-Çağlayan: Hepimiz ithalatçıyız ANKARA (A.A) - 03.02.2012 - Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, kendisinin ithalatın da ihracatın da bakanı olduğunu belirterek, ''İthalatı kimler yapıyor. Bir kere söyleyeyim 75 milyonun hepsi ithalatçı... Hepimiz ithalatçıyız. İhracatçıyı ithalat yapmakla suçlamak doğru mudur? Cep telefonu kullanıyorsanız hepiniz ithalatçısınız, evinizde Türk malı olmayan televizyon kullanıyorsanız ithalatçısınız'' dedi. Bakan Çağlayan, kurdelesini keserek açılışını yaptığı Editör Masası'nda AA editörlerinin, yurt dışı temsilcilerinin ve bölge müdürlerinin sorularını yanıtladı. -''Enteresan şeyleri paylaşacağım'' SORU: İthalatla ilgili ''enteresan'' şeyler açıklayacağınızı söylemiştiniz. Net ithalatçı sektörlere yönelik bir düzenleme mi gelecek? CEVAP: İhracatı çok ciddi etüt etmeye başladık. Geçen yıl 135 milyar dolarlık ihracat yaptık, 98 milyon ton mal ihraç ettik. Ortalama ihracat birim fiyatımız 1,37 dolar olmuş. Buna karşılık Japonya'nın 1 kilogram ihracat ortalama fiyatı 3,84 dolar, Almanya 3,55, Güney Kore 2,87 dolar... Bu rakamlara baktığımız zaman ülke imajı, marka, ARGE, inovasyon, teknolojinin önemi ortaya çıkıyor. Bu bizim teşvik sistemimizde en dikkat ettiğim konularında başında geliyor. İthalat ayıpmış, ithalat yapmak sanki yasakmış gibi değerlendiriyor. Dünyada 16 trilyon ihracat varsa, 16 trilyon da ithalat var. Almadan vermek Allah'a mahsus. Her ülkenin dış ticaretini kendine has şartlarla değerlendirmek lazım. Bizim hedefimiz 2023'te ihracatın ithalatı karşılama oranını yüzde 80'lere getirmek. İthalatın içinde öyle rakamlar varki bunları herhalde bir hafta içinde inşallah geniş bir toplantıyla açıklayacağız. Bana zaman zaman sorulan bir soru var ve bunun sırf muhalefet yapmak için sorulduğunu adım gibi biliyorum. ''Siz ihracatı söylüyorsunuz ama ithalatı söylemiyorsunuz''. Allah'tan korkmak lazım. Ben ithalatı niye söylemeyeyim. TÜİK, TİM bunu açıklıyor. İthalatı sanki ben yapıyormuş, başka kimse yapmıyormuş gibi hesap sorulmasına ve bilhassa bu zor şartlara rağmen dikenler arasında, ihracatı cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdıranlara rağmen ihracat yapanlara çok ciddi bir haksızlık yapılıyor. Onları demoralize etme hakkına sahip değiliz. Ben iş aleminden geldim, iş aleminin ciddi hassasiyetleri vardır. Tek tek her şeyi etüt etüt, analiz ettik, arkadaşlar önümüzdeki bir iki günde bunun sunumunu yapacaklar. SORU: Yurt içi talep bileşeninde ithal mallardan yerli mala doğru kayma var. İhracatın büyümeye katkısı artmaya devam edecek mi? Bu konudaki politikanız nedir? CEVAP: Bu TL'nin değerlenmesiyle ilgili. İthal ürünlere olan talep, tüketim talebi değişir. İkincisi burada biz dünyanın 246 gümrük bölgesine 135 milyar dolar ihracat yaptık. İthalatı yasaklamak, kısmak gibi bir düşünce çağdışı olmuştur. Ezber bozan bir çalışma yapacağız. İthalatla ilgili ortaya koyacağımız rakamlar Türkiye'nin 241 milyar dolarlık ithalatının neden oluştuğunu, neden yapıldığını, neden ortaya çıktığını çok net ortaya koyarken, bu konuda neler yapılması gerekiyor, politika tedbirleri nelerdir bunları tespit edeceğiz. Bunların en başında 55 milyar dolarlık enerji ithalatı var. Dünyadaki