Gündem

Canan Kaftancıoğlu: Gazetecilik siyasal aktivistlik ile tetikçilik arasında bir yere sıkıştırılmaya zorlanıyor; beni yıpratarak akıllarınca CHP'yi iç tartışmalara boğacaklar ama başaramayacaklar

Kaftancıoğlu, açıklamalarda bulundu

20 Eylül 2020 12:05

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun çevrimiçi olarak düzenlenen Taksim Toplantıları'ndaki konuşmasıyla ilgili eski milletvekili Uluç Gürkan'ın "Üç kez Gazi Mustafa Kemal dediniz, Atatürk soyadını hiç anmadınız" sözlerini köşesine taşıyan Sözcü yazarı Serpil Yılmaz'ın yazısıyla başlayan tartışmaların ardından, Kaftancıoğlu açıklamalarda bulundu.

''Gazetecilik bile siyasal aktivistlik ile tetikçilik arasında bir yere sıkıştırılmaya zorlanıyor'' şeklinde konuşan Kaftancıoğlu, ''Beni yıpratarak akıllarınca CHP’yi iç tartışmalara boğacaklar. Başaramayacaklar!'' dedi.

Cumhuriyet'ten İpek Özbey'e  konuşan Kaftancıoğlu'nun röportajından bazı kısımlar şu şekilde:

''Kadındır korkutur, sustururuz diye düşünmüş olmalılar. Düşündükleri gibi olmadı. Doğru bildiklerimden geri adım atmayıp örgütümüzle birlikte İstanbul’un altını üstüne getirdikçe öfkeleri intikam duygusuna evrildi. Sorunuzun asıl yanıtı burada. Öncelikle kendimden ziyade ürettiklerimle var olmayı tercih eden biri olarak, bu şekilde kamuoyu önünde olmaktan çok hoşlandığımı söyleyemem. Ancak sorumluluklarım gereği geri adım da atmam, atamam. Pusulamız olan kurucu liderimizden bunu öğrendik.

''CHP'yi hafife almayın''

Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıları ve kendisinin de yargı yoluyla tazminatlarla nasıl susturulmaya çalışıldığını biliyoruz. Kendisinin tüm bunlara rağmen doğrudan bir milim dahi şaşmadığını görüyorken bizler için de başka türlüsü düşünülemez. Bir de özellikle son yıllarda bilinçli bir şekilde siyasette halka hizmet için sunulan yol ve yöntemlerden ziyade yalnızca siyasal polemiklerin kamuoyuna yansıtılması ise olağan bir hale getirildi. Gazetecilik bile siyasal aktivistlik ile tetikçilik arasında bir yere sıkıştırılmaya zorlanıyor. Parti içinde benimsemeyenler olduğunu düşünmüyorum. Öyle olsaydı, İstanbul’da ilk kadın il başkanı olmamın yanı sıra yine ilk kez iki defa kongreyle il başkanı seçilebilmem mümkün olmazdı. CHP’yi ve CHP örgütlerini bu anlamda hiç hafife almayın.

Emre Kongar Hocamızın bana dair yaptığı bir tespiti paylaşmak isterim. “Sorulan sorulara bir siyasetçi refleksiyle bir cümlelik değil de akademik bir üslupla açıklama gayretiyle yanıt verdiğim, bu bir sorun olmasa bile bugünün siyasetinde karşılığının ne yazık ki olmadığı” tespiti, son dönemde bana dair çok kıymetli ve en öğretici eleştirilerden biriydi. Burada da Mustafa Kemal Atatürk’ün bu toplumun birleştirici unsuru olduğunu vurgulamak için ifade ettim. Ülkemizin kurucu lideri üzerinden toplumsal ayrışmayı körükleyecek sebepler yaratılmaması için söyledim. Mustafa Kemal Atatürk, yediden yetmişe tüm toplumun vazgeçilmez bir değeri.

O, yaşamı boyunca hem Kemal hem Mustafa Kemal hem de Mustafa Kemal Atatürk olarak herkesin ilham aldığı eşsiz bir lider. Soyadı nasıl ki sıradan bir soyadı değilse isimleri ve unvanları da aynı şekilde. Mustafa Kemal Atatürk’ü hayatının bir bölümüyle değil, tümüyle örnek aldığımın altını bir kez daha çizmek isterim.

''Ben de bu mücadelenin neferiyim''

Bugünün iktidarı Saray’daki tek adam da bu durumu en büyük tehlike olarak gördüğü için tetikçi kalemleri eliyle bunu özellikle tartıştırmak istiyor. İstiyorlar ki CHP, kuruluş kodlarına aykırı olarak yalnızca ülkenin bir bölümüne hitap etsin. Oysa CHP’nin kurucu felsefesi, bu memleketin her bölgesinden, her kimliğinden, her inancından vatandaşıyla ülkemizi çağdaş uygarlıklar seviyesinin üstüne taşımaktır. Bu tartışmanın kaynağı olanlar, bugün Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde toplumun tüm kesimlerini demokrasi ve adalet paydası altında buluşturarak kurmaya çalıştığımız toplumsal ittifakımızı bölmek isteyenlerdir. CHP’nin kurucu kodlarına sahip çıkmak demek, ülkemizde yaşayan insanları kimlikleri üzerinden kategorize ederek ayrıştırmayı reddetmek, derin sosyal adaletsizlikler ve eşitsizliklerle adeta ikinci sınıf insan muamelesi gören halkımızla birlikte iktidara yürümektir. Bizler de Genel Başkanımızın açıkladığı İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi doğrultusunda halkımızla birlikte çalışmaya, ülkemize yepyeni ve beyaz bir sayfa açmak için mücadele etmeye devam ediyoruz. Onlar açısından asıl sorun şu: İkinci yüzyılda CHP’nin Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırma azminden korkuyorlar. Ben de bu mücadelenin bir neferiyim ve beni yıpratarak akıllarınca CHP’yi iç tartışmalara boğacaklar. Başaramayacaklar!''