Gündem

İşte Can Dündar'ın 25 Aralık savunması: "Biz bu milletin a... koyacağız" diyen adam yerine ben yargılanıyorum!

Can Dündar, 25 Aralık haberleri nedeniyle yargılanıyor

17 Aralık 2015 10:13

Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, yargılandığı bir başka dava nedeniyle bugün hakim karşısına çıktı. Dündar için, 'tekzip yayınlamama' davasında beraat kararı çıktı. Dündar'ın yargılandığı ikinci dava 3 Şubat 2016 tarihine ertelendi. Mahkeme heyeti, üçüncü dava için ara verdi. Bugün üç davadan birden yargılanan Dündar, mahkemede tarihi bir savunma yaptı.

'MİT TIR’ları ile ilgili haberi nedeniyle tutuklanan Can Dündar, '25 Aralık soruşturması' ile ilgili haberleri nedeniyle hakim karşısına çıktı. Çağlayan’daki İstanbul AdaletSarayı’ndaki duruşma öncesi CHP’li milletvekilleri, sanatçılar ve meslektaşları destek için adliyeye geldi.

Saat 11.00’de başlaması gereken duruşma, yaklaşık bir saat gecikmeyle 12.05'te başladı. Can Dündar, duruşma salonuna alkışlar eşliğinde alındı. Dündar için, 'tekzip yayınlamama' davasında beraat kararı çıkarken, yargılandığı ikinci dava 3 Şubat 2016 tarihine ertelendi. Mahkeme heyeti, üçüncü dava için ara verdi.

İşte Can Dündar'ın savunmasının tam metni:

"Bu vesileyle Türkiye tarihi açısından çok önemli dosyanın yeniden gündeme gelmesi sağlanmış oldu. Şikayet ettikleri için teşekkür ediyorum.

Bu yargılamayı 17 Aralık'a denk getirdiyse ona teşekkür ediyorum. Hakkaten tarihi bir tesadüf değilse, özellikle ayarlandıylsa bu benim açımdan çok yararlı oldu. 

Bugün 17 Aralık. Sokakta bir yurttaşı çevirip günün anlamı sorsanız, heralde size benim yazı dizisinde anlatmak istediğim şeyi anlatacaktır. 

Türkiye'nin başbakanının ve 52 kişinin hakkında açılmış soruşturma dosyasının sonuçlandığı günün tarihi bugün. Böyle özel bir günde bu dosyayı huzurunua getirmekten sevinç duydum.

Başta şunu söylemek isterim; ben hayatımda kimseye hakaret etmedim. Okuduğum yazılarda bir hakaret unsuru görmüyorum.

İddianamede neyin hakaret olarak algılandığından bahsedilmemiş. Şu sözcük bize hakarettir denmemiş. Hatta biraz önce ertelediğiniz davada tekrar baktım, kimsenin ismi geçmiyor.

Burada neyin ben hakaret algılandığını anlamadım. Bilal Erdoğan'ın üstüne alınıp neden şikayetçi olduğunu anlamadım.

Cengiz inşaatın sahibinin "A.. koyayım" lafı hakaret değil, benim yolsuzluk iddialarını yazmam hakaret olarak algılanıyor. Bu iddialar dünyanın her yerinde haberdir.

Bir ülkede dürüstler, usulsüzlük yapanlar kadar cesur olmalıdır.

Gazeteci belge ve bilgiler varsa ve yazmıyorsa o zaman suçlu durumuna geçecektir.

 

"Parayla bilirkişi ayaralamak haber değil midir?"

 

Bu konuşmaların sonunda iş adamlarından biri "Elhamdülillah iyi oldu" şeklinde ibarede bulunmaktadır. Ancak burada bir sorun vardır. Buranın TOKİ aracılığıyla bir şekilde, hukuki işlerin tamamlanması gerekmektedir. 

Bu durumda da zemini sağlam olduğu halde Çevre Bakanlığı'nın devreye girmesi sağlanmakta ve söz konusu arazi bölümü, dönüşüm yasası kapsamına alınmaktadır. 


Hatta denilebilinir ki; aç gözlülük öylesine fazladır ki; bu arazinin üzerinde bulunan Etiler Polis Okulu'nun taşınacağı, Çatalca'daki yeri de söz konusu iş adamları almak istemektedirler. Bunun üzerine ilgili bakan, ben bunu neye göre yapacağım diyerek serzenişte bulunmakta ve hatta konuşmanın bir yerinde bizi asarlar şeklinde ifadeler kullanmaktadır. Bunlar fezlekede mevcuttur. İşte bu durum bir haber değilse nedir? Tarafımdan bunlar haberleştirilmiştir.

Yine İzmir'in Urla ilçesinde başbakan için bir yazlık planlanmaktadır. Ancak bu yazlığın yapılacağı alan SİT alanıdır. Devreye Kültür Bakanı sokuluyor. Gerekli işlemler yerine getiriliyor. Ancak bakan, bir konuşmasında oradaki bir takım eski eserleri kaldırdığını söylüyor. Duvarın ne olacağını soruyor. Burada da bilirkişiye gidiliyor. Yine fezlekeye isimleri yansıyan bilirkişilere çok fazla para istediklerinden dolayı eleştiriler yöneltiliyor. Neticede parayla bilirkişi ayarlama bir haber değil midir? Ya da bu haberi yapmak mı suçtur, yapmamak mı suçtur?

Gündeme gelen dizideki bir diğer olay, havuz medyasının oluşumuna yöneliktir. Buna dair bilgiler de fezlekede mevcuttur. İki yayın grubu alınmak isteniyor. Bu konuda çeşitli iş adamlarıyla görüşmeler yapılıyor. Hatta görüşmelerden sonra ödenmesi gereken paranın 2,5 milyar dolar civarında olduğu anlaşılınca, bu işin Binali bey gitmeden halledilmesi gerektiğini işadamları kendi aralarında konuşuyorlar çünkü 3 milyar euroluk bir hava alanı ihalesinden söz ediliyor. Yani havuz medyasına katkıda bulunan, para ödeyen iş adamlarının yeni kurulacak hava alanında ihale alarak bu açığı kapatacakları konusunda görüşmeler var, yine paraların nasıl ve ne şekilde nakledileceği konusunda iş adamlarının kendi aralarında yaptıkları konuşmalara ait bilgiler fezleke kapsamına yansımaktadır. Kanaatimce bu da haberdir.

 

"Biz bu milletin a... koyacağız, diyen adam yerine ben yargılanıyorum"

 

Sonuçta yöneltilen iddialar ağırdır. Hatta duruşma salonunda bulunanları tenzih etmek kaydı ile; fezlekeden bazı ibareleri okumayı utanarak da olsa uygun buluyorum. Bazı işadamları kendi aralarında birbirlerine ne kadar para ödenmesi konusunda talimat verildiği konusunu konuşmaktadır. Konuşmanın bir yerinde iş adamlarından bir tanesi, "biz bu milletin a... koyacağız" şeklinde bir ibareti kullanmakta beis görmemektedir. İşte biz tam olarak bunun için buradayız.

Bunu söyleyen, bu şekilde davranan bir iş adamının hakaretten yargılanması gerekirken, burada bunları gündeme getiren ben hakaretten yargılanıyorum. Fakat bir er ya da geç bunların ortaya çıkacağını, yine bu çatı altında gerçekten millete az önce bildirilen ibareleri reva görenlerin yargılanacağını ve hatta o zaman bu hakaret davasına da gülüyor olacağımızı düşünüyorum."