emtia fiyatlarını biz tespit etmiyoruz. Enerji faturası 2010'da 38,5 milyar dolardı, 2011'de 54-55 milyar dolar. Bu enerji talebinin artmasından öte, eneji fiyatlarının artmasından ortaya çıkan bir sonuç. Biz neden ithalat yapıyoruz? Ya o konuda üretimimiz zayıf, ya hiç üretimimiz yok veya teknolojimiz, kalitemiz yeterli değil veya TL'nin aşırı değerlenmesinden dolayı yurt dışından yapılan ithalatın daha cazip hale gelmesi... Nedir bunun yolu? Tabii ki onun yolu önünü kesmek değil. Elbette tedbirlerimizi alacağız, DTÖ'nün bana verdiği tüm yetkileri kullanmak benim bakan olarak görevim ama biz bunu yaparken de teşvik sisteminde çok önemli değişimler, çok önemli açılımlar yapıyoruz. Adeta yeni yaptığımız teşvik sistemi cari açığın panzehiri olacak. Panzehiri hazırlıyoruz. 6 sektörde 2010 rakamlarına göre 33 milyar dolar enerji dışı bizim toplam dış ticaret açığımız vardı. 30 milyar dolar sadece bu 6 sektörden kaynaklanıyor, enerji dışı... Burada biz bu 6 sektörü masaya yatırarak bunlarla ilgili çok önemli tespitler yaptık. Ne Türkiye'de yapılıyor, ne yapılmıyor. Türkiye'de yapılmayışının sebebi ne? Ölçek problemi var, teşvik mekanizması kullanılmamış. 3 ayaklı teşvik sistemimiz vardı şimdi bunu 4'e çıkartıyoruz. Stratejik yatırımları koyuyoruz. Stratejik yatırımlarda arz açığı olan belli miktarın üzerinde ithalatla karşılanan ürünlerin Türkiye'de üretimini sağlayacak önemli bir teşvik mekanizması getiriyoruz. Aşağı yukarı noktayı koymuş durumdayız. 81 ilimizin tek tek uluslararası rekabet gücüne sahip sektörlerini çıkardık. Hangi ilimiz, hangi sektörlerde dünyada rekabet gücüne sahip.... Doğu, güney doğu bugün içinde bulunduğumuz yapı yeni teşvik sistemimizde hak ettiği yeri alacak. Doğu ve güney doğu inşallah bu dönem, geçmiş dönemlerden farklı olarak, teşvik konusunda çok öncelikli bir yere sahip olacak. Bu noktalarda bizim mutlaka Türkiye'nin doğsunda ve güney doğusunda yapmamız gereken yatırımlar, hem o bölge insanın hak etmesinden dolayı, hem de terörle mücadele konusunda son derece önemli. -''Elin hamallığını yapmayalım''- Önümüzdeki haftalarda açıklanması beklenen yeni teşvik sistemi hakkında da bilgi veren Çağlayan, ''yüksek katma değer ve yüksek teknoloji'' ilk sıraya alarak teşvik sisteminde çok önemli değişiklikler yapacaklarını bildirdi. Bakan Çağlayan, ''Yani artık elin hamallığını biz yapmayalım diyoruz. O değişim sürecini geçirdik. Şimdi artık yüksek teknolojiyi hedef alan, yüksek katma değeri işleyen bir Türkiye üretimi olsun istiyoruz'' diye konuştu. SORU: Yerli oto tartışmaları konusunda ne düşünüyorsunuz? CEVAP: Biz bazı şeyleri yemiyoruz artık, Türkiye eski Türkiye değil. Türkiye farklı bir Türkiye. Sayın başbakanımızın ''yerli otomobil yapacak babayiğit arıyorum'' mesajının altında yatan şey... Otomotiv sektörü ihracatın lokomotifi ama şu andaki yapı sürdürülebilir olmaktan çıkıyor. Niye? Otomotiv sektörü ciddi bir ihracatçı iken şimdi dış ticaret açığı verir hale geldi. Çok ciddi bir yan sanayimiz var. Bugün dünyanın her tarafına ürün gönderen yan sanayimiz var. Bizim gönderdiğimiz birçok parçayı dünyanın en önemli markalarında bulursunuz. Babayiğitten kasıt... Geçenlerde bir açıklama yapıldı, işte babayiğiti