Gündem

"Çanakkale Cumhuriyet'in önsözü; 30 Ağustos da mührüdür!"

"Keşke bütün Meclislerimiz 1. Meclis gibi olabilse"

30 Ağustos 2017 10:39

 

Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı üzerine yazdığı kitaplarıyla bilinen emekli Deniz Binbaşı, araştırmacı-yazar Erol Mütercimler, kendisine sorulan, “29 Ekim siyasi zafer ise 30 Ağustos da askeri zaferdir' diyebilir miyiz?" sorusuna, "30 Ağustos’taki büyük askeri zafer aynı zamanda siyasi zaferdir. 30 Ağustos olmasaydı, 29 Ekim 1923 de olamazdı. Çanakkale muharebeleri için ünlü bir şairimiz, 'Çanakkale savaşları Cumhuriyet’in önsözüdür' der. Bence 30 Ağustos Büyük Taarruz ise 29 Ekim 1923’te ilan edilecek olan Cumhuriyet’in mührüdür"  dedi.

Habertürk'ten Kübra Par'ın sorularını yanıtlayan Erol Mütercimler'in yanıtları şöyle:

- 30 Ağustos zaferini tarihi anlamda önemli kılan nedir? Mustafa Kemal Büyük Taarruz için büyük bir plan yaptı ve bu planı da çok az kişiyle paylaştı, değil mi?

26 Ağustos 1922 tarihinde başlayıp 9 Eylül 1922’de sonlanan bu harekât bir kurmay zekâsıdır. Fevzi Paşa dahil tüm kurmay heyeti, Mustafa Kemal Paşa’nın planını çok cüretkâr buldular ama Mustafa Kemal Paşa Başkumandan olduğu için onun planını kabullendiler. Son 2500 yıllık insanlık tarihine baktığınız zaman Büyük İskender, Jül Sezar, Napolyon Bonapart ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten oluşan 4 askeri strateji deha tanımlanır. Diğer üçü de imparator ve büyük komutandır. Mustafa Kemal Paşa ise ilk anti-emperyalist savaşçı, yoksulluk içindeki halkı organize eden adamdır ve bir büyük savunma savaşçısıdır. Büyük Taarruz’da da görüldü ki aynı zamanda bir saldırı ustasıydı.

- Hem Fevzi Paşa, hem İsmet Paşa Batı Cephesi planını cüretkârlık olarak nitelerken Mustafa Kemal neye güvenerek ısrar etti?

Yunan ordusu bir grubu Trakya’ya, diğer grubu Anadolu’ya yerleştirip bunları tümenler olarak bölmüşler. Mustafa Kemal Paşa aralarındaki mesafeye bakıp, bir araya gelmelerinin zaman alacağını ve arkalarından sarkarlarsa kıskaca alacağını düşünüyor.

- Aslında Büyük Taarruz öncesinde çok yorulmuş bir ordu var. Düzenli bir ordunun tekrar toparlanması nasıl başarıldı?

Bu büyük savaşın zaferle sonuçlanmasının aktörleri Mustafa Kemal Paşa’nın komutanlık niteliği, Türk halkının azim ve kararı, Sovyetler Birliği’nden gelen yardımlar ve özellikle Kastamonu İnebolu bölgesinin kahraman Türk kadınıdır.

- O sırada demiryolu Ankara’da bitiyordu. Diğer cephelerden asker ve mühimmat sevkıyatı nasıl sağlanmıştı?

Behiç Bey demiryollarını iyileştirerek asker sevkıyatını gerçekleştirdi. Bütün o yoksunluk içinde hem var olan hatları harekete geçirdiler, hem de kısa hatlar inşa ettiler. Ayrıca, Fransa’dan ve İtalya’dan da yardım aldık.

- Fransızlar ve İtalyanlar neden bize yardım ettiler?

Fransızlar Ankara Antlaşması’nı yapıp Anadolu’dan çekildikten sonra buradaki hareketin sonuca ulaşmayacağını ve İngilizlerin kendilerini kandırdığını düşündüler. Fransızlar çekilirken hemen hemen bütün savaş ağırlıklarını bize bıraktılar.

