Mor Çatı Kadın Sığınağı kurucularından ve Avukat Canan Arın Türkiye'deki 4+4+4 eğitim sistemini ve laikliği değerlendirdi. Arın, CNN Türk'te bir programa bağlanarak "Türkiye’nin şeriata gittiği yönündeki sözleriyle ilgili "Türkiye şeriata doğru gidiyor. Müftülüklere nikâh izninin verilmesi, dinci uygulamaların en açık göstergesidir. Bu uygulama ile çocuk evliliklerinin de önü açılacaktır. Bu tasarıyı, evlilikler kolaylaşıyor diye savunuyorlar. Türkiye’de evlilikler zor muydu ki! Bu tamamen işin kılıfı" dedi.
Birgün gazetesinden Can Uğur'un haberinin tamamı şöyle:
AKP döneminin uygulamalarına bakıldığı zaman, toplumun her alanının dini kurallara göre düzenlendiği, dinci uygulamaların fiilen önünün açıldığı net biçimde görülüyor.
» Tüm yurttaşlara eşit mesafede olması gereken devlet, sadece bir dinin ve mezhebin kurallarını, kanun gibi görüp uyguluyor. İmamlar nikah memuru yerine geçebiliyor. Yasalar değil dine uygunluk kriter haline geliyor.
» Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) askıya çıkardığı din kültürü ve ahlak bilgisi dersi müfredat taslağına göre, seçmeli dersler ile imam hatip okullarının müfredatına giren cihat, zorunlu din dersi kapsamında da öğrencilere anlatılabiliyor.
» Dinin söyledikleri ile örtüşmediği ileri sürülerek devlet tarafından Evrim konusu müfredattan çıkarılıyor. Böylece Türkiye Suudi Arabistan’la birlikte evrim konusunu müfredattan çıkartan ikinci ülke haline geliyor.
» Laik bir ülkede hukuk kurallarına bağlı olarak hizmet vermesi gereken polisler dini yöntemlerle intikam yemini ettiriliyor. Oysa kamu görevlileri inançlarını öne alarak değil yasaları dikkate alarak görev yapmalı ve tüm yurttaşlara eşit davranmalılar.
» Ramazan ayında kimi eylemler “ahlaka uygunluk” gibi bahanelerle yasaklanıyor. İslamcı-milliyetçi çevrelerin eylemlerine izin veriliyor. Oysa yasaklar dini günlere göre düzenlenemez. Bir dine mensup olsun ya da olmasın tüm yurttaşlara eşit davranılır.
» Diyanet İşleri Başkanlığı’na tüm yurttaşların vergilerinden büyük pay aktarılıyor. Ancak bu kurum tek bir dini görüşün savunuculuğunu yapıyor. Açılan Kuran kurslarının yanı sıra üniversiteler için bilimin değil yine dinin öne alındığı projeler geliştiriyor.
***
CNN Türk’teki yorumuyla akıllara kazınan Arın: ‘Laikliği tasfiye derdindeler’
Mor Çatı Kadın Sığınağı kurucularından ve Avukat Canan Arın BirGün’e önemli açıklamalarda bulundu. Canan Arın’a Türkiye’nin şeriata gittiği yönündeki değerlendirmesini sorduğumuzda şunları söyledi:
Şeriata doğru gidiş
“Atılan adımlara yapılan işlere bakıldığında net biçimde söyleyebiliriz ki, Türkiye şeriata doğru gidiyor. Müftülüklere nikâh izninin verilmesi, dinci uygulamaların en açık göstergesidir. Bu uygulama ile çocuk evliliklerinin de önü açılacaktır. Bu tasarıyı, evlilikler kolaylaşıyor diye savunuyorlar. Türkiye’de evlilikler zor muydu ki! Bu tamamen işin kılıfı. Dini ritüel ve uygulamaları hayatın merkezine koymak istiyorlar. Kaldı ki İslam’ın içerisinde dahi kesin kabul edilmiş bir mesele değil bu. Bu zorlamanın amacı çok belli.”
Arın'a eğitimde gelinen durumla gericileşme arasındaki bağı sorduğumuzda da yine çarpıcı açıklamalarda bulundu. Arın şöyle devam etti: “4+4+4 diye sundukları garabet eğitim sisteminin sonuçları yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Kendi bakanları dahi kabul ediyor. Kız çocukları 4 yıllık eğitimin sonunda okullarını bırakmak zorunda kalıyor. Bu da çocukların evlendirilmesinin önünü açıyor. Bu kabul edilemez bir durumdur. Bu yetmiyormuş gibi bir de cihat öğretimini müfredata soktular. O yaştaki çocukların cihat öğrenmelerinin ne anlamı olabilir ki. Cihatı öğrettiğiniz çocuğa bilimsel bilgileri öğretmiyorsunuz, evrimi yasaklıyorsunuz. Sonra da eğitimdeki içler acısı tablo açığa çıkıyor.”
Tüm adımları topladığınızda
Bu tablonun açığa çıkması aslında atılan tüm adımların bir toplamına işaret ediyor diyen Arın şöyle devam etti: Bunca uygulamayı birlikte düşündüğümüzde görüyoruz ki karanlık bir tablo söz konusu. Sonra da dönüp neden eğitimde gerideyiz diye kendimize soruyoruz. Bunun nedeni çok açık. Bilimsel verilerle çalışmıyoruz bilimsel olgularla düşünmüyoruz. Eğitimi bu kıstaslar üzerine inşa etmiyoruz. Uluslararası alanda adını duyduğumuz tek bir projemiz yok. Tek bir bilimsel icatlar adımızı duyurmuş değiliz. Bunlar yetmiyormuş gibi daha geri uygulamaları yasal hale getiriyoruz. Önceden bu tarz uygulamalar yüksek yargıdan dönerdi şimdi hükümetin atadığı üyelerin böyle bir vasfı da bulunmuyor. Yani içinden çıkılmaz bir durum söz konusu oluyor.
Arın sözlerini şöyle noktaladı: “Ne ulusal ne de uluslararası hukukta bu uygulamaların bu adımların bir karşılığı var. Bu tamamen Türkiye Cumhuriyeti’yle, laiklikle hesaplaşmak amacıyladır ve beraberinde karanlığı getirir. Bunlara karşı mücadelemiz her alanda sürmelidir.”