bulduk. Ne olacak, İtalya'dan motor yapıp gönderecek, İtalya'daki aktarma organını, şanzumanı defransiyeli gönderecek adını da bir yerli marka koyacağız. Daha önce de koyduk serçe vardı, leylek vardı ama şimdi mesele isim meselesi değil. Elbetteki dünyaca kabul edilen bir Türk markası oldu ama motorunu burada yaparsan ben sana babayiğit derim, aktarma organını burada yaparsan ben sana babayiğit derim. illa yüzde 100'ünün Türkiye'de yapılması şart değil. Ben sanayinin içinden geldim. Burada mesele dışa bağımlılığı kaldıracak, iki hamallık yaptırmayacak. Problemim ne? Motor... Teknoloji dışarıdan geliyor ben burada montajını yapıyorum. Geldiğimiz seviye iyi ama yetmez. Bizim burada kastımız dış ticaret açığını azaltacak, ithalatı kesecek, bilakis ihracat yaptıracak bir sistem kurmak, bir taşla iki kuş vurmak. 4 tane yatırım kararı açıklandı çok kısa bir süre içinde. Viskon elyaf yatırımı yapılıyor bir Hintli firma tarafından 750 milyon dolar ithalat yapıyoruz ve Türkiye'deki bu üretim sıfır. Tamamen ithal ediyoruz. Şimdi bu Türkiye'de yapılacak. Türkiye'de yaptığınız zaman ben hem bunun ithalatını keseceğim hem de bu fabrika yapmış olduğu ürünü ihraç edecek. Paslanmaz çelik yatırımı yapıyor Pasco Assan, şu anda Türkiye'de üretim sıfır. Bu üretim tesisi 2013'de devreye girdiği zaman hem ithal edilen mal Türkiye'den alınabilecek hem de ihracat yapacak. Aynı şekilde Mersin'de temelini atmış olduğumuz tesis. Yerli otomobilden, babayiğitten kastımız bu. Bizim onlara karnımız tok, biz onları 20 sene evvel yedik yuttuk ama şimdi Türkiye bizim otomotiv sektörümüz isterse bunu yapar. Maalesef otomotiv sektöründe Türkiye'ye lisans verenler, Türkiye'ye motor teknoloji yapma imkanını vermediler, tanımadılar... Otur sen kaportayı düzelt, bük, bas şunu yap bunu yap dediler. Küçümsemiyorum ama istediğimiz bu değil... SORU: Sınır bölgesinde kaçakçılık yapıldığı için, sınır ticareti konusunda oldukça önemli bir tecrübeye sahipler. Bu konuda bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz? CEVAP: Uludere olaylarının hemen arkasından Sayın başbakanımız bana ve ilgili bakan arkadaşlarımıza talimat vererek Şemdinli Derecik, Uludere ve üzümlü başta olmak üzere 3 yeni sınır kapısının açılması konusunda talimat verdi. Bunun üzerine çalışmalara başladık. Şu anda Başbakanlığa ilgili kararnameyi sevk ettik. Sınır ticareti konusunda bu 3 yeni kapıda, sınır ticaretine esas malların ve bunların miktarının ne olacağı, ne yapılacağı konusunda çalışmalarımız devam ediyor. Çok kısa zamanda bunlar açılacak. Ümit ediyoruz ki kaçakçılık konusunda ciddi bir şekilde bizim açımızdan, orada yaşayan insanlar açısından olumsuz durumlarla karşılaşmaktan uzaklaştıracak inşallah bir tedbir seti ortaya çıkacak. -AA Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Öztürk- Ekonomi Bakanı Çağlayan'ın, kurdelesini keserek açılışını yaptığı Editör Masası hakkında bilgi veren Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk, Editör Masası'nda kullandıkları teknoloji sayesinde dünyanın 100 bölgesine bağlantı yapabildiklerini ve 30'u ile aynı anda online olarak görüşebildiklerini söyledi. Dünyadaki ve Türkiye'deki gelişmelerin editörlerle tartışıldığını anlatan Öztürk, ''Haberin