyada yok.”

Ben de “GS’den koşan 400 metre Türkiye şampiyonu komşunun oğlu Vural abinin” telkiniyle sarı kırmızılı olmuştum.
Ama Mete’nin gözlemlerini ilerdeki yıllarda paylaştığım için “bu kulübün sevdalısı” oldum.

Hâlâ öyleyim...

Bu satırlardan sonra acımı paylaşayım:

Pazar gecesi Galatasaray’ın düştüğü hal, içimi parçaladı.
Genel kanı, “105 yılın en kötü GS takımının bu olduğu...”

Bunu iddia edecek kadar araştırma yapmış değilim fakat Galatasaray’ın takımıyla, yönetimiyle tel tel döküldüğü kanısındayım.

Bu böyle gitmez...

Gidemez...

Peki, Galatasaray’ı nasıl bu zilletten kurtaracağız?

Kafamda elbette bazı cevaplar var.

Ama...

Önce, kafasına, yüreğine inandığım “o kişiyle” konuşacağım.

Bu yazı devam edecek.