“Yunan ordusunu kıskaca aldı”

- “Tek günde zafer kazanıldı” deniyor, gerçekten öyle mi?

26 Ağustos-9 Eylül aralığına baktığınızda “15 gün” diyoruz ama 1 gün denmesinin sebebi Yunan ordusunun 1 günde bozguna uğratılmasıdır. Sonrası takip harekâtı olduğu için “Yunanlılar bir günde yenilgiye uğratıldı” deniyor.

- Yunan ordusunun 1 günde bozguna uğramasını sağlayan neydi?

Yunan ordusunun cephelere bölümlenmiş olması, cepheleri arasının uzun olması ve Yunan ordusunun o günkü başkumandanı olan Hacianestis’nin savaşı İzmir’den idare etmeye çalışırken, Mustafa Kemal Paşa’nın savaşı, tam da savaşın merkezinde, karargâhlarda, tepelerde idare etmesidir. Mustafa Kemal savaşa hâkimdi, müdahale edilmesi gerektiği her an müdahale ediyordu. Tabii ki psikolojik manevi üstünlüğün de etkisi var. Türk tarafı son noktaya kadar savunuyor. 26 Ağustos 1071 Malazgirt Savaşı kazanılmış, Türkler Anadolu’ya yerleşmiş. Türk tarafı şunu biliyordu; eğer 26 Ağustos 1922’deki savaş zaferle sonuçlandırılamazsa 26 Ağustos 1071, tarihin hiçbir gününde kutlanamazdı. 26 Ağustos 1922’deki zaferin büyüklüğünün temel nedeni büyük bir teknolojiye karşı verilmiş kurmay savaşı olması. Yunan generalleri yabana atılamaz. General Trikopis çok kıymetli bir kurmay subaydır. Yunan tarafının sevk idarede yaptığı stratejik yanlışlıklar savaşın kırılma noktasıydı. 29’unda iş dönebilirdi. Yunan ordusunun anlık bir gafleti var. Hızla geri çekilmesi gerekirken bir gece önce orduyu dinlemeye aldılar. Orada zaten kaybettiler. Türk ordusu, Uşak yolu arkasına indi, Yunan ordusunu kıskaca aldı.

“Yunanlılar savaşın içinde cinayet işledi”

- Peki ya sivil ölümleri? Atatürk savaş sonrası TBMM’de yaptığı konuşmada “Yunan çeteleri çekilirken geçtikleri yerlerde müdafaasız kadınlarımızı, çocuklarımızı, ihtiyarlarımızı kestiler, haneleri ateşe verdiler” diyor...

Kadınları, çocukları öldürdüler, kuyulara, camilere doldurup yaktılar. Bunu yapan ise General Digenis’ti. Yunanlılar savaşın içinde cinayet işlediler. Bu rakamların ne olduğunu hiçbir zaman söyleyemeyiz. “Rum siviller ne kadar öldürülmüştür?” sorusunun cevabını da tam olarak söyleyemeyiz; çünkü Rumların bir kısmı da Yunan ordusu üniforması giyerek Türklere karşı savaştı. Yüzlerce yıldır Osmanlı tebaası vatandaşı olan oradaki Rum kökenli insanlar Yunan ordusu üniforması giyerek katliamlara iştirak etti yani. Yunan ordusu çekilirken birlikte gittiler ama sayılarını bilemiyoruz.

“30 Ağustos Zaferi olmasa Lozan’daki diplomatik zafer söz konusu olamazdı”

- “29 Ekim siyasi zafer ise 30 Ağustos da askeri zaferdir” diyebilir miyiz?

30 Ağustos’taki büyük askeri zafer aynı zamanda siyasi zaferdir. 30 Ağustos olmasaydı, 29 Ekim 1923 de olamazdı. Çanakkale muharebeleri için ünlü bir şairimiz, “Çanakkale savaşları Cumhuriyet’in önsözüdür” der. Bence 30 Ağustos Büyük Taarruz ise 29 Ekim 1923’te ilan edilecek olan Cumhuriyet’in mührüdür Açık ve net, bu onun mührüdür. 30 Ağustos zaferi ortaya çıkmamış olsa, 24 Temmuz 1923’te, Lozan’daki diplomasi zaferi söz konusu bile olamazdı, masaya bile oturamazdık. O nedenle 30 Ağustos çok önemli bir sonuçtur.