aciliyetini bu operasyon masası ile çözmüş oluyoruz. Gelişmeleri bu masada tartışıp, editörlerimizle bir haber politikası oluşturuyoruz'' dedi. AA'nın gündem toplantılarının sabah 08.00'de başladığını kaydeden Öztürk, şöyle konuştu: ''Sabah 08.00'de editör arkadaşlarımız kendi birimleriyle ilgili toplantı yapıyor. Saat 09.00'da tüm dünya ve bölgedeki editörlerle birlikte benim de katıldığım ikinci bir toplantı yapıyoruz. Ajansın o gün birinci gündem maddesi ne? En çok neyi takip edeceğiz? Cumhurbaşkanı, Başbakan nerede? Bakanlar nerede? Biz ne yapacağız? Bir de yeni dönemde analizler de koyduk işin içerisine. 4 bölgeden, 4 akademisyen ve piyasa uzmanı analist ile anlaştık. Bunlar 'AA analisti' unvanı ile sadece AA'ya özel analizler yapacak'' Bu arada, Bakan Çağlayan'ın Anadolu Ajansı'na yaptığı ziyaret ve Editörler Masası Toplantısı, zaman zaman esprili diyaloglara sahne oldu. Video konferans sistemi ile 100 ayrı noktadan canlı bağlantı imkanına sahip olan ve son teknoloji ürünü ses ve görüntü sistemleri ile donatılan Editör Masası'nda AA'nın yurt dışı temsilcileri ve bölge müdürleriyle online konuşan Çağlayan, kendisine soru soran AA'nın Mısır temsilcisi ile Arapça, Diyarbakır Bölge Müdürü ile Kürtçe, Rusya temsilcisi ile Rusça, Fransa temsilcisi ile de Fransızca selamlaştı. Bu arada, AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk'ün, araya girerek, ''Birazdan Çin temsilcimiz de bağlanacak'' demesi, salonda gülüşmelere neden oldu, ancak Bakan Çağlayan, Çin temsilcisi ile de önce İngilizce, sonra Çince selamlaştı. SORU: Arap Baharının Türk ticaretine yansımasının nasıl olacağını bekliyorsunuz? CEVAP: Arap Baharı, en fazla Türkiye ekonomisini etkiledi diyebilirim. Bilhassa Mısır bizim dış ticaret fazlası verdiğimiz ülke. İlk başlarda bizim ihracatımızda tabii ki düşüşler oldu. Gümrüklerin çalışmayışı, o dönemde yaşanan kargaşadan dolayı kayıplar yaşadık, ancak Mısır yeniden tekrar dış ticaretimizde önemli bir noktaya geldi. Burada asıl Suriye ve Libya bizim en çok etkilendiğimiz ülkelerin başında geliyor. Bizim 2011'de Kuzey Afrika'ya ihracatımızdaki artış yüzde 29. Ortadoğu ile ihracat artışımız yüzde 20. Bunlar Arap Baharına rağmen. İhracatımızın yaklaşık yüzde 72'sini AB, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'ya yapan bir ülke olmamıza rağmen biz geçen yıl ihracatımızı 135 milyar dolara çıkardık. Mısır'la ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Şu anda durumun normale doğru döndüğünü görüyoruz. Ümit ediyoruz ki çok kısa bir süre içerisinde Mısır kendini toparlar. Libya yine bizim 2 milyar doların üzerinde ihracat yaptığımız ve geçen yıl 700 milyon dolar seviyesine düşmüş olan bir ülke. Yani yaklaşık 1,5 milyar dolarlık bir ihracat kaybımız var. Cari açığı gündeme getirenler bunun ne kadar farkında bilmiyorum ama en azından belki şimdi biz söyleyince farkında olacaklardır. -''Türk halkının yapacağı boykotu engelleme yetkisine sahip değilim''- SORU: Fransa'da kabul edilen 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının reddini suç sayan yasanın Türk-Fransız ilişkilerini ne yönde etkileyeceğini düşünüyorsunuz? CEVAP: Fransız gazetelerinde Renault ile yapılan yorumlara en iyi