Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın "Eşcinsellik, hastalıkları beraberinde getiriyor, nesli çürütüyor" sözlerine karşı yaptıkları açıklamanın ardından açılan soruşturmaları ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Devlete saldırıdır" sözlerini Şirin Payzın'a yorumladı.
Baro'nun 'Nefret suçu işleniyor' yönündeki açıklamasının hükümetin gündem değiştirme ihtiyacından kaynaklandığını, asıl hedefin kadınları, çocukları ve dezavantajlı grupları koruyan İstanbul Sözleşmesi'nin olduğunu söyledi
Kendilerine yönelik açılan soruşturmaya da değinen Sağkan, “Bakanlığın görevleri arasında avukatlar hakkında yapılan suç duyurularına soruşturma izni verip vermemek de var. Şimdi soruşturma izninin verilip verilmeyeceğine dair karar verecek makam daha soruşturma açılmadan bizi suçlu ilan etti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma izni istemek için bu dosyayı Adalet Bakanlığı'na gönderecek. Bu aşamadan sonra Adalet Bakanlığı'nın bu dosya ile ilgili tarafsız kalacağını söyleyebilir miyiz. Çok açıkça ihsas-ı rey yapmıştır. Adalet Bakanı tarafsızlığını yitirmiştir” dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın açıklamalarına karşı yaptıkları yazılı açıklamanın hukuki reflekslerle yapıldığını belirten Sağkan, “Baro olarak görevimiz gereği insan haklarını ve hukuku savunmak zorundayız” dedi. Erbaş’ın açıklamalarının toplumun belli bir kesimini bir başka kesime karşı hedef göstermeye ve ötekileştirmeye yönelik ifadeler içerdiğini söyleyen Sağkan, “Kur’an’da geçen ayetleri ifade etmek Diyanet İşleri Başkanı'nın kanundan kaynaklanan görevi. Ancak eğer bu söylemi nefret söylemi içeriyorsa, bir kesimi toplumun bir başka kesiminin gözünde hedef haline getiriyorsa burada artık bir görevden değil, yasal anlamda bir suçtan söz edebiliriz. Bizi de baro olarak devreye sokan nokta budur” diye konuştu.
Ankara Barosu’nun açıklamasının bir sosyal medya linci ile çarpıtıldığını ve hedef haline getirildiğini ifade eden Sağkan, yürütülen tartışmanın hükümetin bir gündem değiştirme ihtiyacından kaynaklandığını düşündüğünü, asıl hedefin İstanbul Sözleşmesi’nin iptalini sağlamak olduğunu söyledi. “Hedefte olan şey İstanbul Sözleşmesi, bu sözleşmenin feshi uzun süredir belli çevreler tarafından dile getiriliyordu. Bu sözleşme kalkmadığı müddetçe ötekileştirilmek istenen bir kesimle ilgili herhangi bir yasaklayıcı yasal düzenleme getiremezsiniz. Belki de konuşulması gereken konu bu. Diyanet İşleri Başkanı özelinde bir nefret söylemini konuşmamız gerekirken konu TCK 216 kapsamında Ankara Barosu’na getirildi” dedi.
Ankara Barosu’nun din ve vicdan özgürlüğünü her zaman en üst perdeden savunduğunu dile getiren Sağkan, Diyanet İşleri Başkanı’nın açıklamasına karşı yaptıkları yazılı açıklamaya şu sözlerle açıklık getirdi:
“Neye tepki gösterdik. Diyanet İşleri Başkanı'nın eşcinselliğin ve nikahsız yaşama pratiklerinin kuşakları çürüttüğü beyanları oldu. Buradaki beyanlarını aldığımızda eşcinselliğin veya nikahsız olmanın konusu baronun konusu değil. Bizim konumuz hiçbir bilimsel veriye dayanmadığı halde eşcinselliğe ve nikahsız yaşama pratiğine kitlesel olarak hastalık atfedilmesi, bu kişilerin ötekileştirilmesi ve hedef haline getirilmesidir. Bizim söylememiz tamamen bunun üzerinedir. Yoksa biz baro olarak neyin haram veya helal olduğuna ilişkin bir yorum yapamayız. Bu bizim görevimiz veya yetki kapsamımız değil. Bu ayrımı iyi koymak gerekiyor.”
TIKLAYIN - Ankara Barosu: Anayasa ile güvence altına alınan din ve vicdan hürriyetinin her zaman savunucusu olduk
TIKLAYIN - Diyanet'ten Ankara Barosu yöneticileri hakkında suç duyurusu
TIKLAYIN - Erdoğan'dan Ankara Barosu'na: Diyanet İşleri Başkanımıza kullanılan üslup devletimize yapılan bir saldırıdır