- Bu askeri başarı uluslararası anlamda da kabul görüyor, değil mi?

Evet, savaşların kararını politikacılar verir, savaşları askerler yapar. Savaşların bitiş kararını da politikacılar verir. Dolayısıyla bu savaşın siyasi sonucunu muhkemleştiren yine siyasetçiler olmuştur. Nerede? Önce Mudanya Mütarekesi’yle İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve Türk tarafı Mudanya’da masadayken, Yunan temsilcileri gemide bekledi. Onların yerine vekâleten İngilizler oradaydı. Mudanya’da ateşkes imzalatıldı. Türk tarafı masaya oturduğunda tek koşulu bugünkü Doğu Trakya sınırlarımızı Yunan ve İngiliz askerlerinin terk etmesiydi.

- Çünkü o sırada Yunanların Trakya’da büyük bir kıyım yapmasından korkuluyordu, değil mi?

Evet, çok büyük kıyımdan korkuluyordu. Dolayısıyla orası boşalttırıldı. Çanakkale ve İstanbul boğazları Türk denetimine girmedi ama Türklerin kontrol grubunda olması sağlandı. Mudanya’nın devamı Lozan’dır. Mudanya’yı yapamasaydık Lozan olamazdı.

“Atatürk’e ‘sana bu yetkileri verirsek diktatör olacaksın’ dediler”

- Atatürk, Büyük Taarruz öncesi Başkomutanlık yetkisinin uzatılmasını istiyor. Ama Meclis’te Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey önderliğindeki muhalefet hareketi buna karşı çıkıyor. O günlerde Meclis’te neler yaşanmıştı?

İtirazları çok haklıydı. Çünkü “Bu Meclis milletin Meclis’i, biz Meclis’in temsilcileriyiz. Biz bu yetkileri sana verirsek diktatör olacaksın” dediler. O da “Sonsuza kadar istemiyorum, 3 ay süreliğine verin” dedi. Sonrasında zaten 3 ay, 3 ay bu süreyi uzattırıyor. Son seferde Fevzi Paşa ve Mustafa Kemal Paşa milletvekillerine bunun askeri açıdan ne denli önemli olduğunu Meclis’in içine, koridorlarına tahtalar koyarak izah ettiler. Mustafa Kemal Paşa elini kolunu sallayarak kararlar alabilmiş değil, tam tersi o Meclis, Mustafa Kemal Paşa’nın anasından emdiği sütü burnundan getirdi. Bizim en kutsal Meclis’imiz 1. Meclis’tir. Keşke bütün Meclislerimiz o Meclis gibi olabilse.

Fotoğraf: Habertürk

“Sabaha kadar ‘çalıkuşu’ romanını okudu”

“Savaş tarihlerinde komutanlarda tereddüt olduğu zaman savaşların nasıl kaybedildiğinin örnekleri çoktur. Tereddüt, Moskova önlerinde Napolyon’u ne hale getirdi? O nedenle Mustafa Kemal Paşa’nın kumandanlık nitelikleri çok önemli. Çanakkale savaşları için “Tekniğe, teknolojiye karşı inancın zaferidir” deriz, burada da aynı şey geçerli ama bu “Motorlu taşıtlara karşı kağnının zaferi” demek değildir. Romantik bir cümle ama bu doğru olmaz. En doğru cümle, “Açlığa, yokluğa, yoksulluğa rağmen halkın inancının kurmay zekâsıyla birleşmesi büyük bir zaferi getirdi” olur. Atatürk 25-26 Ağustos gecesi sabaha kadar ‘Çalıkuşu’ romanını okudu. Çünkü “Askeri zaferi kazanacağız, ama savaştan sonra ne yapacağız? Bize eğitim ordusu lazım” diyor.”

Haberin tamamını okumak için tıklayınız.