cevabı yine Renault'un Türkiye'deki yetkilileri vermiş. Daha önce de ifade ettim. Ülkemizde yatırım yapmış olan her yatırımcınını başımızın üstünde yeri var. Ülkemize yatırım yapmış olan tüm firmaları biz zaten kendi firmalarımız kadar değerli görüyoruz ama Türk halkının bilhassa son derece hassas olduğu, milli duygularını zedeleyecek konularda hele hele o ülkelerin asla üzerlerine vazife olmayan konularda yapmış olduğu tavırlara ilişkin yapılacak boykotu engelleme yetkisine sahip değilim. Vatandaş bu konuda ister istemez tepkisini yerine koyar. Bunu dünyanın her vatandaşı yapar. Geçtiğimiz günlerde Fransız şirketleriyle basına kapalı yaptığımız toplantının günü bizim için önemliydi. Toplantıya katılan 3 Fransız dahil tüm yöneticiler, ''Bizden çok daha endişeli olduklarını, endişelerinin Fransa'nın yaptığı yanlış uygulamadan kaynaklandığını'' ifade etti. Biz de kendilerine aynı şeyi bir daha söyledik. Sizler Türkiye'de yatırım yapmış, Türkiye'ye güvenmişsiniz. En ufak bir şekilde o güvenin zedelenmesine izin vermeyiz. O toplantıda öyle patronlar vardı ki; şu anda bu tasarıyı arslanlar gibi savunan Sarkozy'nin bile bakanlık teklif ettiği ve bu bakanlığı kabul etmeyen bir iş adamı. Daha evvel bakanlık yapmış olan bir iş adamı. Hepsi bundan son derece rahatsızdı. Şu anda gelmiş olduğumuz durum, asıl rahatsız olan Fransız halkının talebini çok net bir şekilde ortaya koymuştur. Sarkozy'nin tavrı Fransız halkının veya Fransız ekonomisindeki aktörlerin tavrı değil. Bir kere bunu çok net ortaya koymak lazım. Fransa ile ilişkilerimiz daha da artacak. Fransa bizim 5. ihracat pazarımız. Toplam 16 milyar civarında bir dolar dış ticaretimiz var. 9 milyar dolar civarında bize mal satıyorlar. Biz onlara 7,5 milyar dolarlık mal satıyoruz. Arada Türkiye aleyhine 1,5 milyar dolarlık bir denge var. Yani kim zararlı çıkar denilirse, bu rakamlar ortaya koyar bunu. Matematiği bilen herkes bunu hesaplayabilir. -''Merkel'in Çin'den alacağı epey ders olacaktır''- SORU: Almanya Başbakanı Angela Merkel, resmi temaslarda bulunmak üzere gittiği Çin'in başkenti Pekin'de ''Avrupa'daki borç krizinin çözümünde G-20 üyesi ülkeler ve özellikle Çin'e büyük iş düşüyor'' dedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? CEVAP: Avrupa'nın asıl sorunu lider sorunudur. bu kriz, bu kadar uzamamalıydı. Bu kriz iyi yönetilemedi. 2008 küresel krizi yaşanırken, sayın Başbakanımız, krizin Türkiye'yi teğet geçeceğini ifade ettiğinde bazı muhalefet yapmak isteyenler tarafından garip bir şekilde karşılanmıştı ama biz bunu ifade ederken ne yapacağımızı biliyorduk. Türkiye bu krizden başarılı çıkan ülke olmuşsa, bunu iyi bir yönetim, Başbakanımızın liderliği ve Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nun anında müdahalesiyle elde etti. AB'de liderin biri zaten hepimizin bildiği gibi tarih konularıyla ilgilenmeye başladı. Bir diğeri de bilhassa AB konusundan başlamak üzere kendi ülkesindeki iç politikaya dönük popülist davranışlar içerisinde olmaya çalıştı. Oysa burada ön alacak olan ülke tabii ki Almanya ve Fransa'ydı ama maalesef zamanında alması gereken tedbirleri alamadılar, krizi iyi yönetemediler, sadece konuştular. Çin şu anda dünya ekonomisinde son derece