T24 - Yanlış anlamayın Mehmet Altan! Bu ülkeye demokrasinin gelmesi için en önde mücadele eden birisi olarak biliyoruz sizi... Fakat Mehtap televizyonundaki “Akıl Defteri” programında sizi izlediğimde şaşırdım doğrusu!
Akıl Defteri’ndeki akıl tutulmasını gördüğümde benim de nutkum tutuldu. Demokrasinin eksikliğinden bahsederken, baskıcı rejimden şikayet ederken sizin de bir sınırınız varmış meğer!
Şu anda Kemalistler de “üniversiteye başörtülü girsinler bunda bir sorun yok” diyorlar, siz de...
Kemalist zihniyet “kamuda başörtülü olmaz” diyor, maalesef siz de...
Mesela Mine Kırıkkanat “örtüleriyle okusunlar tamam ama kamuya girmesinler” deyip çözüm önerisini de getiriyor beraberinde: “Babalarının fabrikalarında, atölyelerinde çalışsınlar” diyor...
Mine’yi anlıyorum...
Ama sizi anlayamıyorum...
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden yola çıktığınız halde, Şahin Alpay “temel hak ve özgürlükler kapsamında başörtüsü kamuda da, reşit olmayanlar için üniversite öncesinde de serbest olmalıdır” derken, siz doğruluğu verilerle kanıtlanmamış garip bir söylemle buna karşı çıkıyorsunuz: “Bugün belediyelerde çoğulcu bir uygulama yok” diyorsunuz. Yani, bütün belediye birimlerinin başörtülülerle doldurulduğunu ileri sürüyorsunuz.
Rica ederim, hani en uç örnek olarak gösterilebilecek Sultanbeyli Belediyesi’ne gidin. Başörtülü kadınların belediye personeli içindeki oranına bir bakın. Sonra diğer belediyelere de gidin, araştırın. Nerde böyle bir uygulama var, örnek gösterin.
Yok böyle birşey, kaldı ki, yüzbinlerce devlet memurunun arasına girmesine müsaade edilmeyen kadınların belediyelerde yoğunlaşması da anlaşılır bir durum olurdu.
Peki nedir bu belediyelerden yola çıkarak ortaya koyduğunuz önerme: “Bunun her yerde uygulanabilir olduğu bir Türkiye devlet olmaktan çıkar!..”
Bu tuhaf devletçi refleksle liberalizmi hadi gelin de bağdaştırın bakalım.
Ya o, “temel hak ve özgürlükleri ihlal eden her şey sınırlanır” cümleniz?!.
Daha yolun başındayız ve yeni bir sürece giriyoruz...
27 Nisan muhtırasıyla birlikte demokratlık sınavı veren aydınlarımız için ikinci bir sınav başlıyor.
Hangi aydının demokratlık sınırı nereye kadar!!
(Elif Çakır, Star gazetesi, 14 Ekim 2010 tarihli yazısı)