önemli bir yapıya sahip. Yıllarca ihracat şampiyonu olan Almanya'yı geride bıraktı. Nereden bakarsanız bakın 3 trilyon doların üzerinde de döviz rezervine sahip olan bir ülke. Çin aslında bunu 1 yıl önce de ifade etti. Bu konuda destek vereceğini söyledi. Ben Çin'e yaptığım seyahatteki görüşmelerde, Siz Amerikan tahvillerini alıyorsunuz, bizim Türk tahvillerinden de alabilirsiniz diye ifade etmiştim. Ki onlara ihtiyacımız olmadığı halde bunu ifade etmiştik. Maksat ekonomik aktiviteyi genişletmekti. Çin'in AB ülkelerinin tahvillerini alacak olması, AB'deki likidite sıkışıklığı noktasında önemli bir adım olabilir. Çin, aslında ekonomideki başarısı iyi takip edilmesi gereken bir ülke. Zannediyorum ki Sayın Merkel'in Çin'den alacağı epey ders olacaktır. İnşallah bu dersleri AB'de en iyi şekilde değerlendirir diye ümit ediyorum. SORU: ABD ile Çin arasındaki ekonomik ilişkilerin geldiği noktayı nasıl görüyorsunuz? CEVAP: Öncelikle şunu ifade edeyim, bizim gerek ABD gerek Çin'le olan ticari rakamlarımız, olması gerekenin çok çok altında. Bunun tabi çeşitli nedenleri var. 'Çin'e mal satılmaz' gibi yanlış düşünceler vardı. Çin, ihracatta dünya şampiyonu. İthalatta da şu anda dünya ikincisi. Önümüzdeki 5 yıl içinde de Çin'in, dünyanın en büyük ithalatçısı olması bekleniyor ve biz 1,5 trilyon dolar mal ithal eden Çin'e nasıl mal satarız? Bunun planını yapmamız lazım. ABD'nin Çin üzerindeki en büyük baskısı, bilhassa yuan konusunda. Ben de 2011 öncesinde, dönemin Merkez Bankası Başkanına ve Para Politikası Kurulundakilere, 'ABD'nin Çin'e zorla yaptırmak istediği şeyi siz hiç zorlamadan bize yapıyorsunuz' diye hep söylemiştim. İşte ABD bu konuda Çin'in gelişmesinden rahatsız. Evet, Çin'in bazı kalitesiz üretimleri var ama her şeyine böyle kalitesiz şekilde bakılması yanlış. Burada tüm mesele, ABD'nin, Çin ve yuan üzerinde ciddi bir baskı kurması. Bizim 2010'daki Merkez Bankamızın yaptığı hatayı Çin, ABD baskısına rağmen yapmıyor. Aradaki fark budur. Biz, hem ABD hem de Çin ile dış ticaretimizi artırmak istiyoruz. ABD ile uzak yol konusunda bazı sıkıntılarımız var. Bunu da lojistik merkezleri açarak, anında istenilen malı vermeye başladığımız gün ABD ile ihracatımızı da ciddi manada artıracağımız kanaatindeyim. -İstanbul Finans Merkezi- SORU: İstanbul Finans Merkezi projesi kapsamında, bazı kurumların İstanbul'a taşınması söz konusu. Bu projenin takvimi uygun şekilde yürüyor mu? CEVAP: İstanbul Finans Merkezi konusu, Sayın Başbakanımızın koyduğu önemli bir öncelik ve İstanbul'u dünyanın en önemli finans merkezlerinden biri haline getirecek bir proje. İstanbul bunu fazlasıyla hak ediyor. Dünyada en fazla bilinen illerin başında geliyor. Finans merkeziyle ilgili çalışmalar bankaların bağlı olduğu bakan arkadaşımız tarafından yapılmakla beraber ben de konuyu yakından takip ediyorum. Bu konuyla ilgili proje ve strateji çerçevesinde kararlar peyderpey alınıyor ve çalışmalar yapılıyor. İstanbul ciddi manada bir kongre merkezi ve dünya tarafından çok yakından bilinen bir merkez oldu. Ben yabancı heyetlerin büyük çoğunluğun toplantılarını İstanbul'da yapma talebini yakinen bilen biriyim. Bu konuda herhangi bir geriye dönüş olmadığını ifade etmek istiyorum.